TARİH BOYUNCA TRAKYA VE ANADOLU’DA YAHUDİ YERLEŞİM YERLERİ
top of page

TARİH BOYUNCA TRAKYA VE ANADOLU’DA YAHUDİ YERLEŞİM YERLERİ


TARİH BOYUNCA TRAKYA VE ANADOLU’DA YAHUDİ YERLEŞİM YERLERİ

Değerli Dostlarım … Bu sütunlarda ilk kez karşınızdayım. Sağlıklı, huzurlu ve mutlu olmasını dilediğim yeni bir yılın ilk günlerinde her birinize ayrı ayrı Merhaba …

Geçtiğimiz hafta art arda gelen tesadüfler beni Sizlerle buluşturuverdi. Şöyle ki, değerli editörü Susan Tarabulus’un Şalom DERGİ’nin Ekim sayısı için bir yazı talebini Anadolu’da Yahudi Arkeoloji Buluntuları konulu bir makale ile cevaplandırdım. Aynı günlerde Robert Schild kardeşim bu sütunlarda geçmişe ilgisizlikten serzenişte bulundu ve müşterek dostumuz Siren Bora’nın Anadolu Yahudileri- Ege’de Yahudi İzleri kitabına değindi. Birkaç gün sonra da İtahdut ekranında sevgili Nelly Barokas’ın moderatörlüğünde Rav Mendy Chitrik’in Anadolu gezisi notları şölenini zevkle izleyince, 2018 yılında yayınladığım Tarih Boyunca Trakya ve Anadolu’da Yahudi Yerleşim Yerleri başlıklı (2 cilt) kitabım hakkında sizlerle sohbetin tam sırası olduğunu düşünerek kaleme, pardon laptop klavyesine sarıldım.

Kitabın öyküsü, önsözünde de belirttiğim gibi, şöyle başlar:

Yıl 1984. Bir Washington seyahatimde Yahudi asıllı Amerikalı bir üst düzey yöneticiye, Türk Yahudilerinin geçmişini ve yaşamını anlatırken “Türkiye’de bir Yahudi toplumu mu var?” sorusu ile karşılaştım. Yahudilere özgü, bir soruyu başka bir soru ile cevaplandırmak içgüdüsü ile “Bilmiyor muydunuz?” deyince karşılığı “Bilmem mi gerekirdi?” şeklinde geldi. Bu kısacık soru düellosunun ardından olayı kendi kendime tahlil edince, “acaba onun mu bizi bilmesi gerekirdi, yoksa bizim mi kendimizi tanıtmamız” ikileminde, eksikliğin kendimizde olduğu kanaatine vardım.

İstanbul’a döndüğümde değişik yaş, kültür ve sosyal seviye mensupları nezdinde konuyla ilgili basit bir sondaj yaptım: “1492 size neyi anımsatıyor?”. “Kristof Kolomb” yanıtı dışında, toplumumuz bireyleri dahil, Türk Yahudilerinin kimliğini ve tarihini hiç bilmeyenlerin veya ancak yüzeysel ve genelde eksik/yanlış bilgi sahibi olanların tahminimden çok daha yüksek oranıyla gerçekten şok oldum. Buna mukabil konuyla ilgili çok az sayıda ciddi araştırma ve yayın ile karşılaşınca da bir şeyler yapmam gerektiğini hissederek ilkokuldan beri âşık olduğum Tarih’e sığındım. Kafamda olgunlaştırıp “Türk Yahudilerinin Kültür Envanteri“ olarak adlandırdığım kişisel bir proje kapsamında kolları sıvadım. 1984-85 döneminde Şalom ve 1985 yılında Milliyet gazetelerindeki dizi yazılarımı takiben gerek yayınlamaya başladığım kitaplarda, gerek 1989’dan itibaren 500. Yıl Kutlamaları çerçevesinde davet edildiğim yurt içi ve dışı tüm konferans ve sunumlarda bilgilerimi ve bulgularımı toplumla paylaşmaya gayret ettim. “Türk Musevileri Müzesi “ önerimi sunmam da aynı döneme rastlar. İlk zamanlarda gündem, dinlerini terk etmektense İspanya ve Portekiz’den ayrılmayı yeğleyen ve Sultan II. Bayezid tarafından Osmanlı Mülküne kabul edilerek yerleştirilen Sefaradlar idi. Hatta biraz daha eskilere gidiyor, Yahudilerin 1326 yılına Bursa’da Orhan Bey ve Osmanlılarla ilk temasından, yani 700 yıllık bir beraberlikten bahsediyorduk.

