top of page

Bir Başrahibin konuşması





İstanbul Musevi Toplumu, 23 Şubat günü bir dostunu yitirdi – ancak belki de bu kaybın farkına olsa olsa Avusturya Lisesi mezunları ve öğrencileri varmıştır... 1950 Graz doğumlu Franz Kangler, 1977 yılında İngilizce öğretmeni olarak bu okula gelmiş, 1983’de müdürü olmuş ve 2010’da emekliliğini takiben, lisenin mütevelli heyetinde kalmıştı. Bunun yanısıra, St.Georg Kilisesi’nin Başrahibi olarak da uzun yıllar görev alacaktı...

Franz Kangler, cemaatimize uzak bir kişilik değildi. Zaman zaman, komşu Aşkenaz Sinagogu’ndaki dualara gelirdi – daha önemlisi, 2003 Sinagog bombalamalarından sonraki ilk Pazar günü kilisesindeki bir vaazda şöyle demişti: “Tanrı, İsrailoğulları ile halen çözülemeyecek bir bağ içinde bulunurken, Yahudi Miriam’dan olma İsa’nın yarattığı bu ‘ikinci bağ’, asla eskisinin yerini tutamayacaktır.”



Ancak Başrahip Kangler’in uzun yıllar boyunca toplumumuzun belleğinde kalması, 2011 yılındaki Yom haShoah töreninde yaptığı Türkçe konuşma ile oldu... Toplum yetkililerine böyle bir öneri getirdiğimde, önce tepki ile karşılaşmıştım; ardından çok uyanık bir dostumuz, “konuşma metnini önceden bir görelim” demişti – ben ise bunları kabul etmedim. Öte yandan, Kangler konuşmasını tasarladıktan sonra onu gönüllü olarak kendisi bana gönderdi, olası bir yanlış anlamayı önlemek için bakmamı rica ederek ...



Sözü daha fazla uzatmadan, hele dört hafta sonra Yom haShoah’yı anacakken, bundan neredeyse tam on yıl önce Yüksekkaldırım Aşkenaz Sinagogu’nda yapılmış olan bu konuşmayı sizlerle paylaşmak istiyorum, Başrahip Franz Kangler’in aziz anısına:






“Bu akşam yapılan Anma Töreni’ne beni, Almanca konuşan Avusturyalı bir Katolik rahibi, davet etmenizin çok olağan olmadığının bilinci ile ve içten gelen bir duyarlılıkla konuşuyorum.


Varşova´da yaşanan o korkunç katliamlardan kısa bir süre sonra 1950 yılında doğdum. Buna rağmen, çocukluğumda ve gençlik yıllarımda, o yıllarla ve Yahudilik ile ilgili çok az şey duydum.


Bu sürede inkâr geleneği içinde yetiştim. O yıllarda, Avusturya’nın, Nazi Almanya´sının ilk kurbanı olduğu söylenirdi. Avusturyalı olan failleri ise görmek istemiyorduk.


Memleketimde, müşterek suç bilinci ve bundan kaçılamayacağının kısmen kabul edilmesi için bile, uzun bir sürenin geçmesi gerekti.

Katolik Kilisesi de benzer bir durumdaydı.

Dün, Paskalya haftasının son günü olan Pazar ayinimizde Kantorumuz 118. Mezmur´dan okudu:


‘RAB´be şükredin, çünkü O iyidir, Sevgisi sonsuzdur.

Sonsuzdur sevgisi! desin İsrail halkı.

Sonsuzdur sevgisi! desin Harun´un soyu.’


Aynı şekilde, Ekmeğin ve Şarabın sunulmasında, ben dua okudum:

‘Ey Rabbimiz, bütün evrenin Tanrı´sı, sana şükrederiz, çünkü toprağın ve insan emeğinin ürünü olan bu ekmeği bize Sen verdin.

O´nu yüce Haşmetine sunarız.’


Biz bu duaları Yahudi dua geleneğinden aldık; ancak birçok Hristiyan bu durumdan hâlâ haberdar değildir.

Bunun tam tersini, dün Yuhanna İncili´nden okuduğumuz sözlerde duyduk.

‘Haftanın o ilk günü akşamı, Havariler, Yahudilerden korktuklarından, kilitli kapılar arkasında bulunuyorlardı.’


Havarilerin tümü Yahudi idiler; ancak, bu gün bu satırlar okunduğunda, daha başka şekilde anlaşılmaktadır. Ve bu değişik yorum, yüzyıllar boyunca güçlenerek, Avrupa`da böylesine korkunç katliamların olmasına tartışılmaz bir neden olmuştur.

Frankların kralı Büyük Şarlman zamanında Yahudilere hala değer verildiği görülmektedir; Haçlı Seferleri zamanında ise bu tutum tamamen değişerek Yahudilere karşı derin bir düşmanlığa dönüşmüştür. Özellikle kiliselerde bulunan sanatsal tasarımlarda gittikçe güçlenerek vurgulanmıştır. Sinagog, haçın altında şeytanla birlikte gösterilirken, Kilise meleklerle resmedilmiştir.


Benzer düşünceler Hazreti İsa´nın acılarının anlatıldığı dramalarda tekrarlanmakta ve gün geçtikçe Hristiyan düşünce yapısında daha da olağan görülmektedir.


Yahudi karşıtı kilise inancının zaman içinde siyasi ve ırkçı antisemitizmin köklerinden birini oluşturduğu tartışılmazdır.

Hristiyanlar, eğer Yahudi cemaati ile ilişki kurmak ve konuşabilmek istiyorlarsa, yüzlerce yıllık bu suçu kabullenmelidir.


Katolik Kilisesi, II. Vatikan Konsili´nde Hristiyanlar için Yahudiliğe yeni bir bakış getirmiştir.


Daha önce, Giuseppe Roncalli adı ile İstanbul´da bulunmuş olan Papa XXIII. Yuhanna´nın kendisini ziyarete gelen bir hahamlar grubuna “Ben Yusuf, sizin kardeşinizim” demesi de anlamlı olmuştur.


Hristiyanlar, günümüzde, dinler arası diyaloğa önem vermektedir. Fakat Yahudilik bizim için diğer bir din olarak görülemez; çünkü Yahudilik Hristiyan dinimizin köküdür.


Yahudi halkının Tanrı tarafından seçildiğini, O´nun takdirinin hiç bir şekilde iptal edilemez olduğunu, hiç bir Hristiyan günümüzde inkâr edemez.


Bugünkü anma töreni ile andığımız soykırım, yüzyıllar boyunca çekilen acıların en kötü sonucuydu; onun, ancak çok kısa bir süredir bilincindeyiz ve artık failler olarak da acı çekmekteyiz.


İşte bu nedenledir ki, Yahudilerin yüzyıllar boyunca çektiklerinden sonra Hristiyanları inançlarında kardeş olarak kabullenmeleri ve bizim de onlara bu şekilde yönelebilmemiz uzun zaman alabilir.


Bu akşam bana konuşma fırsatı tanımanızdan ötürü sizlere bütün kalbimle teşekkür etmek isterim.”


Bizi Takip Edin
  • Facebook Basic Square
  • Twitter Basic Square
  • Google+ Basic Square
bottom of page