Ortadoğudan kısa, kısa
top of page

Ortadoğudan kısa, kısa



İsrael dostu (!) Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komisyonu çoktandır değerlendiremediği boş zamanlarını değerlendirebilmek amacıyla yeni bir İsrael aleyhtarı kararı oylamaya sundu geçenlerde. Ortadoğuda insan haklarının çiğnenmesinde en büyük sorumlu olarak gördüğü İsrael’e silah ambargosu konmasını teklif eden tasarı altıya karşı otuziki oyla komisyondan geçti. Avusturya, Brezilya, Bulgaristan, Malawi, Togo ve Kamerunun’un lehimize altı oyuna karşı, Fransa, İtalya, Almanya, Danimarka ve Hollanda gibi hak ve insansever dostlarımız (!) aleyhimize oy kullanmayı tercih etti.


Ancak oylamanın en dikkat çeken kısmı bir süre önce normalleşme antlaşması imzaladığımız Bahreyn’in tarihinde ilk defa otomatik olarak aleyhimize oy vermeyip oylamaya hiç katılmamasıydı. Gel de şimdi Başkan Trump’ı arayıp, teşekkür etme!

***

Biden hükümetinin ise boş vakti hiç yok. Hemen işe başladılar. İran tarafından desteklenen Yemen’deki Huti terör grubunu önce terörist listesinden çıkarttılar ve onlara karşı mücadele eden direnişçilere de desteği kestiler. İran şimdi Yemen’de istediklerini daha rahat gerçekleştirebilecek. (Hutilerin sadece Şubat ayında Suudi Arabistan’a kırktan fazla roket ve İHA saldırısı düzenledikleri belirtiliyor.)


Beş gün kadar evvel İran onbeşinci “Nükleer Gün” yıldönümünde müjdeli (!) haberi verdi. Yeni IR-9 santrifüjünün uranyum izotoplarını çok daha süratli bir şekilde ayrıştırabileceğini açıkladı. Tabii tamamen barışçıl amaçlar için!


Söylentilere göre doğumgününü kutlama ziyaretinde bulunan bazı davetsiz misafirler İran’ın bu tesislerine ciddi zararlar vermeyi başardılar. Misafirlerin kimler olduğu ve ziyaretin fiziki mi yoksa siber dünyada mı gerçekleştiği konusu henüz kesinlik kazanmadı.


Biden hükümeti bu arada Ayetullah rejimiyle tekrar barış masasına oturabilmek için devamlı açılımlar peşinde koşuyor. Pazarlıkta doktora sahibi olan ve uluslararası anlaşmaları bir tavsiye mektubu olarak görmeyi yeğleyen İran tarafı ise durumu kavrayıp kendini devamlı naza çekiyor. Sonuçta kimin kazançlı, kimin kayıpla çıkacağını kestirebilmek için kâhin olmaya gerek yok.

***

Geçtiğimiz Ocak ayında İran Askeri Komutanı Soleymanin’in ölümünün birinci yıldönümü, İran, Hamas, Hizbullah ve İslamı Cihad örgütlerinin dayanışmasının bir gösterisine dönüştü.

Özellikle Suriye’de pek çok Filistinlinin ölümünden sorumlu görülen Solaymanin asılı afişinin bir Gazzeli yurttaş tarafından indirilmesi, Hamas yetkililerinin o kişiyi tutuklamaları ile son buldu. Soleymani kimi Müslümanlar için bir Kudüs şehidi, kimi Araplar için ise onbinlerce Suriyeli ve Iraklının ölümünden sorumlu eli kanlı bir teröristbaşı.

Bu arada İran İslam Devrimi Muhafızlarına bağlı General Ali Hacızade “ Balık vermek veya balık tutmasını öğretmek yerine biz Hamas ve Hizbullah mensuplarına olta yapmasını öğretiyoruz” diyerek İsraeli roket saldırılarıyla taciz ve tehdit eden bu örgütlerin silah kaynakları hakında da şeffaf bir açıklamada bulunmuş oldu.

(Tabii bazı söylentilere göre İsrael komandoları da deniz gezilerinde boş durmuyorlar pek, oltayla balık tutuyorlar!)

