Bugün yine tarihin tozlu, karanlık günlerine yolculuğa çıkacağız ve 1925 yılına gideceğiz, aylardan Şubat ayına Almanya’nın Hamburg kentine. Landau ailesi özlemle bekledikleri kızları Lucuielle’e kavuştukları güne. Hamburg’un sosyal hayatta önde gelen ailelerinden. Baba Benjamin aslen Polonyalı bir şarap üreticisi karısı Sara da ev hanımı.
1933’e kadar mutlu bir çocukluk yaşamış Lucielle. Aileye daha sonra kızkardeşi de katılmış. 1933 ile 1939 yılları arasını korku dolu yıllar olarak anlatmış Lucielle. 1939 baharında ise ailenin kabusu resmen başlamış. Baba Benjamin tutuklanmış, önce bir polis hapishanesine, ardından Oranienburg toplama kampına ve son olarak da 31 Aralık 1940'ta öldürüldüğü Dachau toplama kampına getirimiş. Aile, ölümünü ancak Şubat 1941'de öğrenmiş: "lastik bantlı bir puro kutusu içinde". Bu travma 1990lar’ın başına kadar Lucille ile birlikte olmuş ta ki yazıp paylaşana kadar...
.” “İki Gestapo eve geldi ve onları mutfak masasının üzerine attı. ... Sadece 'Küller, Benjamin Landau!' Dediler. Ve dışarı çıktılar. Konuşmadılar.”
25 Ekim 1941'de Lodz Gettosu’na kardeşi ve annesi ile sürüldü. Ne yazıkki Temmuz 1942’de annesini açlıktan kaybetti. Kardeşi de Temmuz 1942’de kaybolmuş ve ondan bir daha haber alamamıştır.
Lucille, gazeteci ve yazar Oskar Singer için sekreter olarak çalıştı. 1943'te, bir ihbar üzerine Nazi polisi tarafından sorgulanırken sol kulağına vuruldu ve bu kulağının işitme yetisini kalıcı olarak kaybetti… Ağustos 1943'te, seçim sürecinde çalışmaya uygun görüldüğü Auschwitz toplama kampına gönderildi. Birkaç hafta sonra, başka bir seçim sürecinden geçtiğinde, toplama kampı doktoru Josef Mengele onu KZ Neuengamme'deki Dessauer Ufer uydu kampına yolladı. Mart 1945'te Bergen-Belsen toplama kampına gönderildi.
Bergen-Belsen kampının İngiliz ordusu tarafından kurtarılmasından sonra, birkaç ayını Bergen-Belsen'deki yerinden edilmiş kişilerin kampında İngilizler için tercüman olarak çalışarak geçirdi. İngiliz kuvvetleriyle işbirliği içinde, 40 SS üyesinin Neuengamme toplama kampında çalıştığını belirledi ve tutuklanmalarına ve mahkemede yargılanmalarına yol açtı. Ölüm tehditleri aldıktan sonra, Hamburg'dan başka bir Yahudi göçmen olan Dan Eichengreen ile evlendiği Amerika Birleşik Devletleri'ne taşındı. Yeni, yepyeni bir hayata adım attı. Ama geçmişin izleri özellikle geceleri O uyuyunca peşini bırakmıyordu. Yakın ailesinden hayatta kalan tek kişiydi.
1990’’ların başında evli iki çocukulu California Eyaletinde sigortacılık yapıyordu. Ama bir eksiklik vardı hayatında, terapistinin önerisi ile yazmaya başladı: Küllerden Hayata, Holokost Anılarım. 1994 yılında basılan kitapla kendi çocukları dahil herkes ailesinin başına gelenleri ilk defa okuyordu.
1995 yılında Hamburg kentinden resmi bir davet aldı. Kitabını imzalaması, anılarını anlatması için. 1945 yılında ayrıldığı kente 1995 yılında ilk kez geri döndü, Lodz Gettosunu, Auschwitz Toplama kampını tekrar bu sefer “kurtulan” olarak ziyaret etti, yanında ailesi ile.
Giessen Üniversitesi Holokost edebiyatı araştırma birimiyle çalıştı. Katılımından dolayı, Mayıs 2007'de üniversiteden dil, kültür ve edebiyat alanında fahri doktora ile ödüllendirildi.
Öldüğünde 95 yaşındaydı ve oğlu ünlü Amerikalı ekonomist Barry Eichengreen (1997 ve 1998'de Uluslararası Para Fonu'nun kıdemli politika danışmanı), annesinin kitap kapağını üzerinde solmuş bir çiçekle sosyal medyada paylaştı.
Comments