Ne Pişirsem?
top of page

Ne Pişirsem?




Annemle yaşadığım (ki biz ona çocukluk ile gençlik arası yıllar diyoruz) dönemde, akşam yemeğini bitirir bitirmez, bana döner: “Yarın ne pişireyim, ne istersin?” diye sorardı. O sırada henüz masadan kalkmış ve tıka basa doymuş olduğum için, bırakın yemekle ilgili konuşmayı, yemek düşüncesini dahi kafamdan geçirmek istemez ve ona: “Sen bilirsin, ne olsa yerim,” deyip geçiştirirdim. Tabii, bu konuşma bu şekilde sona ermezdi. “Bana hiç yardımcı olmuyorsun, fikir vermiyorsun, sonra da yaptıklarımı beğenmiyorsun,” gibi tartışmalar art arda gelirdi. Bense bu esnada, insanın ne pişireceğini tasarlamak ne kadar zor olabilir ki, diye düşünürdüm. Yap bir şeyler, olsun bitsin!


Yıllar geçtikçe, bunun aslında ev hanımlarının gündelik problemi olduğunu fark ettim. Daha doğrusu yemeğini kendi pişirmek durumunda olan ve aynı zamanda da çalışan insanların büyük bir sorunsalı… İşin aslı pişirme eyleminden daha zor olan karar süreci bence. Çünkü ona bağlı olan bir de alışveriş faslı var. Canın bir şey çekti, pişirmek istedin, ama gerekli malzemeler buzdolabında yok. Gördün mü bak, başına geleni? İşin yoksa elinde olan malzemelerle ağız tadına uygun bir şeyler pişirmeye çalış.



Kalabalık ailesi olmayanların kurtarıcısı, online yemek uygulamaları. Acıkır acıkmaz, restoranını seçiyorsun, istediğin yemekleri sepete ekliyorsun, ödemesini yapıyorsun, yarım saat sonra siparişin kapında. Tam tembel işi, değil mi? Çok mu pahalı dediniz? İşte burada yanılıyorsunuz. Bazen istediğiniz yemeği evde (özellikle de küçük porsiyonlar halinde) pişirmeye çalıştığınızda, astarı yüzünden pahalıya gelebiliyor. Hatta bununla ilgili çok komik tweetler var. Bir tanesi güzel bir yemek fotoğrafının altına şöyle yazmış mesela: “Bakın şu tabağı dışarıda yemeğe kalksanız en az 80 TL tutar. Ben evde yaptım, yine o kadar tuttu. Üstüne bir de yoruldum. Artistliğin lüzumu yok!” Yani eğer dört kişi için yemek pişiriyorsanız ve bu yemeği dört gün üst üste yiyebilecekseniz elbette evde yapmak dışarıdan söylemeye göre daha uygun fiyatlı. Tıpkı arabayla İzmir’den İstanbul’a gelmek gibi: Tek kişiysen pahalı, ama yanında birileri varsa ve masrafları paylaşacaksanız daha mantıklı.


Eskiden Amerikan dizilerinde gördüğüm – ve ne yalan söylediğim çok da özendiğim – take out tarzı yemek siparişleri artık hayatımızın önemli bir parçası olmuş durumda. Türkiye’de bu konunun önde gelen markalarından bir tanesi olan “getir” kuryelerini Londra, Roma, Madrid gibi Avrupa’nın büyük şehirlerinde görmek de ayrı bir gurur meselesi. Demek ki herkesin genel ihtiyaçlarına karşılık veren bir açık yakalamışlar, çok da iyi etmişler. Biliyorum ki, yazımı okuyan ve yemek yapmaktan büyük haz duyan bazı hanımlar ya da beyler benimle aynı görüşü paylaşmayacaklar, ama inanın bu tür uygulamalar bazıları için tam bir “can simidi”.


Demem o ki, arada sırada yemek yapmayı seviyorum ama bulaşıkları kirletmeden yemek pişirmenin bir yolunu bulsalar çok daha mutlu olurdum.











Bizi Takip Edin
  • Facebook Basic Square
  • Twitter Basic Square
  • Google+ Basic Square
bottom of page