Bu hafta gerçekten ellerim bilgisayarın klavyesine değmek, yazı yazmak istemedi. Hani derler ya ayaklarım geri geri gidiyor; ne desem, ne anlatsam abuk sabuk gelecek. Moral vermeye kalksam işim değil, bu işi erbabına bırakalım, nasıl olsa yakın gelecekte corona virüs yaşam koçları türeyecek. Her gün Teillim okuyun desem bana düşmemiş…
Kimse bir şey bilmiyor, ne Nobel tıp ödülü sahibi bilim insanları, ne dünya çapında profesörler, tam bir kargaşa hüküm sürüyor. Ne kadar sürecek, daha ne kadar yayılacak, tamamen ortadan kalkacak mı yoksa değişime (mutation) uğrayarak gelecek yıl daha da mı şiddetlenecek? Aşısı, tedavisi bulunabilecek mi ve ne zaman?.. Alınan hangi tedbirler yerinde ve zamanında mı?
Karşımızda bütün dünyanın takdir ettiği bir Güney Kore modeli var, bir de neredeyse “ölenler ölür, kalan sağlar bizimdir” mantığını uygulayan Büyük Britanya J)
Bütün dünya BİLİNMEYEN bir düşmana karşı savaşta… Bu düşman sağ, sol ayırımı yapmıyor, ne de ırk veya din farkı gözetiyor. Herkes istisnasız topun ağzında…(*)
Ne var ki tehlike sınırına en yakın olanlar kronik hastalar ile 60-70 yaş üstü nüfus. Sürekli dile getirilen; “Çocuklar şimdi büyükanne ve büyükbabalarınızı gözetme sırası sizde!..” Doğru, çocuklar virüsü taşıyıp hiçbir rahatsızlık belirtisi göstermeden büyüklere geçirebiliyorlar. Bu nedenle de belli bir yaşın üstündekiler en yaşamsal sevinçleri, torunlarını da görebilmek olanağından yoksun kalıyorlar.
Bu noktada genç anne ve babalara görev düşüyor, sık sık ailenin büyüklerine moral aşılamak, telefonla hatır sormak, torunlarla görüntülü telefon görüşmeleri yapmalarını sağlamak. Belki de açık parklar gibi alanlarda ne kadar zevksiz de olsa iki metre mesafeyi korumaya çalışarak bir araya gelmek de olası…
İsrael’de internet üzerinden yayın yapılarak çocukların evlerinde derslerinden geri kalmamaları ve eğitimlerinden kopmamaları sağlanıyor. Keza dijital teknoloji sayesinde virüs bulaşmış kişilerin tespiti ve kimlerle temas halinde bulunduklarının izlenmesi de mümkün oluyor.
Çin’de Alibaba tarafından geliştirilen bir sistemle bazı mekânlara girişte telefonlara indirilen barkodların okunması sonucu (yeşil) sağlıklı veya (kırmızı) virüslü kişilerin ayırdına varılabildiğini de not olarak düşelim.
Bu hafta içi başımdan geçen bir olayı aktarayım; doktora gittiğimde sağlık kartımı (Maccabi) uzattım. Doktor virüs geçer endişesiyle almadı. Maccabi’yi arayarak telefondan kartsız başvuru onayı almamı istedi. Ancak onayı almamdan sonra benimle ilgilendi.
Virüsün son derece kolaylıkla ve eşyalardan geçebildiğini unutmayalım. Örneğin yine Çin’de asansörlerin panelleri naylon ile kaplanmakta. Bu basit ancak son derece hayati önlemleri haberdar olmayan dost ve yakınlarımıza aktaralım.
Bu hafta sabrınızı daha fazla taşırmamak için yazımı kısa tutuyorum. Ancak dipnotu (*) olarak işaretlediğim bir konuya yazı içinde kısaca değinmeden edemeyeceğim. Birlik olunması gereken bu olağanüstü durumda, hala sosyal ağlardan en seviyesiz sözlerle sağ-sol muhabbeti yapanları yadırgıyorum… Bir İsrael var, el ele verelim.