“Buna da Şükür”
top of page

“Buna da Şükür”



Nasıl anlatsam, nerden başlasam, kaç paraydı o zaman bak, kaç para oldu şimdi? Hatırlar mısınız, Mazhar Fuat Özkan’ın “Bodrum Bodrum” şarkısını? İşte onu günümüz Türkiye’sine uyarlamaya çalıştım. Ya kardeşim yılbaşı geliyor, gez, gül, neşelen; yeni sene, yeni umutlar falan, diyorum. Sonraki beş dakika içinde 127. kez Google’a girip, dolar kaç olmuş, altının gramı kaça çıkmış diye bakıp, “Hay Allah yaaa, birikimlerimiz yine eriyip gitti,” diye hayıflanıyorum.



Ortadoğu kültürü içinde, sürekli beynimize kazınan iki cümle ile büyütüldük. Birincisi beterin beteri var, ikincisiyse buna da şükür. Başımız ağrır, beterin beteri var. Midemiz bozulur, beterin beteri var. Hastaneye gideriz, beterin beteri var. Acil service yatırılırız, beterin beteri var. Anlayacağınız beterin beterini görmek bizim için bir alışkanlık haline gelmiş, otomatiğe bağlamışız resmen. Mutsuzluktan kıvranırken bile “Allah başka dert vermesin” diye şükretmek öğretildi bize. Geçenlerde okuduğum bir tweet beni resmen kendime getirdi: “Neden Norveç değiliz diye sormamamız için, iyi ki Somali değiliz diye şükretmek öğretildi bize. Her olayda beterin beteri var, diyerek her türlü kötülüğe razı olmayı öğrettiler, oysa biz iyi olanın yanında olmayı ne çok isterdik.”


Herkesin hakkı değil mi iyi olana, güzel olana sahip olmak? Oysa yetiştirilme tarzımız yüzünden bu güzellikleri hak ettiğimize dahi inanmaz olduk. Elimizdekiyle yetinip sürekli aza tamah etmekten, daha farklı, daha bereketli bir hayat olabileceğini bile unuttuk. Belki de bu güzelliklere layık olmadığımızı düşündük. İsteyebilmek için ilk önce onları hak etmemiz gerektiği öğretilmişti bize çünkü ve o hak ediş evresi nedense bir türlü gelmek bilmedi.

Emily Dickinson’ın bir şiirinde söylediği gibi: Ayağa kalkmadıkça kendi boyumuzun farkına varmayız. Ve bu farkındalığımıza engel olan şey, içinde yaşadığımız toplum ve (evet tekrar edeceğim) yetiştiriliş tarzımızdır. Toplum, çevremizdeki insanlar, hatta ailemiz ve arkadaşlarımız bile sürekli olarak itaatkâr, sessiz, teslimiyetçi olmamızdan yana değiller mi? Her şey daha kolay olmaz mıydı, buna da şükür deyip, daha büyük hayallerin peşinden koşmasak? Daha sakin, daha hırssız ve tabii buna bağlı olarak da daha bastırılmış bir dünyada yaşamamız bazılarının işine geliyor sanırım.


Oysa daha iyi bir hayatı hak ettiğinize inandığınız andan itibaren, önünüzdeki kapıların birbiri ardına açıldığına bizzat şahit olacaksınız. Mutlu olmayı hak ettiğiniz fikrini benimsediğiniz andan itibaren hayatınız yeni fırsatlarla, yeni imkânlarla aydınlanacak. Ve hayat ancak biz bir adım ileri attığımız sürece fırsatlar sunmaya devam edecek. Şükretmek elbette ki güzel bir şey, ama sahip olduklarımız ve çalışarak, uğraşarak kazandıklarımız için… Başkalarının bizden daha kötü bir konumda olduğuna bakıp, beterin beteri var demek bize yakışmaz!


Demem o ki, işin özü şudur: “Fakire şükretmek öğretildi, zenginin düzeni bozulmasın diye”. Hepinize 2021’i aratmayacak harika bir yeni yıl diliyorum.




Bizi Takip Edin
  • Facebook Basic Square
  • Twitter Basic Square
  • Google+ Basic Square
bottom of page