top of page

Evliliğin Gizli Gücü: Kahkaha


ree

Her birimizin hayatının büyük bir kısmı ve kişiliğimizin büyük bölümü, büyüdüğümüz aileden çok güçlü biçimde etkilenir.


Evimizde öğrendiklerimiz, gördüklerimiz, soluduğumuz atmosfer… Bizim streslere nasıl tepki verdiğimizi, sevinçlere nasıl tepki verdiğimizi büyük ölçüde şekillendirmiştir.

Aile içi ilişkiler, evdeki huzur — bunların hepsi üzerimizde derin izler bırakır.

Bu yüzden hayatta “ev atmosferinden” ve “şalom bayit”ten daha önemli bir şey yoktur.

Ne banka hesabındaki para ne evin büyüklüğü ne de alınan oyuncaklar…

Önemli olan anne babanın birbirine nasıl konuştuğu, nasıl davrandığı, durumlarla nasıl başa çıktığı ve ailedeki ilişkinin nasıl göründüğüdür.


Çocukları inşa eden şey budur, onları bugün oldukları kişiye dönüştüren şey budur.

 

“Şalom Bayit” bir Yahudi ailesi kurmanın temelidir.

İsrail halkının geleceği — bir sonraki nesil — evlerimizde gördükleri atmosfere bağlıdır.

Tora, Toledot Peraşası’nda şöyle der:

“AviMelekh, pencereden baktı ve gördü ki Yitzhak, karısı Rivka ile ‘me-sahek’ (gülüşerek, yakınlık içinde) davranıyordu.”

 

Peki neden gülüş evliliğin sembolüdür?

Gülmeyle evlilik arasında nasıl bir bağ vardır?

Hepimiz biliyoruz ki gülmek (Tshok) büyük bir güçtür.

İnsanı açar, kalpleri yumuşatır, yakınlık oluşturur.

Gülmek — çevremizdekilere onları anladığımızı, onları sevdiğimizi ve onlara yakın olduğumuzu hissettirir.


Sorunları veya anlaşmazlıkları olan insanlara gülmek büyük rahatlık verir.

Gülmek baskıyı azaltır, karşı tarafı anlamaya ve kabul etmeye kapı açar.

Peki gülme nereden gelir?

Neden aniden güleriz?

Neden hayvanlar değil de insanlar güler?

Çünkü gülme beklenmeyen, ani bir yenilik gördüğümüzde ortaya çıkar.

Öngörülmeyen bir şey olduğunda gülme oluşur.

Beklenmeyen, ters gelen şey gülmeyi doğurur.

Bir kuş konuşunca güleriz ama insan konuşunca şaşırmayız.

Gülme = beklenmeyen yenilik.

 

Tora bize Erkek ve kadının iki zıt olduğunu söylüyor.

Nitelikleri farklıdır, doğaları farklıdır.

Ve Tanrı, Adam’a şöyle der:

“Eşin ile bir olacaksın, ikiniz bir beden olacaksınız.” “ve-hayu lebasar ehad”

Nasıl olur da iki zıt şey bir olur?

Bambaşka özellikler, başka duygular, başka yaklaşımlar…

İşte tam bu durumda Tora diyor ki:

יצחק מצחק את רבקה אשתו

“Yitzhak, Rivka ile mesahék idi.”

 

Kadın ve erkeğin birleşmesi- iki zıddın bir olması -doğası gereği beklenmeyen, olağanüstü bir şeydir.

Bu yüzden gülme uyandırır.

Ego, insanın doğası gereği kendine dönüktür.

Ama evlilik, insanın kendi kutusundan çıkması, egosunu aşmasıdır.

Bu, doğasına zıt bir yeniliktir — bu yüzden gülme sembolüdür.

Peki bunu nasıl başarırız?

Çoğu zaman “anlaşmazlık”, “fikir ayrılığı”, “eşler arası çatışma” dediğimizde içimizde hemen kötü bir his doğar:

“Sorun var… tehlike var.”

Gerçekte ise — eşler arasındaki anlaşmazlık kötü bir işaret değildir.

Tam tersine evliliğin doğal bir parçasıdır.

Çünkü iki insan farklıdır; duyguları, istekleri, tepkileri farklıdır.

Eğer hiç görüş ayrılığı yoksa- bu iyi değildir.

Bu, aralarında gerçek bir birlik olmadığını;

konuşmadıklarını, bağlantı kurmadıklarını gösterir.

 

Her biri kendi hayatını yaşıyor demektir.

Dolayısıyla kavga yoktur ama birlik de yoktur.

 

Fikir ayrılıkları…

Evliliği inşa etmek, “tek beden olmak”, tek bir gerçekliğe dönüşmek için — sadece duygusal olarak değil, Tora’ya göre — zıtlıklar gerekir.

Bu tamamen normaldir ve bundan korkmamak gerekir.

