top of page

AYNA… AYNA…




“Ayna ayna var mı benden güzeli” diyen cadıya inat her sabah ilk işimiz aynaya bakmak oluyor. Her sabah aynı suratı göreceğimizi bile bile nasıl oluyor da aynı heyecan aynı acele ile bakıyoruz aynaya…Bu konuda öncelikle aynanın yansıttığının aslında iç dünyamız olduğunu söylemek ile başlıyorum bu haftaki yazıma…Ve aynı anda aklıma gelen bir söz beni gülümsetiyor. “Camlar pırıl pırıl ayna gibi olmuş” veya tam tersi “aynalar pırıl pırıl cam gibi olmuş.” Ayna ile cam arasında asırlardır süregelen bu birliktelik edebiyata, sanata, teknolojiye ışık tuttu. Sırlanan cam ayna oluyor. O halde ayna sırlıdır diyebilir miyiz?


Sırlar bizim sırlarımız ancak kendimiz baktığımızda görebileceğimiz içimizin yansıması. Kendimiz aynaya bakınca görmeyi istemeliyiz. Takılır mıyız yüzümüzdeki çizgilere, takılır mıyız gözaltımızdaki torbalara… Yoksa kırışıklıklarımız yaşanmışlıklarımızdır diyerek gözümüzün içine bakıp günümüzün nasıl geçeceğine mi karar veririz. Birçok tıp dalında hastalıkların teşhisi göz bebeklerini incelemekle koyulabiliyor.  Gözler vücut sağlığımızın sigortasıdır. Gözlerden teşhis edilen hastalıklar erken tedaviye de imkan vermekte. Ayna aynı zamanda geçmişimizi gösterir. Optik bilimi ile ışık hızı ve yansıma hesaplarına göre aynada gördüğümüz görüntünün aynaya yansıması ile beyine ulaşması arasında 34 saniyeye yakın bir süre geçtiği hesaplandı.


Bizler bu kadar kısa bir süreyi algılamamız mümkün değil ama aynanın geçmişi yansıttığı gerçeğini yalanlamaz. İnternette gezinirken okuduğum bir deneyi sizlerle paylaşmak isterim. Bildiğiniz gibi bukalemum bulunduğu ortama göre renk değiştiren bir canlı. Bu renk değişimi özellikle tehlike anında kendini ortam ile özdeşleştirerek tehlikeden korunma içgüdüsü ile yapılan fiziksel bir tepki.

O halde ayna dolu bir odada bukalemum renk değiştiriyor mu. Yani bir anlamda kendini tehlike olarak görüyor mu? Deneyin bir çok cevabı var. Son renginde kalır çünkü kendini tehlike görmez diyenlerin yanında beyaza döner diyenler de var. Ama en çok hoşuma giden “bukalemunun dengeleri ile oynamayın, hayvanları da denek yapmayın” oldu. Bukalemunu düşünürken kendimizi de sınıyoruz. Biz kendimize ne kadar yakınız, ne kadar yararlıyız, kendimize ne kadar şefkatli ne kadar zalimiz.


İlk ayna fikri sudaki yansıma ile ortaya çıkıyor. Suya bakan insanoğlu kendini gördüğünde şaşırıyor. O ana kadar hiç karşılaşmamış kendisi ile. Şaşkın gözleri ile tuhaf tuhaf bakıyor ve anlamaya çalışıyor. Ayna ile su bu anlamda kader arkadaşı.

Aynaya bakmak cesaret ister. Gülümsemelerimizin yanında gözyaşlarımız, kırıklarımızın yanında özlemlerimiz ve anılarımız gizli. Haydi hep birlikte bakalım aynaya eminim bu kez çok farklı göreceksiniz kendinizi…






Comments


Bizi Takip Edin
  • Facebook Basic Square
  • Twitter Basic Square
  • Google+ Basic Square
bottom of page