Pembe bir yazı yazmıştım…
top of page

Pembe bir yazı yazmıştım…




İYT web sitesinde bu hafta yayınlanacak yazımı 6 Ekim Cuma günü yazmıştım. İyimserlik içeren pembe bir yazı… Ertesi gün de Tora ruloları sevinç içinde dans ederek dolaştırılırken Simhat Tora’yı kutlayacaktık. Bir yıllık Tora okuma döngüsünün tamamlandığı ve yeni döngünün başladığının kutlaması…


7 Ekim Cumartesi günü bir bayram gününe uyanmayı beklerken, sabah 06.30’da siren sesleri ile kapkara bir cumartesiye uyandık. Ve dehşet haberleri yavaş yavaş ulaşmaya başladı… Yüzlerce Hamas teröristi güney illerimize, kibutzlarımıza sızmıştı. Evlerimize girip, çocuk, yaşlı, genç, kadın, erkek katlediyordu. Aileler evlerinde acımasızca ve hunharca öldürülüyordu. Teröristler onlarca rehin alıp Gazze’ye kaçırıyor, yaşlılar, bebekler, gençler…


Evet o günden beri İsrael halkı çok zor günler yaşıyor… Güney yerleşimlerinin maruz kaldığı trajedinin, kıyımın anlatılarını dinliyoruz içimiz burkularak… Kayıplar, rehineler hakkında gelebilecek haberleri gözlerimiz yaşlı takip ediyoruz sürekli.


Ülkede savaş var… Gençlerimizi miluime (ihtiyat görevi) gönderdik. Torunum Ori dahil tüm gençler ülkenin savunması için göreve gitti. Bugün iyimser olabiliyor muyum? Hayır, olamıyorum…

Pembe yazıma kapkara gölgeler düştü 7 Ekim Cumartesi günü… Bugünkü koşullarda o yazının yeri yoktu artık… Oysa benim pembe yazım bu yıl neşeyle kutlayamadığımız Simhat Tora’ya ne kadar da uygun bir yazıydı. Dünyanın en eski Tevrat’ının yüzyıllar sonra İsrael’e ulaştığına ilişkin bir yazıydı.


Biraz düşününce o yazımı her şeye rağmen yayınlamaya karar verdim. Neden mi? Çünkü bu günlerde bir nebze de olsa olumlu şeyler duymaya hepimizin ihtiyacı var. Çünkü bu yazı geçmişimize ve tarihimize bağlılığımızı yansıtıyor. Ve ileriye yönelik azıcık da iyimserlik içeriyor. Sizlerle paylaşıyorum…

***

Birkaç ay önce kaleme aldığım bir yazımda Codex Sassoon’dan söz etmiştim. Yani dünyanın en eski ve en eksiksiz İbranice Tevrat’ı… Koyun derisine el yazısıyla yazılmış 792 sayfalık tam 1100 senelik bir Tevrat… Bu paha biçilmez eser geçtiğimiz perşembe günü büyük güvenlik önlemleri altında İsrael’e ulaştı ve bundan böyle sergileneceği ANU Yahudi Halkı Müzesi’ndeki daimi yerini aldı.


Codex Sassoon’un İsrael’e nasıl ulaştığını kısaca anlatmaya çalışayım. Bu değerli el yazması yıllar içinde birçok kez el değiştirdi ve Yahudi kitap koleksiyoncusu David Solomon Sassoon'un 1929'da onu 350 sterline satın almasıyla yeniden ortaya çıktı. İşte o tarihten sonra eserin adı Codex Sassoon olarak anılır oldu.


1989’da Codex Sassoon, Safra bankacılık ailesinin bir üyesi olan Jacki Safra tarafından satın alındı. İsviçreli finansör ve koleksiyoncu Jacki Safra eseri bu yıl satışa çıkardı.


Mayıs ayında New York’taki Sotheby müzayede evinde gerçekleşen satışta, Başkan Bill Clinton döneminde görev yapan İsrailli-Amerikalı eski diplomat Alfred Moses kar amacı gütmeyen bir Amerikan kuruluşu adına Codex Sassoon’u satın aldı. Böylece, ANU'nun Amerikalı Dostları adına satın alınan tarihi eseri, ANU Yahudi Halkı Müzesi'ne (eski adıyla Yahudi Diasporası Müzesi) hediye etti. 38.1 milyon dolara satın alınan Codex Sassoon şimdiye dek en yüksek fiyata satılan kitap oldu.

Antik el yazması 5 Ekim Perşembe günü New York’tan kalkan El Al uçuşuyla İsrael’e ulaştı. Özenle paketlenmiş olan eser, uçaktaki en güvenli yer olarak kabul edilen kokpite yerleştirildi. Uçağın perona inmesinin ardından El Al pilotu Kaptan Amos Aldaag Codex Sassoon’u güvenli hücreden çıkardı ve eseri karşılamaya gelen ekibe teslim etti.


Codex Sassoon’un Yahudilerin tek bir halk olduğunun her zaman hatırlanması için önemli bir kanıt oluşturduğunu vurgulayan ANU Başkanı Irina Nevzlin’in; “Yeni yılın ilk günlerini, Simhat Tora ile yenilenmeyi yaşıyoruz. İsrael’de çok karmaşık ve zorlu günler aynı zamanda… Bizler bizi ayıranın değil, birleştirenin peşinde olmalıyız. Hepimiz binlerce yıldır var olan, halkımızın hikâyesini anlatan sonsuz bir şeye tutunmak ve ona dokunmak istiyoruz” sözleri dikkate değer bence.

Codex Sassoon artık yeni ve daimi ikametgâhında… Yani olması gereken en doğru yerde… ANU Yahudi Halkı Müzesi’nde… 11 Ekim’den itibaren müzede sergilenmeye başlıyormuş.


ANU’yu gezenleriniz veya hiç gezmemiş olanlarınız bu vesile ile ilk kez, ya da yine ve yeniden müzeyi ziyaret edeceğiz. Görecek o denli çok şey var ki… Ne de olsa 5784 yıllık bir Yahudi tarihi…

***

Yahudi halkını birleştiren 5784 yıllık ortak tarih, yaşanılan bu zorlu günlerde de bize güç verecek ve ışık tutmaya devam edecek. İsrael halkı 75 yıllık geçmişinde pek çok badireler atlattı… Bu kez de, bugünlerde içinde bulunduğumuz karabasanı birlik ruhu içinde alt etmeyi bilecektir.
















Bizi Takip Edin
  • Facebook Basic Square
  • Twitter Basic Square
  • Google+ Basic Square
bottom of page