Tam tersine:

Zıtlıklar ve farklılıklar sayesinde bütünlük,mükemmellik inşa edilir.

Çünkü her bütünlük, birçok farklı unsurun birleşmesinden oluşur.

 

Bir tablo kırmızı, sarı, beyaz gibi farklı renklerle güzeldir.

Duygusal bir orkestra parçası; piyano, keman, flüt gibi birbirine zıt enstrümanların uyumuyla ortaya çıkar.

İşte güzellik budur — farklılıklar birleşerek tamlık oluşturur.

 

Peki insanın hayatta aradığı iki şey nedir? İnsanı en güçlü şekilde yönlendiren iki duygu nedir?

1.        Bağ kurmak.İnsan başkalarıyla bağ kurmak ister: ait olmak, kabul görmek, sevilmek, bağlantı hissetmek.

2.        Otantiklik.Kendim olmak — kendi benliğimi ifade etmek — bireysel olmak isterim.Ben başkasının kopyası olmak istemem.

Hem erkek hem kadın bu iki dürtüyle yaşar.

Bu sürekli bir “içsel dans” gibidir:

Hem kendim olmak isterim, hem de seninle bağlı olmak isterim.

 

Evlilikte bu çelişki güçlü şekilde hissedilir:

“Kendime bağlı kalmak istiyorum ama eşime de bağlı olmak istiyorum.

Bunu nasıl yapacağım?”

 

Hepimizin içinde derin bir yalnızlık vardır.

Gerçekten içimde olup biteni kimse bilmiyor — çoğu zaman ben bile tam bilmiyorum.

Bu çok yalnız, çok gizli bir yer.

Biz evlenirken umut ederiz ki:

“Artık ruh ikizimi buldum.

Beni anlayacak biri var.

Benimle akacak biri var.”

 

Ama gerçek şudur:

Hiçbir evlilik, kişinin içindeki derin yalnızlığı tamamen yok edemez.

Her zaman bir şeyler vardır ki eşimiz anlayamaz.

Çünkü her insan hayatı farklı gözlüklerle görür.

 

Bunun en basit örneği, meşhur optik illüzyon resmidir:

Yanlarda iki insanın yüzü, ortada bir kadeh görünür.

Kimisi sadece iki yüz görür, kimisi sadece kadeh görür.

Ne gördüğün, siyaha mı yoksa beyaza mı odaklandığına bağlıdır.

Arka planın ne olduğuna, “asıl” resmin ne olduğuna bağlıdır.

 

İşte bu yüzden, eşimizin davranışlarını gördüğümüzde, içinde olup biteni göremeyiz.

Gördüğümüz her şey, kendi gözlüğümüz, geçmişimiz, kişiliğimiz üzerinden süzülür.

Bu da çoğu zaman çatışmaya sebep olur.

Peki ne yapacağız?

Bu farklılıklarla nasıl yaşayacağız, hatta onlardan nasıl büyüyeceğiz

Evlilikte en büyük sorunlardan biri,

bir tür ruhani sezgiye — ‘ruah hakodeş’ gibi bir hassasiyete — ihtiyaç duymamızdır.

Yani eşimizin kalbinde ne olduğunu hissetmek.

Kelimelerin içine dalmak, onların ardındaki hissi anlamak…

Gerçekte eşim ne hissediyor?

Eğer emin değilsek — sormalıyız:

“Gerçekte ne hissediyorsun?”

İyi bir gözle bakabilmek,

kelimeleri değil duyguyu duymayı öğrenmek, bir anda her şeyi değiştirir.

 

Evli çiftler,  genellikle  yanlış anlamadan dolayı yapmış oldukları şiddetli kavgalardan sonra, gerçek niyetleri ortaya çıktığında kahkahalarla gülmeye başlarlar.

Çünkü bambaşka bir dünya keşfederler.

Daha önce farkında olmadıkları yeni bir alan açılır.

Bu insanın büyüklüğüdür.

Her çiftin büyüklüğüdür:

Kendinden çıkmak, açılmak,

kim haklı kim haksız diye düşünmeyi bırakmak,

kalpte gerçekten ne olup bittiğini anlamak.

 

Her seferinde böyle bir anda durup kendimize sormalıyız:

“Ben kelimeleri mi duyuyorum, yoksa kalbindekini mi?”

 

Eğer her iki eş de birbirine şu soruyu sorsa:

“Gerçekte ne hissediyorsun?”

Bu konuşma yapıcı, gerçek ve bağ kuran bir konuşma olur.

Her biri kendi hayatından bir şey ortaya koyar,

kendi iç dünyasını diğerine verir.

Diğeri de aynısını yapar.

Böylece herkes diğerinin kalbindeki resmi görür

ve bağ güçlenir — ve-hayu lebasar ehad — tek beden olurlar.

Ve birden fark ederler ki

kafalarında kurdukları senaryolar,

tamamen birer fanteziymiş.

