Günümüzde çağdaş demokrasilerde “Demokrasi” ve “Liberalizm” sözcükleri yan yana telafuz edilmektedir. Şalom’da 12 Nisan 2023 tarihinde yayınlanan “İsrail Baharı sonuç verecek mi?” başlıklı yazımda iki kavrama ayrı ayrı değinmiştim:
“DEMOKRASİ: Antik Yunan’da ortaya çıkan “Demokrasi” kavramı en basit tanımıyla çoğunluğun yönetimi demektir. Demokrasilerde halkın kendi kendini yönetmesi dolaylı yoldan, halkın kendi adına karar alacak kişileri seçmesiyle sağlanır.
LİBERALİZM: Her ne kadar “Liberal demokrasi” tanımında genellikle iki kavram birlikte kullanılagelmekte ise de “liberalizm” devlete karşı temel insan haklarını en geniş şekilde koruyan bir rejimdir. Kadın haklarını, azınlık haklarını, farklı cinsel tercihte olanları, LGBT topluluğunu vs.”
(Yazının tamamını aşağıdaki linkten okuyabilirsiniz.)
İnsan haklarının ayaklar altına alındığı, gazetecilerin, özgür düşünce sahiplerinin hapislerde çürüdüğü liberalizmin geçerli olmadığı demokrasilerin mevcut olabileceği gibi, liberal otokratik rejimler de mevcuttur. Örneğin seçime gidilen bir ülkede, seçim meydanlarında, Cumhurbaşkanının; “Biz LGBT’ci değiliz, biz LGBT’ye karşıyız. CHP LGBT’ci. İYİ Parti LGBT’ci, HDP LGBT’ci.” dediği bir ülkede sandıktan çıkan sonuçlar hiçbir şüpheye mahal vermeyecek kadar düzgün dahi olsa o ülkede insan haklarının korunduğu söylenemez.
Keza liberalizmin olmadığı bir ülkede demokrasi de kör topal olacaktır. Çünkü demokrasilerde karşı görüşlerin tam bir özgürlük içinde, herhangi bir korku ve baskı olmadan serbestçe söylenebilmeleri ve seçmenin bu görüşler doğrultusunda seçimini yapabilmesi gerekir. Basının iktidarın elinde olduğu, farklı düşünce sahiplerinin hapiste bulunduğu veya yurt dışına kaçtığı bir rejimde çoğunluğun yönetimi bu yönetimi elinde tutan yöneticilerin baskısına dönüşür. Keza yargının bağımsızlığı yargı ve yasama erkinin kontrolü açısından olmazsa olmazlardandır.
Türkiye çok kısa bir süre sonra tarihi bir seçime gidiyor. Sonuçları yukarıda belirttiğim ilkeler doğrultusunda değerlendirmek gerekecektir; AB kriterlerine uyum göstermeyi amaçlayan liberal demokratik bir ülkeye mi dönüşecek, yoksa Macaristan, Romanya ile aynı kategoride yer almaya devam mı edecektir? Hayırlı olsun!...
İsrail’de ise, Devlet Başkanı Herzog’un gözetiminde sürdürülen görüşmelerden pek uzlaşma haberleri gelmese de en azından Hukuk Reformu’ndan şimdilik geri adım atılmışa benziyor. Bu, İsrael’in Demokratik bir Yahudi devleti ve insan haklarına saygının en üst derecede olduğu Ortadoğu’da tek örnek ülke olmasından kaynaklanmaktadır.
İsrael’de Adalet Reformu tasarısının askıya alınması/durdurulması demokrasinin sadece oy fazlasına dayanan bir yönetim değil liberal değerlere de öncül değer veren bir yönetim olmasından kaynaklanmaktadır. Ülkede gösteri ve toplanma hakkı olmasaydı, reformlara karşı çıkan kitleler şiddetle dağıtılsa, ağır hapis cezalarına çarptırılsa veya İran’da olduğu gibi katledilseydi bu halkın kardeş olduğu unutulur, birlik ve uzlaşı çabalarına girişilememiş olurdu. Ben umutluyum.
Comentários