Hamas Roketleri Tayland’ı Vurdu!
top of page

Hamas Roketleri Tayland’ı Vurdu!



Weerawat Karunborirak, (44), ve Sikharin Sangamram (24); Taylandlı iki tarım işçisi. Ailelerini geçindirebilmek için 6854 kilometre uçmuşlar, İsrael’de, Gazze yakınlarında tarım ürünleri ambalajında çalışıyorlardı. Ne cihadı bilirlerdi, ne de şehit olmanın ne anlama geldiğini. Tek amaçları çok çalışarak kazandıkları paraları Tayland’daki ailelerine yollamak, onların refahını sağlamaktı.

Şanssızlıkları, zalim ve siyonist İsrael’in hain demir kubbe savunma sisteminin Gazze’deki şehit olmayı amaç edinen teröristlerin sivil halkın üstüne yağdırdıkları masum roketlerini bu sefer etkisiz hale getirememesiydi.


Karunborirak’ın üç senedir her ay ailesine yolladığı paralar işe yaramış, bu sayede yaptırdıkları ev yeni bitmişti. Ne var ki o bu evde hiç oturamayacak.


Aslında Gazze’deki teröristler taa 2005 yılından beri seçtikleri terör yolunu değil de yaşam yolunu seçmiş olsalardı, bugün bu ambalaj işinde belki de onlar çalışacaklar ve roketler iki Taylandlıyı yaşamdan ayırmayacaktı. En azından 30 bin Gazzeli B.M.’den, çeşitli ülkelerden alıştıkları yardımlar için dileneceklerine, çalışarak geçinmenin erdemiyle tanışacaklardı. Havada roketler ve yangın balonları dolaşacağına, barış balonları uçuşacaktı.


Ne de olsa 6854 kilometre katetmektense, 20 kilometre yakınındaki bir işyerinde çalışmak daha mantıklı olurdu işçi için de, işveren için de.


Sounya Santoş on yaşındaki çocuğunu Hindistan’da kendi annesine teslim etmiş, uçağa binip 4532 kilometre uçup, Aşkelon’da 89 yaşında Holokost kurtulanı bir kadına bakarak ailesini geçindirmek çabasında olan 31 yaşında Hintli bir kadındı.


Gazze’den atılan masum (!) roketlerden biri yaşamına son verdi. Bakımını üstlendiği yaşlı kadının kızı, Santoş’un annesine gösterdiği ihtimamı, özverili çalışmasını öve öve bitiremiyordu. Santoş’un tek günahı çalışarak hayatını kazanmayı seçmesi ve yanlış zamanda yanlış yerde bulunmuş olmasaydı.


Evet, 21 Mayıs Cuma sabahı saat iki itibarıyla ateşkes yürürlüğe girdi. Ne yazık ki, bir sonraki çatışmaya kadar.


İki Taylandlı, bir Hindistanlının yanısıra ölen bu kadar İsraelli Yahudi ve Arabın, Gazzeli masum insanların, çocuklar dahil, hesabını kim verecek?


Filistin davasının sahipliğini FÖY’inden alıp, bunun rantını tek başına elde etmek isteyen ve Gazzelileri canlı kalkan olarak kullanarak kamuoyu yaratan terörist Hamas yöneticileri mi yoksa İslami Cihad liderleri mi?


Güldürmeyin beni.

Gazzede yaşamlarını yitiren masumların acısını hissetmemek herhangi bir insan gibi benim için de olası değil. Öte yandan bana 30 bin Hamas teröristi, 2 milyona yakın Gazzeliyi esir aldı masalını da anlatmasınlar. Maalesef Gazze’de Haması destekleyen yeterli sayıda kişi var ve bugün orada dürüst seçimler yapılsa Hamas zamanında biraz da zorbalıkla elde ettiği iktidarı şimdi sandıktan çıkarak alır. Zaten Mahmud Abbas da bunu öngördüğü için seçim kararını iptal etti. Onbeş senedir yapılmayan seçimler bir süre daha yapılmasa da olur dedi. Ve sandığa gidilmeyeceğini öğrenen Hamas da yalnız Gazze’de değil, Batı Şeria’da da sokaklara hakim olabilmek için son olayları başlattı. Ve ilk roketleri Yeruşalayim’e fırlatmakla verdiği mesajın altını çizmek istedi.


Yaşamlarını yitiren veya sakat kalan bu kadar masumun (altını çizerek tekrar edeyim; tabii ki Gazzeliler dâhil), bu kadar sivilin dramının en büyük sorumluları şüphesiz terörist Hamas ve İslami Cihad yöneticileri. Ama biraz arka planda kalsalar da başka sorumlular da var.


Haması bir terör örgütü olarak görmeyen bütün ülkeler. (Klişe olacak ama bu ülkelerin en önemli iki şehrine yedişer roket atılsa, acaba yöneticileri “yapmayın beyler, lütfen durun, atmayın, rahatsızlık veriyorsunuz” mu diyeceklerdi?)


“Politically correct” olmayı ilke edinen ve çok olanın otomatikman haklı da olduğu B.M. ve ona bağlı örgütler…


Son antisemitik olaylarda “Jewish Lives Matter” diye pankart açacaklarına, “Free Palestine” pankartlarıyla sokak veya sahalara dökülüp dolaysız da olsa Hamasa arka çıkan dünyanın muhtelif şehirlerindeki tüm göstericiler, moda tabiriyle “sözde” sporcular ve ünlüler…

Bir terör örgütüyle, vatandaşlarını koruma yükümlülüğü taşıyan bir devlet arasında simetri kurmaya çalışan medya mensupları, köşe yazarları, (İsraelliler de dâhil)…


Ve bu çatışmada haklı ile haksızı algılayabilecek kapasitede olup da seslerini yükseltmeyen, rahatlarının bozulmasını istemeyen sessiz çoğunluk.


Son beş paragrafımdaki suçlananlar için parantezler açıp ayrıntılara girebilirdim ama değerli okuyucumun bu satırlara kadar dahi uyanıklığını koruduğuna inanıyor ve belleğini, hayalgücünü çalıştırması ve gündemi takip etmeye devam etmesi için ona bir egzersiz fırsatı tanımayı yeğliyorum.


Ateşkesin ilanını takiben Gazzeliler enkazların arasında dolaşarak Filistin bayraklarını açıp İsrael karşıtı intikam sloganlarıyla Tel Aviv ve Kudüsü roketleriyle dövmenin zaferini (!) kutladılar. İsrael’de ise en çok rokete maruz kalan ikinci şehir olan küçücük Aşkelon’da ateşkesten sadece 12 saat sonra -ve tam 960 tane roketin başlarına yağdırılmasından sonra- halk kafeleri doldurup normal yaşama dönüşü kutladı. Slogansız, bayraksız, intikam çağrısız…


Gelin şimdi de ben sizi, (egzersizi seçen veya seçmeyen hepinizi) Covid-19’ u nihayet yenen, sirensiz ve roketsiz gecelere susamış, yaşamı seçen, yaşamı seven ve ona şükretmeyi bilen İsrael halkını tanımlayan “Gracias a la Vida” şarkısıyla başbaşa brakayım.

Bizi Takip Edin
  • Facebook Basic Square
  • Twitter Basic Square
  • Google+ Basic Square
bottom of page