Gerçekle ilgisi bile yokmuş.

Şimdi harika bir şekilde anlayabiliriz :

Neden evlilik “gülme” (Tshok) ile bağlıdır?

Gülmek çok özel bir şeydir.

İstemekle olmaz, karar vererek olmaz.

“Şimdi güleceğim” dersen olmaz.

Çünkü gülme - ruhun ortaya çıkışıdır.

Egoyu aşan bir içsel patlamadır.

Kişi istemeden, planlamadan dışarı fırlar.

 

Gülme, varlığımızın daha derin, daha ruhani bir yerinden gelir.

Ego’nun hesapları yoktur orada:

“Ben haklı mıyım?”,

“Ben kazanıyor muyum?”

gibi şeyler gülmede yoktur.

 

İki kişi birlikte güldüğünde,

birlikte yeni bir şey keşfetmiş olurlar —

ruhsal bir karşılaşma yaşanır.

Bir an için “ben” ve “sen” yoktur — biz vardır.

 

Bu nedenle gülme insanları yakınlaştırır.

Bu nedenle sadece “birlikte yaşamak” yetmez;

birbirimizi neşelendirmemiz,

kalbimizi canlandırmamız gerekir.

 

“Tora der ki: ‘Ve-simah et ishto’ — karısını sevindirsin”

Bu sadece aynı evde bulunmak değildir;

eşinin kalbini hayata döndürmektir,

onu anlamaktır,

onu tamamlamaktır.

 

Peki egodan nasıl çıkarız?

Ego doğamızdır — nasıl aşacağız?

 

Birinci adım:

Bir dahaki tartışmada bir an durup kendimize soralım:

“Şu anda egomu mu savunuyorum?”

“Şu anda haklı çıkmak mı istiyorum?”

Ve hemen ardından şu soruyu soralım:

“O (veya o) şu anda ne hissediyor?”

Bu soru egodan çıkarır, diğerinin kalbine sokar.

Onu değiştirmeye çalışma, düzeltmeye çalışma, yargılama —

sadece anlama isteği…

işte gerçek bağ budur.

Şalom Bayit’in büyük sırrı budur:

Eşinin emeğini görmek, sevgisini görmek, basit görünen şeylerdeki ruhu fark etmek.

Şimdi bir şeyi derinden anlamamız gerekiyor.

Gemara (Yevamot 63b) şöyle der:

Eretz Yisrael’de bir adam evlenmeye giderken,

yolda ona “Matza mı yoksa Motze mi?” diye sorarlardı.

 

Neden böyle derlerdi?

Çünkü iki pasuk vardır:

1.        “Matza isha, matza tov” – Bir kadın bulan iyilik bulur.

2.        “Motze ani mar mimavet et ha’isha” – Bazı kadınlar ölümden bile acıdır.

Bir çelişki gibi görünür.

Bir damada neden böyle söylenir?

Kötü hissetmez mi?

Açıklama harikadır:

İki çeşit evlilik vardır:

1. Kendisi için değil, eşi için evlenen

Eşine vermek isteyen, ona iyilik yapmak isteyen,

bir yuva kurmayı hedefleyen…

Bu kişi “Matza isha, matza tov”tır.

İyi bulur.

2. Egosu için evlenen

“Biri bana hizmet etsin.

Bana versin.

Bana rahatlık sağlasın.”

diyen…

Bu kişi “Motze ani mar mimavet”tir.

Çünkü kendisinin peşindedir.

Mesele eş değil —

niyettir.

Evliliğe hangi kalple girildiğidir.

Ve aynı şey kadın için de geçerlidir.

 

Hayat boyu inişler çıkışlar olur —ama güzellik, mucize, gülmeyi doğuran şey, her zaman birlikte büyümektir.

Bir keresinde Rabbi Simcha Cohen’den (şalom bayit uzmanı) biri sormuştu:

“Bir çiftin evliliğini düzeltmek ne kadar sürer?”

O da demiş ki:

“Ben bir çiftle 30 yıldır çalışıyorum.”

Adam şaşırmış:

“Ve hâlâ başaramadın mı?”

Rav Simcha gülmüş:

“Hayır, o çift benim ve eşim.”

Efraim ÖZŞARDAŞ

 

 

 

Bir önceki yazımı okudunuz mu?




ree







Yorumlar


Bizi Takip Edin
  • Facebook Basic Square
  • Twitter Basic Square
  • Google+ Basic Square
WhatsApp Image 2020-09-08 at 20.52.59 (1

İLETİŞİM

Telefon                           :+97236582936
Mail                                :turkisrael@gmail.com

 

KÜNYE

İYT Web Sitesi Künyesi:
Editör                             :Av.Yakup Barokas
Grafik Tasarım              :Şemi Barokas 
                                       Ovi Roditi Gülerşen

© 2018 by Turkisrael.org

bottom of page