Omuzuma elini koy ve beni zirveye kaldır...
- Rahel Cela BEHAR

- 2 Eyl
- 3 dakikada okunur

Robbins: 88 yaşındasın, yirmibeş yıldır ekrandasın ve Amerika’nın en iyi kalpli yargıcı olarak biliniyorsun. Sosyal medyada milyonlarca takipçin var; bu plannette seksen sekiz yıl sana ne öğretti?
Yargıç Frank Caprio: İnsanların omuzuna dokunun ve onları yükseltin, özellikle şanssız olanların, aç olanların, hayatın olumsuz krizlerinin içinde kaybolanların, siz, onların sadece omuzuna dokunun yeter, onlara inandığınızı ifade edin, elinizi onların omuzuna dokundurarak sadece onları düşündüğünüzü ifade etmek onlar için çok şey ifade eder; ve bunu yapmak çok zor değil, vermek, illaki sadece maddi bir şey vermekle ilintili değildir, bu kendinizi birine vermekle ilgilidir; bu onlar için çok önemlidir, onlar için bir dağın tepesine çıkmak gibidir, elini birinin omuzuna koyun, onların yanında olduğunuzu hissettirin ve onları yükseltin!
Merhaba sevgili dostlar,
Bu sezonun ilk yazısını sadece Amerika’da değil tüm dünyada sevilen, yirmibeş yıdır ekranda seyrettiğimiz sadece yargıç değil, en sevilen yargıç unvanına sahip olan ve geçtiğimiz günlerde bu dünyada görevini tamamlayıp bizlerden ayrılması ile hepimizi üzüntüye, bir çoğumuzu da gözyaşlarına boğan, ‘The nicest Judge in the World- Dünyanın en iyi yargıcı’ ünvanı ile bilinen yargıç Frank Caprio’nun Mel Robbins ile yaptığı son röportajlarından birinde söylediği sözleri ile açıyorum.
Ben Yargıç Frank Caprio’nun uzun yıllardır ekranda paylaştığı davalarının sıkı takipçisi idim, son hasta olduğu dönemleri ise kaçırmışım, ancak kayıp haberini öğrendikten sonra dönüp hasta yatağında sosyal medyada paylaştığı videoları seyrettim ve melek gibi kalbi olan yargıcın bu dünyadan ayrılışına göz yaşı dökenlerden biri de bendim.
Yargıç Frank Caprio’yu uzun yıllar ekranda mahkeme salonunda cübbesi ve tatlı dili ile vazifesi başında karşısına gelen kişiler ile yargılamadan, korkutmadan adeta sohpet eder gibi o kişilerle konuşurken ve sorunlarına, hayatlarına çözüm üretirken seyrederken aklıma hep şu soru takılırdı.
Güç ve merhamet bir arada olabilir mi?
Hayat, yaşadığımız süre zarfında edindiğimiz deneyimlerden bize çok şey öğretir, benim de hayat deneyimim bana ‘Eğer bir kişiyi gerçekten tanımak istiyorsanız, eline güç verildiği zaman davranışlarına bakmayı ve izlemeyi’ öğretti. İnsanlar ellerine en ufak bir güç geçtiğinde malesef ki değişir dostlarım...
Bu durum zanetmeyin ki sadece dünyevi çok önemli görevlere gelenler için geçerlidir, ve parantez içinde eklemek isterim ki; benim gözümde değer olarak bu dünyada gerçekleştirdiğimiz her görev önemlidir; gerçekleştirdiğimiz her görev dünyaya gelme amacımıza hizmet eder. Gücü ele geçirince gururlanan, kibirlenen, üstten bakan ve adaletsiz davranan kişilere her durumda karşılaşabiliriz, örneğin apartmanın giriş ve çıkışını denetleyen iki ayrı apartman görevlisini düşünün; Biri apartmanın kapısına herhangi bir nedenle gelen ve bir şey soran kişiye son derece yardım sever, nazik ve problem çözücü olarak yanaşırken diğeri, son derece kaba, asık duratlı, itici ve kibirli, despot bir ifade ile yanaşabilir.
Şefkat ve adalet ele ele olabilir mi?
Evet olabilir, muhteşem yargıç Frank Caprio huzur içinde yatsın, elindeki gücü, adaleti yüzlerce insana yargılayıcı değil değişimi teşvik edecek şekilde kullandı, onların omuzuna dokundu. ‘Yargıç Frank Caprio’ sadece sıradan bir yargıç değildi, Şefkat ve adaletin el ele yolalabileceğiniz kanıtıydı. Nezaket, mizah, ve insanlıkla liderlik etme biçimi hayatları değiştirdi. Mirası, karar verdiği davaları aynı zamanda birbirimize nasıl davrandığımız konusunda örnek teşkil etti, huzur içinde yat ‘Yargıç’, dünya senin sayende daha iyi bir yer oldu, çünkü sen buradaydın.
Bugün Ağustos ayının son günü ve Yahudi dini için adalet ve yargıyı anlatan ve her yönü ile sorgulayan çok anlamlı iki bayramın arifesindeyiz. Rosh Hashanah ve Yom Kippur; kefaret ve af dileme günü. Tanrı ‘Kral ve yargıç’ olarak olarak insan eylemlerini inceler, Yom Kippur merhamet ve dönüşüm, ve affı, adaleti vurgular, ‘Tanrı’, insanları pişman olduklarında affetmeye istekli bir ebeveyn veya çoban olarak soğuk, mekanik ve yargılayıcı şekilde değil ‘Kader’ yerine değişimi teşvik edecek şekilde bizlere elini uzatır.
Bizlere gelince? Acaba bizler yeteri kadar omuzlara dokunuyor ve yeteri kadar elimizdeki gücü adalet ve şefkat ile harmanlayıp dağıtıyoruz muyuz?
RahelÇela Behar
IYT dip not :
İfade edilen görüşler İYT web portalının editöryal politikasını yansıtmayabilir.
Yazarların düşünceleri sadece kendilerini bağlar.
Bir önceki yazımı okudunuz mu?





Yorumlar