Film karelerinden göç kesitleri…
top of page

Film karelerinden göç kesitleri…


Rosh Hashana, Kipur, Sukot bayramlarımızı geride bıraktık, yeni Yahudi yılı ile birlikte yeni başlangıçlara doğru ilerlemekteyiz bugünlerde… Pek yakında bir kutlama günümüz var; İsrael’e göç mucizesinin anıldığı bir gün; “Yom HaAliya…” Halkının çoğunluğu uzak geçmişte veya yakın geçmişte Ole Hadaş olan bir ülkede “Yom HaAliya” adı altında bir anma gününün belirlenmiş olması doğal değil mi? Sonuçta her göç dalgasının veya her birimizin bu ülkede acı/tatlı bir göç hikâyesi var…

Heşvan ayının 7. günü her yıl “Yom HaAliya” olarak anılıyor. Bu yıl bu tarih 5 Kasım gününe denk geliyor. Bu hafta, TV kanallarından birinde,” İsrael’e Aliyalar” ile ilgili yayınlanan kısa belgesel filmleri izlediğimde çok etkilendim. Başaracak mıyım bilmiyorum ama izlediklerimi sizlerle paylaşmak istiyorum. Lütfen anlattıklarımı gözünüzde canlandırmaya çalışın…

Siyah/beyaz bir belgesel… Yıl 1990, Polonya havayollarına ait bir uçak Ben Gurion’a iniyor. Kalabalıklar yolcuları karşılamaya gelmiş. Gazeteciler, kameralar… Uçağın kapısı açılıyor… Dönemin Göç ve Uyum Bakanı (Sar Ha Klita) İtshak Haim Peretz heyecanla merdivenleri çıkıp uçağa giriyor. Ve kolunda Sovyetlerden gelen “100 bininci Ole Hadaş Yitshak Karchinsky” ile gözyaşları içinde basamakları iniyor. “100 bininci Ole Hadaş Yitshak Karchinsky”ye bir bröve veriliyor. Alkışlar, alkışlar… O gün gelen Ole Hadaşlar onuruna havaalanında yapılan duygusal kutlamadan görüntüler…

O dönemi düşünün… Her hafta havaalanına 15 bin Ole Hadaş’ın geldiği dönemler… Sovyetler Birliği çok uzun yıllardan sonra, nihayet Yahudilerinin İsrael’e göçüne izin veriyor. Yasaklar kalkmış akın akın geliyorlar, yüzlerce yılın hasreti ile.

Diğer bir belgeselde, Sovyetlerden daha önce gelmiş bir kadın görüyoruz. Elinde kocaman bir sepet taşıyor. İnen uçaktan çıkacak çocukları karşılamak üzere gelmiş, bekliyor. Ne yaptığı sorulduğunda; ağır Rus şivesi ve ilkel İbranicesi ile “La yeladim matana… Wafle – şokolat – sukariot” (Çocuklara hediye… wafle – çukulata – şeker) yanıtını veriyor gülerek.

Böylesi yoğun bir göç dalgası ile başa çıkmak, bu insanları yerleştirmek, günlük yaşama dahil emek çok kolay değildi tabii ki… Hatta ve hatta yine siyah/beyaz diğer bir belgesel filimde, Körfez Savaşı sırasında Sovyetlerden 200 binin üstünde göçmenin akın akın geldiğini, kendilerine uçaktan inerken gaz maskesi dağıtıldığını, henüz havaalanında maskelerin nasıl kullanılacağının öğretildiğini izliyoruz.

Bir Sovyet göçmeni Lina Tchiplin’in çektiği bir filimde göçmenlerin yerleşme, İbraniceyi öğrenme çabalarının yanı sıra, kendilerinde eksik olan Yahudi dini ve geleneklerini de öğrenmeye çalıştıklarını görüyoruz. Ole hadaş bir aile Pesah öncesi Hametz yakan bir dindara merak ve şaşkınlıkla ne yaptığını soruyor. Dindar genç de onlara Pesah’ın bu gereğini anlatıyor.

Bir zamanların ünlü TV program sunucusu Haim Yavin’i eskiler tabii ki bilirler. Yavin 1991 yılında Sovyetlere gidip bu yoğun Aliya’ya tanıklık eden ve göçün sebebini gözler önüne seren sekiz bölümlük bir dizi çekti. Dizinin adı; “Rakevet Preida şel Mişpahat Rendel”di (Rendel ailesinin ayrılık treni) yanılmıyorsam. İzlediğim kısa bölümde hazırlıklar, göç heyecanı, vedalar, kalkan trenler, uçaklar, gözyaşları… İsrael halkı Sovyetler Aliyası gerçeğini ve ayrıntılarını bu diziden öğrenmişti.