Bu bakir saha, akademik çevrelerin de yakın ilgisini çekti ve Türk Yahudilerinin yaşamı 90’lı yıllardan sonra birçok üniversitenin yüksek lisans ve doktora tezlerinde araştırma konusu olmaya başladı. Ancak konu genelde hala 500. Yıl çerçevesinde ele alınıyordu.

Sefaradlar, tarih boyunca birçok ‘uygarlığın beşiği’ ve gerçek bir ‘açık hava müzesi’ olan Anadolu’da M.Ö. 6.ve 5. Yüzyıllardan beri sayısız yerleşim merkezlerinde yaşamış olan Yahudilerin yalnızca bir bölümü idi. Araştırmacılar, Roma İmparatorluğu’nun Doğu eyaletlerinde Yahudilerin, yani Romaniot’ların, toplam nüfusun %20’sine yakın bölümünü oluşturduğunu nakleder. Bunlara M.Ö. 6. yüzyılda Babil’den ayrılıp kuzeye göç eden ve 16. Yüzyıldan itibaren Osmanlı egemenliğindeki topraklarda yaşayan Mizrahi [Doğu] Yahudileri ile 14. Yüzyıldan itibaren Orta Avrupa’dan kaçarak Osmanlıya sığınan Aşkenaz Yahudilerini de eklemek gerekirdi.

İzleyenlerin konuya ilgilerinden cesaret alarak, İstanbul ve Anadolu Sinagogları, Toplumsal Yaşam, Türk Yahudi Basın Tarihi, restore edilen Gaziantep Sinagogunun öngörülen açılışı vesilesiyle Gaziantep Yahudileri- Jews of Gaziantep ve Edirne Sinagogunun restorasyonu arifesinde Tarihte Yolculuk – Edirne Yahudileri dahil 14 eserden sonra yıllar süren bir çalışmanın ürünü olan Trakya ve Anadolu’da Yahudi Yerleşim Yerleri kitabımı (Gözlem, 2018) yayımladım.

Amacım, 1927 nüfus sayımında sayıları 81.392 iken değişik nedenlerle günümüzde 16-17.000’ lere kadar inmiş Türk Yahudilerinin tarih boyunca yaşadıkları ve komşuluk ettikleri yerleri Anadolu’nun ‘insanlığın mirası’ olan çok zengin ve çok renkli kültür tablosunda yerini almasıdır.

İlk cilt İstanbul’u, ikincisi ise Edirne’den başlayıp sırasıyla Trakya, Marmara, Ege, Güney, Güney Doğu, Doğu Karadeniz, İç Anadolu bölgelerinde ‘bir zamanlar var olan’ ancak günümüzde çok azı kalmış 100’e yakın Yahudi yerleşim yerini kapsamaktadır. Bir Yahudi yerleşimi genelde üç ana unsuru içerir: Sinagog, Mezarlık, Okul ve Sosyal kurumlar.

Bu araştırma bir tür ‘kuş bakışı’ envanter çalışması olup ‘ormanı’ kapsamaktadır. ‘Ağaçların’ teker teker ince ayrıntılarına inilmesi ise bu kitabın boyutlarını aşsa da ilgilenenlere yardımcı olmak amacıyla dipnotları geniş tutulmuş ve bol referans kaynak sunulmuştur.

Umuyorum ki yurt içi ve dışı arşiv ve kütüphanelerde veya görüşebildiğim kişilerde erişebildiğim bilgi ve belgelere dayanan bu çalışma yeni araştırma konuları ve araştırmacıların ortaya çıkmasına vesile olacaktır. Bu arada, kitabı okuyanlarınızın konuyla ilgili bilgi veya anılarını, bir sonraki baskıda yararlanmak üzere heyecanla beklediğimi de ekliyeyim.

İçtenlikle “Her şey gönlünüzce olsun” dilerim.

Bizi Takip Edin
  • Facebook Basic Square
  • Twitter Basic Square
  • Google+ Basic Square
bottom of page