top of page

„Avusturya-Yahudi Kültür Mirası“ üzerine…


Yılda en az bir kez gidip çocuk/torunlarımızı birkaç hafta boyunca ziyaret ettiğimiz Viyana, geniş bulvarlarla gizemli daracık Ortaçağ sokakları, kimileri 200 yıl geriye dayanan tiyatrolarıyla konser salonları, keza kentin göbeğinde yer alan geniş parkları ve görkemli eski binalarıyla ailemiz için her daim bir şölendir!



Ne var ki „eski binalar“dan söz ederken, aklıma hemen şunlar geliyor, gözlerimin önünde canlanıyor: Cephelerinde melek heykelleri, pencere üstlerinde aslan kafaları bulunan bu binaların geniş ve süslemeli kapılarından yaka-paça dışarıya sürüklenip kamyonlara bindirilen, ardından Viyana’nın değişik tren istasyonlarında yük vagonlarına sıkıştırılıp Mauthausen, Dachau veya Auschwitz gibi ölüm kamplarına gönderilen çocuk/genç/yaşlı Avusturyalı Yahudiler…



Birkaç yıldan beri Viyana Belediyesi’nin bir girişimi olarak, birçok eski binanın önündeki kaldırımlarına kazılmış büyük parke taşları boyundaki bronz karelerde bulunan anma yazıtlarında „Bu evden …tarihinde zorla çıkartılarak …kampına sürülmüş olan Bay/Bayan…, …tarihinde orada katledilmiştir“ gibi cümleler yer alıyor. Almanya’nın belli başlı kentlerinde de bulunan aynı türdeki „tökezleme taşları“nın yanı sıra, Avusturya’daki Linz Büyükşehir Belediyesi geçenlerde daha değişik bir uygulama başlatmış: Kentteki bazı binaların kapılarına özel zil kutuları yerleştirilip yanlarında bulunan plaketlere, o evlerde aynı üzücü nedenlerlden dolya artık oturmayan ailelerin isimleri yazılıyor – ne var ki böyle bir zil çalındığında, herhangi bir yanıt alınamayacaktır!



Avusturya Başbakanlığı bünyesinde resmi faaliyet gösteren Avusturya-Yahudi Kültür Mirası (AYKM) Anma ve Yürütme Bölümü iki yıl önce, özellikle bu konuda yapılan etkinlikleri desteklemek ve koordine etmek için kurulmuşken, ülkedeki antisemitizmin önüne geçilmesi için de nice önemli yaptırımlarda bulunmaktadır. 2020 yılından bu yana yürürlükte olan „Avusturya-Yahudi Kültür Mirasını Koruma Kanunu“ çerçevesinde devlet bütçesinden her yıl dört milyon Euro tutarında bir fon, ülkenin Yahudi Topluluğu Yönetimi (YTY)’ne aktarılmakta ve bunun karşılığında bu kurum, yıl içinde girişmiş olduğu etkinliklerin bir raporunu AYKM Bölümü’ne sunmaktadır. Bu etkinliklerin arasında, ülke çapındaki Yahudi mekânlarının sürdürülüp korunması, cemaat yaşamının gelişmesi, gençlik projelerinin gerçekleştirilmesi ve dinler arası diyaloglarının artması için yapılan çalışmalar yer alıyor. Ancak burada bir yanılgıya düşülmesini istemem – YTY’nin tüm dini ve toplumsal mekânlarının güvenliği, bu bütçenin dışında ulusal ordu ve yerel emniyet kurumları tarafınca bedelsiz olarak karşılanıyor…



İlginçtir ki tüm bu girişimlerin koordinasyonu, başka bir vesile ile yıllar önce tanışmış olduğum Türk asıllı bir Avusturyalı genç tarafından yürütülmektedir! AYKM Bölüm Başkanlığı’nda bulunan İçişleri Bakanlığı kökenli Dr. Antonio Martino‘nın yanında etkin çalışmalar sürdüren Başkan Yardımcısı Hakan Can, St. Stephan Katedrali meydanındaki bürolarında geçen hafta yaptığımız söyleşide, Avusturya İçişleri, Adalet, Savunma, Eğitim Bakanlıkları ile sürekli işbirliklerinde bulunduklarını belirtiyor. Bunun dışında, değişik yerel kurum ve NGO’lar olsun, uluslararası çapta Yad Vashem gibi enstitülerle olsun, ortak projelere imza attıklarını anlatırken, YTY ile de yakın dirsek temasında olduğu anlaşılıyor. Bu bağlamda, odaklandıkları ortak kültür mirası konularında eğitim ve araştırma, yerel bütünleşme ve küresel işbirlikleri, bundan öte Yahudi kurumlarının sürdürülebilirliği ile korunması yönündeki eylemlerin yanı sıra, antisemitizm ile ilgili her çeşit olayların hukuki takibi, AYKM Bölümü’nün önde gelen görevleri sayılır. „Uluslararası“ demişken, somut bir örneği ele alarak İstanbul’da düşünülen bir Struma Anıtı konusuna değinmem üzerine, Avusturya’nın kendini aynen Almanya gibi Yahudi soykırımının bir ana sorumlusu olarak görmesinden dolayı, böyle bir girişimi manen/maddeten destekleme olasılığına sıcak bakabileceklerini de belirtiyor.





Bu arada Hakan dostum, AYKM Bölümü’nün girişimlerini yakından izlemiş olan Bulgaristan’dan aldıkları bir başvuruda, benzer etkinliklerde bulunmak üzere kendilerinden destek aradıklarını anlatıyor… Tüm bunlardan anlaşılan şudur ki, bundan yirmi yıl öncesine dek kendilerini de Nazi kıyımlarının bir „kurbanı“ olarak görmüş olan Avusturya ulusu, bu konudaki suçlarını artık ziyadesiyle kabullenip, bağışlanması için atmadığı adım bırakmıyor…



Hiç kuşku yoktur ki bu satırları okuyacak olan aşırı eleştirel bazı Yahudi dostlarımız „Kendilerini tabii ki baş sorumlu olarak görecekler!“ veya „Keşke tüm bu kötülükleri yapmamış olsalar ve şimdi geç pişmanlık duymalarına gerek kalmasaydı…“ gibi yorumlarda bulunabileceklerdir… Ne var ki yakın geçmişte nice insanlık suçlarında bulunmuş olan kimi uluslar, bırakın ki herhangi bir ödencede bulumaya yanaşmamak, yalın birer özür dilemeyi bile düşünmüyor!...




Bizi Takip Edin
  • Facebook Basic Square
  • Twitter Basic Square
  • Google+ Basic Square
bottom of page