top of page

Mario Levi ile karşılaşmalar…





Sevgili Mario Levi dostumuzun ani ölüm haberi, hepimizde şok etkisi yarattı… Bunca ağır bir hastalık ile uzun süredir boğuştuğunu, açıkçası bilmiyordum – daha Ağustos ayında Burgaz’da beraberdik ve onunla son olarak bir ay önce yazışmıştık… Erken ölümü, tabii ki hepimizin yanı sıra, Türk ve özellikle Yahudi-Türk yazını için büyük bir kayıptır.

 

 

Geriye baktıkça, son yirmi yıl içinde yollarımızın birkaç kez kesiştiğini, bazı konularda kazanımlar edindiğim, çok anlamlı bir iş birliği dahi yaptığımızı anımsıyorum. Bunların ilki, sanırım 2001 yılında Şalom Gazetesi bünyesinde ilk kez yapılan, Gözlem Yayınları eski editörü sevgili Gila Kohen adına gerçekleştirilen Öykü Yarışması seçici kurulundaki beraberliğimizdi. Sevgili yazar dostumuz Lizi Behmoaras, edebiyat çevrelerinin yakından tanıdığı değerli yazar Orhan Duru ve eleştirmen Feridun Andaç ile birlikte yaptığımız değerlendirme toplantılarında ilk kez karşılaştığım sevgili Mario’nun, daha genç sayılacak yaşlarda sergilediği dengeli davranışlarıyla aydın görüşleri, ilgimi çekmişti – ve onu daha yakından tanımak istemiştim…

 

 

Ondan birkaç yıl sonra, İzel Rozental ile birlikte yürüttüğümüz Schneidertempel kültür etkinlikleri çerçevesinde bir okuma / sohbet / imza akşamına davet ettiğimiz Mario Levi ile biraz daha yakınlaştık ve o sıralarda yazmakta olduğu Lunapark Kapandı romanında “daha kolay okunabilir” tümcelere geçmekte olduğunu “müjdelemişti” bize! O günkü karşılaşmamızda, yapıtlarını tercihan yeşil mürekkep ve el yazısıyla kaleme aldığını öğrendim.

 

 

Bir sonraki beraberliğimiz, Neve Şalom Kültür Merkezi’nde düzenlediğim Ebruİstanbul etkinliğinde oldu… 1999 yılında bir grup özverili arkadaş ile başlattığımız bu çok yönlü gösterilerin birinde, özenle seçtiğimiz slide’ler eşliğinde Mario bize İstanbul kentini dolaştıracak, bu duraklarımızın arasına da “Taş Plak Sesli” dostumuz Sema (Moritz), beş kişilik bir orkestra eşliğinde Türkçe, Rumca, Ermenice, Ladino, Yiddiş ve Fransızca dillerinde şarkılar serpiştirecekti… Sema’nın olağanüstü İstanbul manzaralı terasında, Mario’nun özenle kaleme almış olduğu ve üzerlerinde çalıştığımız bu güzelim metinler, o büyülü ortamda yüreklerimizi hoplatıyordu adeta!.. NŞKM’de 18 Ekim 2017’de sergilediğimiz bu çok amaçlı prodüksiyon izleyiciler tarafından da büyük alkış alırken, onu aynı ekip ile sevgili Sema’nın yıllardır sahneye çıktığı Almanya’nın çeşitli kentlerine götürmeyi amaçlamışsak da, bu proje maddi nedenlerle gerçekleşemedi… Belki de bir yıl erken davranmış olduk – İstanbul bir Masaldı romanının 2008 yılında Almancaya çevrilmesiyle, Mario Levi adı o ülkede ancak bir süre sonra duyulmaya başlanacaktı…

 

 

Sema’nın evindeki bu hazırlık çalışmalarımızın birinin ardından Yüksekkaldırım yoluyla Karaköy’e inerken, Aşkenaz Sinagogu’nun tam karşısında bulunan merdivenleri Mario’ya göstermiş ve bir asır önceki düğünler sonrası, orada konuşlanmış bir klezmer topluluğunun, sinagogdan çıkan yeni evli çiftin bir tahterevalliye oturtulmasını takiben, onları müzikleriyle aşağı Galata’ya kadar eşlik ettiklerinden söz etmiştim… Sevgili Mario, 2010 yılında yayımlanan İçimdeki İstanbul Fotoğrafları kitabında, beni de “kaynak” olarak anarak, okurlarına bu ilginç “fotoğraf karelerini” aktarmadan edememişti!

 

 

Mario Levi ile son karşılaşmamız, geçtiğimiz yaz aylarındaydı… TRT TV2 için yaptığı ve tanıdığım herkesin çok ama çok beğendiği, İstanbul’un değişik semtlerinin tarihi ile edebiyatçılarına bir uzman gözüyle eğilen Muhayyelat dizisinin yeni bir serisini çekmeye başlamış ve Prens Adaları’ndan özellikle Burgazada’yı seçmişti. Bana bu konuda bazı sorular yöneltti ve Canlı Bir Etnografik Müze – Burgazadası kitabımı okuduktan sonra, Ağustos ayında ekibiyle Ada’ya geldi, çekimleri geçekleştirdi… Bu bölümün ne zaman gösterileceğini sorduğumda, “Yeni yayın döneminin hemen başında, Eylül’de…” demişti. Ancak Eylül geçti, onu Ekim, Kasım, Aralık ayları izledi ve 1 Ocak günü WhatsApp ile ilettiğim “TV2 ne oldu acaba? Bu diziyi yayımlamayışı, aklıma üzücü bir gerekçe getiriyor – inşallah yanılıyorumdur...” şeklindeki soruma, aynı gün “Prodüksiyona Ocak ayı içinde yayına gireceklerini söylemişler…” yanıtını aldım. Bakalım, bekleyelim – ve siyasetin, sanatın önüne geçmemesini dileyelim. Sevgili Mario’nun bu son yapıtlarını TV’de izlemek, hepimizi sevindirecektir elbet…

 

 

Mario Levi yazdığı öyküler, romanlar ve kurgu dışı kitaplarıyla İstanbul’a nice armağanlar sundu… Vatanı olarak gördüğü bu kent, onu sarmalayan kucak saydığı Türkçe dili, bu katkılarını yeterince ödüllendirmiş midir acaba? Son olarak giriştiği romanını Ladino dilinde yazmaya başlamış olduğunu bilenler var mı? 



Robert Schild







Bizi Takip Edin
  • Facebook Basic Square
  • Twitter Basic Square
  • Google+ Basic Square
bottom of page