Bazıları Yürüyor, Bazıları Duruyor ve Ben Onları İzliyorum – YONA LOTAN
top of page

Bazıları Yürüyor, Bazıları Duruyor ve Ben Onları İzliyorum – YONA LOTAN




Şehir sokakları, şehire ait olan sokaklar. Kaldırımlar, yollar. Bir kaç ağaç, binalar. B

banklar, gizli bahçeler, marketler, mağazalar, büfeler. kafeler. İnsanlar. Yürüyen, dinlenen, konuşan, ağacın gölgesinde vakit geçiren, alışveriş yapan, ayak üstü sohbet eden. Kahve yudumlayan. Gördüklerim şehri yaratan insanlar. Şehiri yaşanır kılan ve de onu yaşayanlar. Kendini ona adayan, onu kutsayan, içine kendilerini yazdıran insanlar. Fotoğraflarını çekiyor hafızam ve adeta tarıyor zihnim onların hareketlerini. Bazen sadece izliyorum, bazen çiziyorum. Ve onlara bakıp her gün onların başka hallerini çiziyorum. Çizgilerini, renklerini, duruslarını tekrar tekrar çiziyorum. Sürekli. Hepsi canlı. Peki ya öldüklerinde?





Bu sözler merhum ressam Yona Lotan'a (1926-1998) ait.

Kendisinin eserlerine Haziran ayında Yafo’daki FreshPaint Sanat ve Tasarım fuarında denk geldim. Uzaktan oldukça karmaşık ve renkli görünen çizim beni adeta kendine çekti. Yaklaştıkca karmaşanın bir düzeni olduğunu ve bu düzenin de bir planı olduğunu farkettim. Eseri anlatan yan yazıdan da anlaşılacağı gibi bir şehrin sokaklarını ve insanlarını anlatıyordu. Ve bir anda aklıma Tel-Aviv, Istanbul, Roma, Paris, Amsterdam, Londra sokakları geldi. Çizim hangi şehre ait belirsizdi ve bu beni çok etkilemişti. Bilmeden merak ettiğimiz ama aynı zamanda bilmediğimiz için nefret ettiğimiz ne çok sey olduğunu düşündürttü bana.






Dışarısı 41 derece ile yüzyılın sıcak rekorunu kırarken, ben, o gün Yafo sahilindeki sergi alanın serin ortamında hangi şehir olduğundan bağımsız, sokaklarında gezindim her evin. Penceresinden, kapısından girdim, sokak ışıkları altında yürüdüm ve rengarenk görünse de her hanede ne hikayeler vardır diye düşündüm. O gün içimden inşallah her hanede güzel hikayeler oluyordur diye geçirirken ne yazık ki bu gün ülkemde her pencerenin ardında bir çığlık, bir acı ve gözyaşı. O gün paylaşsaydım renkli bir dünyayı yazardım oysa bu gün insanlıktan çıkmış bir evrende 240 rehineye ağlıyorum.



Yona Lotan, Litvanya'nın hala Sovyetler Birliği'nin bir parçası olduğu dönemde Yona Levinstein olarak doğdu. 1936'da ailesi İsrael'e göç etti ve deniz kıyısındaki Yafo’ya yerleşti. Eğitimini "Herzliya" kolejinde tamamladı. Israel devletin kuruluşundan önceki dönemde kurtuluş örgütü üyesiydi.


1946'da Lotan, Hayfa'daki Technion'da mühendislik okumaya başladı ve bu dönemde Hayfa limanında hamal olarak çalışarak geçimini sağladı. 1948 Kurtuluş Savaşı sırasında, askere alınıp savaşa katıldığında eğitimine ara vermek zorunda kaldı. Çatışmanın sonunda çalışmalarına geri döndü ve 1950'de mezun olduktan sonra düzenli orduya katıldı ve Mühendisler Birliği'nde yol ve inşaat mühendisi olarak görev yaptı.



1955 yılında İbranice öğretmeni ve kitap çevirmeni Rana Ariel ile evlendi. Lotan, 1959'da ordudan on gün için izin alıp Dizengoff Meydanı'nda bir arkadaşının kendisine verdiği dairede siyah kömür ve kağıt satın uzerine hararetle resim yapmaya başladı. Tabloları gören bir arkadaşı onu Katz Galerisi ile iletişime geçip eserlerini göstermeye ikna etti. Galeri sahibi resimleri inceleyerek bu askere bir şans verip resimlerinden oluşan bir sergi açmaya karar verdi.




Lotan, ordudan eski Yafo’da o zamanlar harap ama romantik bir atölye aldı ve orada resim yapmaya başladı. 1960 yılında askerlikten izin alarak Avrupa sanatı hakkında ilk elden bilgi edinmek ve Cenevre'deki Yahudi Evi'nde mütevazı bir sergi sunmak üzere ilk Avrupa turnesine çıktı.


