top of page

GÜLMEK HEPİMİZE ÇOK YAKIŞIYOR…




Yazı yazmanın dayanılma hafifliği ile yıllar önce tanıştım. Ve bugüne kadar bitmek bilmez heyecanım hiç bitmedi. Her yazımdan önce korktum, her yazımı defalarca okudum. Bu konuda beni destekleyen aileme çok teşekkür ederim. En büyük teşekkürüm ise bu yolda beni destekleyen tüm dostlarıma. (Onlar kendilerini bilirler)

Şimdi de yazılarımı sizlerle paylaşmanın keyfini yaşıyorum.


Yazılarım “katkısız” “katıklı”

Katkısız çünkü aklımdan geçenleri yazıyorum…Düşüncelerime psikologlar, düşünürler, felsefeciler eşlik ediyorlar.

Katıklı diyorum çünkü yanınıza tavşan kanı bir çay veya bir kahve alın diyorum.

Keyfli okumalar…


***


Miladı takvimin bu ilk günlerinde biraz olsun gülmek hepimizin hakkı.


Bazen unutuyoruz gülmeyi. İki kalem pirzola yiyip gülmüş gibi oluyoruz. Halbuki gülmek dediğin öyle tarif edilemez zaten içten gelir. Hıçkırık gibidir durdurulamaz. Durdurulduğu zaman ise vücudumuz tam bir kaos yaşar. Gülmek tam da bir ruh halidir. Dualitedir. Hüznü yok eder, sağlıksızı sağlığa, mutsuzluğu mutluluğa çevirir.


Mizah ustaları tam da bu noktada ikiye ayrılırlar. Gülerken düşündürmek bir düğüme çare olmak gerekir diyenlerin yanında, çok düşünürsen zaten gülemezsin diyenler da var.


Gülmek bir sosyal olgu. Dolayısıyla sosyo-kültürel dengeler, coğrafi konum, maddi manevi değerler gülmeye malzeme olan ögelerin başında. Amerikalıların esprilerini anlamak için çoğu zaman bir zaman dilimi düşünmemiz gerekiyor. Çok normal çünkü o topraklarda yaşamıyoruz. Geleneklerimiz aynı değil. Ve espri kavramı o anda beyinde bir kıvılcım çaktığı anda değerlidir. İşte bu sebepten dolayı “yiddish mama” esprileri ile “Moshele” fıkraları bizleri güldürür.


Yaşamın getirdiği ağır sorumlulukların baskısı ile insan gülmeyi unutabiliyor. Güldüğü zaman da kendini suçlu gibi hissedebiliyor. Halbuki gülmenin hem maliyeti sıfır hem de bedene sağladığı yarar paha biçilmez.Güldüğünüz anda vücudun negatif enerjisi atıldığı için organlar tertemiz bir su ile yıkanmış gibi oluyor. Ve salgılanan mutluluk hormonu insanın hem daha güzel hem de daha genç görünmesini sağlıyor. Insanların genç ve güzel görünmek için harcadıkları zaman ve parayı göz önünde bulundurduğumuz zaman gülmek için ne kadar çok nedenimiz olduğunu bir kez daha anlıyoruz.

Hayatın kısalığı hakkında farkındalığa varan insan sayısı

düşünüldüğünden daha azdır. Bu sebeple gülümeye vakit ayırmak kişinin kendine yapacağı en büyük iyiliktir.


Öte yandan yapılan araştırmalara göre aristokratlar burjuvalara göre erkekler kadınlara göre, üst düzey yöneticiler kendi sorumluluğu altında çalışanlara göre çok daha az gülmektedirler Bunun altında yatan sebebin ise tamamen otoriteyi kaybetme korkusu yatıyor. Gülen insanın sözünün daha az dinleneceği fikri ortaçağlardan kalma bir önyargı.


Lise çağlarına dönelim mezuniyet töreninde kadeh kaldıran ve gülen edebiyat öğretmenimize hangimiz şaşırmadık. Hangimiz pistte dans eden fizik öğretmenimiz için saygıda kusur ettik.O halde gülmek dans etmek, kadeh kaldırmak saygınlığın yitirilmesi için bir sebep olmaması gerekir. Bu konuda bir düşünür şöyle diyor “Büyük caddeler bulvarlar ağırbaşlı, kenar mahalleler şen şakraktır”.


Kadın erkek ayrımına gelince suratı asık babanın, gözleri gülen anneden daha çok sözünün dinlendiği bir ataerkil bir coğrafyada yaşasak da kız çocuklarına gülmemesi gerektiği öğretilir. Gülmenin kadınları “hafif” gösterdiğinin öğretilmesi oldukça manidar. Bu konudaki paradoks ise kadınların kendilerini güldüren erkekleri daha çok beğenmeleri, erkeklerin ise gülen kadınları suratı asık olanlara tercih etmeleridir.


Gülmek için aynı lisanı bilmek gerekir mi. Sanmıyorum.

İnsanların hepsi aynı lisanda gülerler.


Tıpkı acı çekenlerin gözyaşlarının aynı renkte olduğu gibi…

2022’de gülebildiğimiz anların değerini bildiğimiz ve gülebilmek için ne kadar çok nedenimizin olduğunu kavradığımız bir yıl olsun….

Bizi Takip Edin
  • Facebook Basic Square
  • Twitter Basic Square
  • Google+ Basic Square
bottom of page