Rus Aliya’sının cenneti Aşdot kenti… Oraya daha önce yerleşmiş çoğunluğu Doğu ülkeleri Yahudilerinin (Mizrahi) arasına karıştılar yeni Rus göçmenleri. Yerleşmelerinden 10 yıl sonra çekilmiş bir belgesel film gerçekten şaşırttı. “O da ne?” Doğu kökenli Yahudiler memnuniyetsizliklerini açıkça dile getiriyorlar; “Niye geldiler ki? Rusya’da kalsalardı” diyenlerin karşısında, “Niye gelmeyelim, sizi rahatsız mı ediyoruz?, burası bizim de ülkemiz değil mi?” yanıtını veren Sovyet Yahudileri… Ben üzüldüm, yorumu size bırakıyorum.

Hemen sonra İsrael tarihinin unutulmaz bir simasını, bir dönemin Başbakanı Menahem Begin’i görüyoruz. Etrafında Sovyetlerden kadınlı, erkekli birçok ole hadaş. Birkaç çocuk da Begin’in kucağında… Gülerek diyor ki; “Hele hele bu kadar güzel kadınları varken niye gelmeyeceklermiş bu ülkeye?”

Çalışkanlıkları ile öne çıkan Sovyet ülkeleri Yahudileri her işte çalıştılar, yıllar sonra uyum sağladılar, başarılı mevkilere geldiler. Ancak her toplumda olduğu gibi İsrael toplumunda da bir miktar ayrımcılık var her halde. İzlediğim belgeselin bir bölümünde bazıları Rusların gelişi ile her şeyin alt üst olduğundan yakınıyor, bazıları da “Rus kadınlar arkadaşlarımızın kocalarını çaldı” şeklinde şikâyet ediyorlar öfkeyle…

70 yaşındaki Vladimir, Brit Mila oluyor. Ameliyathaneden tekerlekli sandalye ile çıktığında kendisini bekleyen yakınlarına, “acımadı” diyor. Brit Mila’yı yapan doktor heyecanla ilan ediyor; “Sen artık Vladimir değil, Zeev Ben Avraam Avinu’sun” diyor. Ve alkışlar…

1949-1950’li yıllarda Yemen Yahudilerinin Kutsal Topraklara göçü ile ilgili belgesellerden görüntüler de izledim… O yıllarda yapılan operasyonlarda 50 binin üzerinde Yemen Yahudi’si bu ülkeye geldi. Yerel kıyafetleri içinde dalga dalga ülkeye varışları… Yere yatıp hasretle toprağı öpenler… Dindar ancak ilkel ve eğitimsiz olmaları Yemen Yahudilerinin toplum tarafından kabulünde gerçek bir engel oldu. Uzun zaman yokluk ve güçlükler içinde yaşadılar.

Yossi Ashdot 2016 yılında bir belgesel çekti. “Ha Krav al HaHalaha HaEtiyopit” adlı belgeselde yönetmen, Etiyopya Yahudilerinin göçleri sürecinde ve her açıdan Yahudi olarak kabul görmelerinde, ne denli aşağılandıklarını ortaya koymakta. Bir Etiyopyalı Yahudi yaşadıkları şöyle anlatıyor: “Hepimizi çırılçıplak sıraya dizdiler, yaşlı, genç, çocuk… Her birimizin uzvundan biraz kan damlattılar. Oysa buna hiç gerek yoktu, çünkü biz Etiyopya’dan geldiğimizde zaten Brit Mila’lıydık…”

Liora Amir Barnatz Etiyopyalı Yahudilerin günümüzdeki yaşantıları hakkında bir belgesel çekti. Esmer tenli, kıvırcık saçlı, güzel bir kadın olan yönetmen Liora aslen Yemen kökenli bir Yahudi… Filimde söyleşi yaptığı Etiyopyalı gençlerden biri Liora’ya; “Bizim durumumuz, bizim koşullarımız sizinki ile aynı değil” demiş. Bu yanıt Liora’yı oldukça şaşırttı ve bazı şeyleri sorgulamaya başladı… “Bizim ve Sizin? Ben, yani Yemenli bir kadın olarak Etiyopyalılardan bir kat üstte miyim? Oysa eğitimsiz ve ilkel insanlar olarak aşağılanan bizlerdik bir zamanlar…”

İzlediklerimi sizlere ne derece yansıtabildim bilemiyorum. Bu belgesellerde toplu göçlerle gelen farklı ülke Yahudilerinin ayrımcılığa uğradıklarına, kimi zaman dışlandıklarına, kabul görülmediklerine tanık oluyoruz. Ama ne mutlu ki, zaman tüm farklılıkları alt ediyor. Her toplum getirdiği kültürü ile İsraelli kimliğini zenginleştiriyor. Ortada bir gerçek var ki, genç İsrael devleti yıllar geçtikçe göç alma, hızlı entegrasyon sağlama konusunda giderek deneyim kazandı, artık göçmene rahat koşullar ve kolaylıklar sağlıyor. Dünyada antisemitizmin giderek çoğaldığı günümüzde İsrael, her Yahudi’ye kucak açmaya devam ediyor. Sevgiyle kalın…

Bizi Takip Edin
  • Facebook Basic Square
  • Twitter Basic Square
  • Google+ Basic Square
bottom of page