Lotan, Cenevre'deki sergi sırasında, aynı binada düzenlenen bar mitzvah'a gelen, uluslararası hukukta uzmanlaşmış tanınmış Amerikalı Yahudi avukat Jerome Jacobson ile tanıştı. Jerome sanatçının resimlerine aşık oldu ve desteklemek adına onu Paris'in Modern Sanat Müzesi'nin müdür yardımcısı olan sanat eleştirmeni Bernard Durival'e götürdü. Durival, resimlerinden o kadar etkilendi ki, müze için onun üç eserini satın aldı, hatta bunlardan birisini müzenin giriş salonuna astırdı.


Nisan 1961'de Lotan, binbaşı rütbesiyle Israel Ordusundaki kalıcı hizmetten emekli oldu ve asıl mesleği olarak resim yapmaya başladı.


Jerome Jacobson, tabloların Modern Sanat Müzesi tarafından satın alındığını duyunca bunu Baron Edmond de Rothschild'e anlattı ve Rothschild, özel koleksiyonu için Luten'in bir eserini satın aldı. 1965'te Lotan, Paris Ulusal Modern Sanat Müzesi'nden En İyi Yabancı Sanatçı Ödülünü kazandı. 1967’de Altı Gün Savaşı patlak verdiğinde Lotan, orduya katılmak için Paris'teki askeri ataşeye başvurdu, ancak ataşe, savaşın çabuk biteceği için onu bu görevden vazgeçmeye ikna etti.


1968'de İsrael'e dönüp Jaffa'daki Kiryat Hamaman'da 19 Mazal Aryeh Sokağı'nda restore ettiği bir evde yaşamaya karar verdi.


1978'de eşi Rina ölünce 1980’de New York'a taşındı ve Manhattan'daki bir atölyede çalıştı. Bu dönemde yarattığı "Barış" taşbaskısının kopyaları Baron Rothschild tarafından satın alınıp İsrael ile Mısır arasındaki barış anlaşmasının imzalanmasına katkıda bulunanlara teşekkür olarak gönderdi.


1983'te Lotan nihayet vatanı Israel’e döndü ve öldüğü güne kadar Yafo’da yaşadı.

Yona Lotan güçlü İsrael güneşinden bahsetmektense şehrin gecelerini boyadı. Dönemin kasvetli ortamından olsa gerek Lotan ağırlıklı olarak siyah ve beyazdan oluşan sınırlı renk paletini, altmışlı yılların sonlarına doğru umutla giderek daha fazla renklendirdi. Bu dönemdeki resimleri, iç içe geçen ve birbirine nüfuz eden geometrik şekillerden oluşan pencerelerin, binaların ve ışık direklerinin keskin hatlarıyla doludur. Ressam karanlıklardaki aydınlıkları resmetmiştir. Kişisel, ülkesel ve dünyasal karanlıkları…

Soyut binaların arasına dağılmış, yine geometrik şekillerden oluşan, çarpışan ve birbirlerinin alanına giren, hiçbir yere gitmeyen kafalar ve bedenlerden oluşan bir karanlığı resmetmiştir. Resimleri renkler ve kontrastlarla dolu olsa da, küçük adamı, onu kaplayan ve bir renk bulutuna gömen devasa şehrin icindeki bilinmezleri izleyiciye hissettiriyor. Ve belki de izleyiciye, renkli tuvalin önünde oluşan büyük neşenin tam tersi hissini de hissettiriyor. Tıpkı bu gün gibi.


Karanlığın acıtan hislerinin yani başında renk cümbüşünü izliyorum şehrin sokaklarında. Yaşamla ölümün kucaklandığı sokaklarda. Kafelerdeki konuşmaların, gülümsemelerin ardındaki derin acıları, ardından göz yaşı dökülen cenazeleri ve ne zaman döneceklerini bilmediğimiz kaçırılan sevdiklerimizin karanlığını görüyor olsam da renklerin asla soldurulamayacağını ve karanlığa her zaman renkler eklemeye devam edeceğimizi biliyorum.


Paris'teki Ulusal Modern Sanat Müzesi'nin müdürü Bernard Durival, Lotan hakkında şunları yazdı: “Onun sanatına hayranım. Söyleyecek çok şeyi var ve bunu çok iyi söylüyor.”





Yaşamı boyunca hem ülkesine, hem de sanat camiasına çok şey katan sanatçının mirası Eski Yafo sanatçı topluluğunun geliştirilmesine inanan Atarim grubu tarafından Eski Yafo Geliştirme Şirketi tarafından yönetilmektedir.


















Bizi Takip Edin
  • Facebook Basic Square
  • Twitter Basic Square
  • Google+ Basic Square
bottom of page