TANIMADIK BİR AİLENİN ÇOK TANIDIK HİKAYESİ
top of page

TANIMADIK BİR AİLENİN ÇOK TANIDIK HİKAYESİ


(Yazarın yazısını sesli dinlemek için tıklayınız)

Bugün bir hikâye anlatmak istiyorum sizlere. Selin ve Can adında iki kardeşin küçüklük ve yetişkinlik hikayelerini.

5 yaşındaki Selin biraz zayıf. Annesi ona hep muhallebiler, pideler yedirip kilo alması için uğraşıyor. “Eğer yemezsen üzülürüm. Senin için yaptım.” diyor. Selin annesini üzmek istemiyor. Aksine “Yemeğini yersen hafta sonu lunaparka gideriz.” diyen annesini mutlu etmek için ve tabi ki lunaparka gitmeyi hakkedebilmek için de yiyor.

35 yaşındaki Selin erkek arkadaşının duygularından kendini sorumlu tutuyor ve o mutsuz olunca yetişkin Selin kendisine öfkeleniyor. Selin eğer kendine yeni bir çanta almak istiyorsa o ay mutlaka ekstra mesai yapıp yeni çantayı hak edecek kadar çalıştığını kendine kanıtlıyor. Çünkü sebepsiz kendini şımartmayı bilmiyor.

14 yaşındaki Selin yemeği fiziksel ihtiyaç dışında duygusal ihtiyacı için de kullanmayı biliyor. Ve 14 yaşındaki Selin’in kilosu ideal kilosunun biraz üzerinde. Annesi kardeşi Can’a yedirmeye çalışırken Selin’i kısıtlıyor. “Sen yeme kızım o sana uygun değil, sana sebze yaptım ben.”

35 yaşındaki Selin iyi kazanan bir iş kadını ve haftada 4 gün spora gidiyor. Eğer yemeği biraz kaçırmışsa o hafta 5 kere antrenman yapıyor. Selin’in kardeşi ile arasında adını koyamadığı bir gerilim var.

16 yaşındaki Selin annesi ile bir akşamüzeri üst komşuya çay misafirliğine gidiyor. Üst komşu Meltem çayın yanına revani yapmış. Selin aklından “Güzel gözüküyor, ne zaman servise başlayacaklar acaba?” diye düşünürken annesi “Selin’e hiç koyma Meltem, revani sevmez o. Küçükken çok denedim ama yemez Selin bundan.” diye Meltem’e anlatıyor.

35 yaşındaki Selin erkek arkadaşı ona beceriksiz derse beceriksiz hissedebiliyor. Selin onu tanımlayan sınırları kendi koymakta zorlanıyor.

9 yaşındaki Can ise aslında iştahlı, sağlıklı büyüyen bir çocuk ama akşam aileyle sofraya oturmayı sevmiyor. Hep öncesinde tıkıyor midesini bir şekilde. Annesi ve babası Can’ın yemekle arasının iyi olmadığını sanıyorlar. Halbuki Can’ın arasının iyi olmadığı şey yemek masasındaki sohbetler. Annesinin: “Ödevini yaptın mı? Beden dersi için çantanı topladın mı? Okuldan şikâyet geldi, utandırma bizi oğlum yapma yaramazlık. Top oynarken camı kırmışsınız. Ah oğlum adam olacak mısın sen?” gibi sözleri.

30 yaşındaki Can artık başka bir şehirde yaşadığı için ebeveynlerinin yargı içeren soru ve yorumlarından her gün rahatsız olmuyor.

9 yaşındaki Can’a bir akşam babası “Oğlum bu cumartesi okulun bahçesine gidelim de ben sana topa nasıl vurulur öğreteyim. Yoksa bu zararların maddi tutarı bize ağır patlayacak.” diyor.

30 yaşındaki Can ailesini gururlandıracağını umarak avukat oluyor. Ancak çalıştığı şirketteki birçok avukattan daha yeteneksiz olduğuna inanıyor.

9 yaşındaki Can her yemeği sevmiyor. Hele yemekte pırasa varsa, pırasanın kokusundan bile midesi bulanan Can annesinin zoruyla onu yemekten kurtulmak için hasta numarası yapıyor.

30 yaşındaki Can hala gerilip hayır diyemediği durumlarda karın ağrısından evden çıkamıyor.

35 yaşındaki Selin öz değer duygusu eksik, özgüvensiz ve duygu yönetimini bilmeyen bir yetişkin olarak duygularından ve kendinden kaçarak başa çıkmaya çalışıyor hayatla.

30 yaşındaki Can biraz kilolu, depresyona meyilli bir yetişkin olarak yaşıyor hayatını.

Çocuklarla küçük yaşlarında yemek etrafında çok fazla iletişim kurulur. Ve yemek aracılığı ile kurulan bağ yemekten çok daha fazlasıdır!

Ebeveyn olarak farklı manipülasyonlarla çocuğunuzun davranışlarını kontrol edebilirsiniz. Ebeveyn olarak çocuğunuzun giydiklerini, kilosunu, yaptığı sporu, gittiği okulu ve hatta seçtiği mesleği de kontrol edebilirsiniz. Ancak bir çocuğun kalbinden geçen duyguları asla kontrol edemezsiniz. Değersiz, yetersiz, güvensiz, beceriksiz hissettiğinde çocuk bunları kolaylıkla tanımlayamaz. Ve çocuğunuzun bugünkü ve gelecekteki mutluluğunu ya da mutsuzluğunu büyük ölçüde belirleyen şey ise o küçük bedenindeki kocaman kalbinden geçenlerdir.

Eğer mutlu çocuklar büyütmek istiyorsanız, çocuğunuzla her an empati kuruyor, onu birey olarak görüyor ve en çok hissettiği duygunun karşılıksız sevgi ve kabul olmasını hedefliyor olmalısınız. Ve eğer bugüne kadar bu yolda gitmediyseniz önce içinizdeki çocuğa sevgi ve şefkat göstererek, sonrasında ise çocuğunuza bunları yansıtarak bu yeni yola adım atabilirsiniz. Çünkü bir yetişkin için küçükken kırıklar biriktirmiş bir kalbi iyileştirmek, kendi iradesiyle kilo vermekten çok daha zor olabilir.

Her şeyin en iyisini her daim iyi niyetle yapmaya çalışan anne ve babalara sevgiyle,

Rosie Sarfati

Bizi Takip Edin
  • Facebook Basic Square
  • Twitter Basic Square
  • Google+ Basic Square
bottom of page