Benny Morris’in “1948” Kitabı ve “Yeni Tarihçilerin”in Düşüşü
top of page

Benny Morris’in “1948” Kitabı ve “Yeni Tarihçilerin”in Düşüşü




Ralf Arditti


 İsrail’in kuruluşu ile birlikte tüm tarihsel söyleme hakim olan görüş Filistin coğrafyasında yaşayan Arapların 1948 savaşı esnasında göçe zorlanmadıkları ve yerlerinden kendi rızalarıyla ayrıldıklarıydı. Yahudi tarafın savı Filistin’lilerin köylerini ve şehirlerini Arap hükümetlerin talimatları doğrultusunda boşaltmalarına dayanıyordu.


1980’lerde 40 yıllık arşivlerin açılması ile birlikte bazı İsrail’li tarihçiler bu söylemi çürütmeye karar verdiler. İsrail hükümetleri ve ordusu o kadar “masum” değildi. Birçok olayda Arapların köylerini terke mecbur bırakıldıkları ve evlerine dönmek istediklerinde İsrail ordusunun buna izin vermediği ortaya çıkıyordu.


Siyonizm Sonrası (Post-Zionism) tarihçilerin en ünlüsü Benny Morris’dir. Bu yazıda onun “1948 – The First Arab-Israeli War” (1948 – İlk Arap-İsrail Savaşı) adlı eserini gözden geçirecek ve öncülük ettiği akımın ilk aşamada uluslararası başarı kazandığını, fakat neticede İsrail kamuoyunu ikna edemediğini gözlemleyeceğiz.


Morris’in kitabında anlatılan 1948 - 49 İsrail Bağımsızlık Savaşı aslında iki aşamadan oluşmaktadır:

  1. Ocak – 15 Mayıs 1948 (İç Savaş) : Filistin’de Yahudiler ile yerel Araplar arasında iç savaş. Kitabın bu kısmını daha önce gözden geçirmiştik.

  2. Mayıs 1948 – Temmuz 1949 (Arap İşgali): 5 Arap ülkesinin (Mısır, Suriye, Lübnan, Ürdün, Irak) orduları bağımsızlığını yeni ilan eden İsrail’i ortadan kaldırmaya giriştiler. Sayıca üstün olmalarına rağmen Arap genelkurmayları strateji geliştirmemişlerdi, savaşa hazırlıklı değillerdi, koordinasyon eksikliği had safhadaydı ve Arap askerlerin moralleri Yahudilerinki kadar yüksek değildi.


İsrail’in en çekindiği ordu Ürdün’ün “Arap Lejyonu” idi. Başlarında İngiliz General John Glubb’ın (Glubb Paşa) yer aldığı güçler sıkı eğitim gördüler, disiplinli savaştılar ve bugün Batı Şeria denilen bölgeyi ve Doğu Kudüs’ü ele geçirdiler. Tüm Arap birlikleri arasında İsrail’lilere karşı en büyük başarıyı Ürdün’lüler kazandı.


Güneyde Mısır ve kuzeyde Irak ve Suriye’ye karşı ise, İsrail Savunma Kuvvetleri (daha önce Haganah olarak adlandırılan) saldırıları durdurmayı becerdiler, hatta yer yer karşı ataklar bile başlattılar.


Benny Morris kitabında her cephedeki gelişmeleri etraflı detaylar ve haritalarla destekleyerek veriyor. Kitap 1948-49 savaşının en yetkin anlatımı olarak bilinir.


Mayıs harekâtlarından sonra ilk ateşkes esnasında (11 Haziran – 8 Temmuz 1948) Birleşmiş Milletlerin tayin ettiği aracı Kont Bernadotte savaşı durdurmak gayesiyle İsrail’in Arap ülkeleri tarafından tanınması ve barış imzalanması koşuluyla Negev çölünün Ürdün’e verilmesini, Mısır’ın da işgal ettiği toprakları muhafaza etmesini (Tel Aviv’e 20 km uzaklıkta) önerdi. Bu plana karşı olan aşırı sağcı Stern grubu İsveçli diplomatı Kudüs’de katletti ve barış girişimi sona erdi.


Ateşkes sonrası İsrail ordusu toplama kamplarından kurtulanların katılımı sayesinde sayıca artmış ve temin edilen Çek silahlarıyla da güçlenmişti. Karşı hücumlarla Mısır ordusunu İsrail topraklarından çıkardılar ve önce Beerşeba’yı sonra Eilat’a kadar tüm Negev’i ele geçirdiler.


Post-Siyonist “yeni tarihçiler” çok güç koşullarda kazanılan tüm bu zaferleri biraz da küçümseyerek İsrail’in yerel Arap halkının köy ve şehirlerini boşaltmalarını ön plana çıkardılar ve Tel Aviv hükümetini “günahkar” addettiler (o tarihlerde hükümet henüz Kudüs’e taşınmamıştı).


Avi Shlaim (Oxford Üni.), İlan Pappe (Exeter Üni.), Tom Segev gibi tarihçiler resmi söyleme karşın sorgulama cesareti gösterdikleri iddiası ile uluslararası camiada alkışlandılar, fakat İsrail kamuoyunda derin izler bırakamadılar. Nitekim Post-Siyonist tarihçilere prim veren siyasi partiler 1990’lardan itibaren seçimlerde giderek daha düşük oy aldılar. Hatta en solcu parti olan Meretz 1 Kasım 2022 oylamasında barajın altına düşerek Knesset’e (İsrail Parlamentosu) giremedi.


Benny Morris ise yalnız İsrail kaynaklarından yararlandığı ve genelde şeffaf olmayan Arap arşivlerine başvurmadığı için eleştirildi. Buna rağmen “1948” dönemin en ünlü eseri olarak bilinir.


Yeni tarihçilerin kendi ülkelerini suçlamaları biraz da İsrail’in Araplarla tüm savaşları kazanmasından ve “eleştirme lüksü” olmasından kaynaklanır. Gerek Orta Doğu’da gerekse Türkiye’de tarihe yönelik iç muhasebe yapma ve resmi söylemi sorgulama çabaları geçmişte kamuoyunun ve iktidarların baskıları ile karşılaşmıştır.


Bu açıdan bakıldığında İsrail’li yeni tarihçilerinin yeşerdikleri ortamın demokratik ve özgürlükçülüğü tartışılmaz.


*****

Bir sonraki yazı: 30 Kasım 2022































Bizi Takip Edin
  • Facebook Basic Square
  • Twitter Basic Square
  • Google+ Basic Square
bottom of page