***

Bu arada Nisan ayının birinde Arap Reem partisi başkanı Abbas Mansur bir ilke imza attı. Bir Nisan şakası olmadığını umduğum İbranice konuşmasında İsraelli Yahudi, Müslüman, Hristyan tüm vatandaşlara hitap ederek iktidara ortak olmak istediklerini söyledi. Fikir ayrılıkları yerine ortak çıkarları vurgulayarak bu ülkeyi yönetmek için bir anlaşma zemini hazırlanmasına ortak olmak istediklerini belirtti. Bunlar tüm ülke yurttaşları için olumlu gelişmeler. Yeter ki Mansur, Hamas lideri Haniye’nin daha Şubat ayının yirmisinde tekrarladığı “Ürdün nehrinden Akdenize kadar uzanan Filistin topraklarını ele geçirinceye kadar direnişimize devam edeceğiz” sözlerinden kendisini ve partisini soyutlayabilsin. Zira bilindiği gibi Hamasın bu direnişte yıllardır kullandığı yöntemler Kikar Rabin’de pankart açmanın çok ötesinde.

***

Trump yönetiminin “terör faaliyetlerine ve terörist ailelere destek amacıyla kullanılıyor” diyerek durdurduğu Filistinlilere maddi yardım paketi Biden yönetimi tarafından tekrar açıldı. Eğer paralar Covid ile mücadeleye, altyapı çalışmalarına ve Filistin halkının refahına yönelik olacaksa çok iyi. Ama yine, her zamanki gibi, önemli bir kısmı silahlara ve terör tünellerinin inşasına yönelecekse çok yazık olur.

***

Normalleşmenin olumlu yüzü:

İsrael Devletinin sahipliğindeki Mekorot Su Şirketi, Bahreyn Elektrik ve Su İdaresine üç milyon dolarlık teknolojik danışma ve işbirliği paketi sunacak.


Pakette deniz suyuyla ilgili çalışmalar, otomatik kontrol sistemleri ve ülke su kaynaklarının geliştirme projeleri de yer alacak. Bu tip kazan-kazan ticari anlaşmalarının devamının da gelmesi bölge barışı için arzulanabilecek en güzel gelişme. Başkan Trump ve Başbakan Netanyahuya teşekkürlerimle.....

***

Mayıs ayının yirmiikisinde Filistin seçimlerinin yapılması planlanıyor. Eğer gerçekleşirse bu 15 yıldır yapılan ilk seçim olacak. (Biz ise iki yılda dört seçim yaparak ortalamayı düzeltmeye çalışıyoruz, beşinci de yolda galiba!)


2006 yılında yapılan seçimlerin sonunda Fatah’la Hamas arasında anlaşmazlık başgöstermiş ve Hamas kanlı bir başkaldırıyla Gazze’de hâkimiyeti eline almıştı.


Seçim için şimdiye kadar 36 liste müracaat etti. Filistin Merkez Seçim Komitesi bunların üçte birini onaylamış durumda. Önümüzdeki günlerde kaç listenin katılacağı kesinlik kazanacak.


Listelerin kilit yerlerinde İsrael mahkemelerinde ciddi mahkûmiyetler almış, çoğu eli kanlı, şu veya bu şekilde tahliye edilmiş pek çok teröristin ismine rastlamak mümkün.

Dileyelim ki seçilecekler gerek Filistin halkına gerekse bölge barışına faydalı olsun.

***

ABD ve Guatemala’dan sonra Yeruşalayim,(Kudüs) te bir elçilik daha açılmak üzere.

Bu seferki açılış önemli bir ilke de imza atacak. Kosovo, Yeruşalayim’i İsraelin başkenti kabul eden çoğunluğu Müslüman ilk ülke olacak.

***

Geçtiğimiz günlerin Ortadoğu için en önemli olaylarından biri de muhakkak ki,

27 Martta imzalanan Çin - İran 25 yıllık stratejik işbirliği anlaşmasıydı. Ayrıntılarına girmeden anlaşılan o ki, Çin 25 yıllık bir sürede İran’a 400 milyar dolarlık bir yatırımda bulunacak. Karşılığı tabii ki Çin’in gereksinimi olan enerji, İran’ın petrol kaynakları…


Anlaşmanın bazı muhtemel sonuçlarına gelince:

Batılı ülke ambargolarının öneminin büyük ölçüde azalması

Milyar dolarların bir kısmının, Çin askeri teknolojisinin de yardımıyla, İran’ın nükleer emellerine ve bölgedeki hegemonya isteğine büyük katkıda bulunma olasılığı,

Çin’in Ortadoğuda mevcudiyetini ciddi ölçüde arttırması,

Doların, Çin - Rus - İran üçlüsünün istekleri doğrultusunda, öneminin azalma olasılığı.

***

Haberlerinin iyisiyle, kötüsüyle ama her zamanki bolluğuyla, Ortadoğu kazanı kaynamaya hep devam edecek.

Bizi Takip Edin
  • Facebook Basic Square
  • Twitter Basic Square
  • Google+ Basic Square
bottom of page