Böyle mi gelecek barış bu bölgeye??..
top of page

Böyle mi gelecek barış bu bölgeye??..


Geçtiğimiz Ağustos ayının bir hafta sonunda Batı Şeria’da iki çocuğuyla yürüyüşe çıkan İsraelli bir baba, bu gezilerinin son beraberlikleri olacağını muhakkak ki düşünmemişti yola çıktıklarında. Ne var ki Filistinli bir teröristin bombası genç kızı yaralanan babası ve erkek kardeşinden ebediyen ayıracaktı.

Olaydan bir süre sonra PSR, (Filistinli bir politik araştırma kuruluşu), yapılan ankette Filistinli Arapların yüzde altmış beşinin bu terör saldırısını onayladığını açıkladı. Onlara göre, demek ki, Batı Şeria’da doğada gezinmek, ölümle cezalandırılması gereken bir suçtu.

Yine aynı örgütün bir diğer araştırmasına göre, Batı Şeria ve Gazze’deki Arapların yüzde altmış dokuzu Başkan Trump’ ın barış planının reddedilmesi taraftarı. (Tabii planı henüz bilmemelerinin hiç bir önemi yok!)

Yine son zamanlarda yapılan bir diğer araştırmaya göre Arapların yüzde elli altısı bu topraklarda iki devletli çözüme karşı, yüzde altmış üçü ise böyle bir çözümün uygulanamıyacağına inanıyor.

---------

Herşey için karşındakini suçlama kompleksi:

Maalesef Arap dünyasının büyük çoğunluğunun kurtulamadığı ve en büyük zararı da kendilerinin çektiği “her sorun için sadece başkalarını suçlama” kompleksinin güncel örneklerinden sadece ikisini satır aralarına sıkıştırıvereyim.

Birincisi BDS’ten. Bize sevgisini gece gündüz dile getiren BDS şimdi de İsraeli “İklim apartheid”ciliği ile suçluyor. Bir yandan Abbas’ın, öte yandan Hamasın yönetimi altında olan Filistinlilerin toprak ve su kaynaklarını İsrael korumuyormuş! Abbas hükümetinin çevreciliği dillere destan, Hamas’ın da Gazze’den İsraele aylarca attığı “yanar uçurtma ve roketlerin” de güney İsrael’de binlerce ağacı ve tarım arazisini de mahvetmesiyle çevreye yaptığı muhteşem (!!), katkı yadsınamaz tabii ki. Fıkra gibi itham….

Bir diğer örnek de İsraelli Arap milletvekilleri, akademisyenleri ve medyasından. Tel Aviv Üniversitesi Moşe Dayan Merkezine bağlı Konrad Adenauer programının bir sempozyumuna gittim geçenlerde. Konuşmacılar arasında iki Arap milletvekili, Arap akademisyenler, Komünist Parti mensupları ve medya mensupları vardı. Söz alan konuşmacıların hepsi son zamanlarda Arap bölgelerindeki cinayetleri gündeme taşıdı. Gerçekten son aylarda Arap şehirlerinde cinayetler ürkütücü bir tırmanışta. İsrael polisi ve İç Güvenlik Bakanı olaylara seyirci kalmakla ve ayrımcılıkla suçlandı. Konuşmacıların tek bir tanesi dahi, “Yahu biz İsraelli polisi suçluyoruz da birbirimizi öldürürken bizim de hiç mi suçumuz yok ?” demedi, diyemedi.

(Yeri gelmişken yine Adenauer Programının yaptığı bir ankete göre İsraelli Arapların yüzde yetmiş ikisi hayatlarından memnun, yüzde altmış beşi de ülkeye olumlu bir gözle bakıyor.)

İran’ın Gazze’deki maşası İslami Cihad Örgütü, bir yandan yeni nesilleri ideolojisiyle zehirlerken, öte yandan silah arenasını güçlendirip yeni tünellerin hayalini -veya gerçeğini- inşa ediyor.

“Akdeniz’den Ürdün nehrine Filistin topraklarının bir karışından bile feragat edemeyiz”, (başka bir deyişle İsrael devletini haritadan silmek zorundayız) söylemi Gazze’deki Hamas üst düzey yöneticisi Bardawil’e ait. Bu ideolojinin etrafında toplanıp da gösterilere katılan ise onbinlerce Gazzeli.

Bu ideoloji ve söylemlerle Gazzelilerin sefaletinin hiç bitmiyeceğini ve barışa hiç bir zaman varılamıyacağını gören hiç mi bir aklı başında lider yok?

‘’Filistin Özerk Yönetimi barış kültürünü yayacak ve kaynağı ne olursa olsun, bölgemizdeki teröre karşı savaşacağız.” Sözler FÖY Başkanı Abbas’ın Almanya Şansölyesi Merkele Berlinde verdiği demeçten.

“Sivil halka şiddet uygulanmasının ve her türlü ırkçılık ve ayrımcılığın karşısındayız”. Güzel sözler.....

“Allah için, Kudüs için akıtılan her kan kutsaldır. Tüm şehitlerimiz cennete ulaşacaktır. Şehitlerimiz ve tutuklularımız Filistin milletinin göğünde birer yıldızdır ve her önceliğe sahiptirler”. Sözler yine Abbas’a ait ve bahsi geçen şehitler masum sivilleri, (yeter ki İsraelli Yahudi olsunlar) öldüren teröristler. Merkel’e ayrı lisan, kendi halkına bambaşka bir lisan. Böyle mi gelecek barış bu bölgeye?

Yuvadaki çocuklar İsraellileri öldürmenin temsili provasını yapar.

Okul kitapları İsraellilere karşı kin, nefret, kıskançlık ve şiddet saçar. Yediot Ahronot gazetesinin 7 Ekim tarihli bir haberine göre Filistin Özerk Yönetimi bu seneki ders kitaplarından İsrael ile yapılan çoğu antlaşma ve görüşmeleri, (Kahire, Camp David, Hebron gibi) tümüyle çıkartmış durumda. Yahudilerin bu topraklardaki tarihi mevcudiyetlerinden ve haklarından da artık hiç bahsedilmiyor. Kudüs’teki Müslüman, Hristyan ve Ermeni mahalleleri yerlerini korurken, Yahudi mahallesi nasılsa sırra kadem basmış. Arafat’ın 1993 yılında Rabin’e yazılı olarak verdiği “her türlü şiddete son vereceğiz” sözleşmesi de kitaplardan silinmiş. Kısacası IMPCT-se Enstitüsü Başkanı Markus Şef’in de belirttiği gibi yeni müfredat barış seçeneğini yok ederken, yeni kin tohumları ekerek gelecek çatışmaların ortamını hazırlıyor. Nesiller böyle yetişiyor.

Cuma namazlarında camilerdeki vaazlar zehir saçmada okul kitaplarıyla yarışır.

FÖY Başkanı Merkel’e güzel sözler söylerken yardımcısı Al-Aloul, Filistin medyasına birkaç gün evvel iki İsraelliyi öldüren Omar Abu Laila ile büyük gurur duyduklarını açıklar.

Böyle mi gelecek barış bu bölgeye?

Hadi canım sen de..

Bizi Takip Edin
  • Facebook Basic Square
  • Twitter Basic Square
  • Google+ Basic Square
bottom of page