Kipur, Şofar ve Anılar…
top of page

Kipur, Şofar ve Anılar…


Gökyüzü mavi ve dingin, palmiye ağaçlarının dalları hafifçe sağa sola doğru salınıyorlar, etekleri sonbahar renginde hurmalarla yüklü. Etrafta tatlı bir hava hüküm sürüyor. Sağlıkla nefes aldığıma şükrediyorum. Hafif bir rüzgar esintisinin ve ince bir keman nağmesinin eşliğinde, bu yazıyı size balkonumda oturmuş yazıyorum.

Yine Hag Sameah diyorum çünkü şimdi de Sukot Bayramı başladı. Yine tatil, herkes evde, herkes sinagoglarda… Memleket sürekli olarak bayram kıvamında… Bir hareket, bir bereket…

Sinagoga bembeyaz Tallet’lerini kuşanmış olarak geçen genç ve yaşlı erkekler, bazıları şortlu ve parmak arası terlikleriyle uzun bacaklı genç kızlar, bıcır bıcır çocuklar. Etekeri yerleri süpüren, 5 çocuklu ve yine hamile genç kadınlar, evimin önünden geçit resmi yapıyorlar. Neden bunları anlatıyorum derseniz, evim mahallenin sinagogu ile yan yana. İşte bu yüzden… Memleketimden insan manzaraları önümden nehir gibi akıp geçiyor.

Bayram güzel bir şeydir, nedir ki çocuklar için bir başka güzel ve heyecanlı olur. Küçük kızlar çok süslü, ama dua uzadıkça, süslü çoraplarını ve bayramlık ayakkabılarını fora edip, minicik çıplak ayaklarıyla sinagogun bahçesine koşuşuyorlar. Oğlancıkların Kipa’ları yamulmuş, pantolonlar düşmüş, kan ter içinde, bembeyaz gömlekler yaka paça. Sırf onları izlemek bile bana bayramın sevincini yaşatıyor.

Kipur akşamı konuğum olan kuzinimle birlikte, sinagogda güç bela iki sandalye ayarlayıp, bahçede bir köşeye oturduk. İçeriden dışarıya perde perde yayılan ilahilerin sesi, her ikimizi de farklı zamanların dehlizlerine ışınladı. İstanbullu kuzinim, yılar evvel erkenden kaybettiği sevgili eşiyle birlikte geçirdiği eski mutlu Kipur’ların ahengine dalmış, dudaklarında buruk bir gülümseme ile sessizliğe bürünmüştü. Ben ise kendi zaman tünelime girip, Kadıköy, Haydarpaşa Hemdat İsrael Sinagogu’na süzülüvermiştim. Geçmiş zaman Kipur’larına…

Şimdi Kadıköy’deyim. Babam aşağıda, en ön sıranın hemen birinci koltuğunda, Talletine sarınmış, vecd içinde dua ediyor. Annem kadınlara ayrılmış üst bölümde oturuyor. Kadınlar şık, kibar ve alabildiğine mütevazı duruyorlar. Genç, yaşlı hepsi bir arada. Başlarında eşarpları, ellerini yukarı doğru bakacak biçimde tutmuşlar, dudaklı yakarılarla kıpırdaşıyor. Hayırlı dilekleri ve kişisel istekleri var ama ortak dilek; sağlık, mutluluk ve bereket için.

Kadınların bölümü olan “Azara”, amfi gibi yükseliyor. İlk sıra anneler ve ninelerin, arkadaki ilk yükselti genç kızların. Hepsi yıldız gibi parlak, geleceğin “Yidishe Mame”leri. Ve son ve en yüksek sırada biz küçük kız çocuklar veya kaynaşan renkli toplar. İtişip kakışıyor ve kıkırdaşıyoruz. Susturuyorlar ama nafile. Durmadan dik merdivenleri inip çıkıyoruz. Hop aşağıda, hop yukarıdayız. Bayramlıklarımız harika, ayakkabılar siyah veya kırmızı ama mutlaka rugan.

Sinagogun bahçesi insan kaynıyor. Kapıya çıkan merdivenler dahil olmak üzere. Genç kızlar ve delikanlılar çaktırmadan süzüşüyorlar. Ve beklenen an geldi. Şofar zamanı. Benim kalbim küt küt atıyor. Galiba gökler yarılacak, bulutlar aşağı inecek. Ya tavan bütün avizeleriyle birlikte aşağı inerse? Şofar bu, sesi ölüleri bile uyandırır. Ya Ad. apansız aşağı inerse? Çocuk kalbimin deli soruları bunlar. Bunlar o ilahi üfleyiş sırasında, saf ve bembeyaz temiz yüreğimden, kafamdan geçiyor. Şofar sustu herkes takdir nidaları ile hazana bakıyor. Oruç bitti, sinagogun arka kapısının yanındaki ekmek fırınından gelen taze ekmek rayihaları, çocukları çılgına çeviriyor…

Şimdi başka bir Kipur günündeyiz. Artık anneyim. İki oğlum var. Biri büyüme yoluna girmiş, diğeri kınalı keklik, minik burun. Boy boy Tallet’lerine sarınmışlar, babalarının önünde Ehal’de duruyorlar. Kohen kutsaması için. Hemen yanlarında, yakışıklı büyükbabaları, amcaları ve kuzenleri. Hepsi de erkeklerden oluşmuş Kohen Yanarocak hanedanı. Babam oturduğu ön sırada torunlarını gururla ve sevgiyle izliyor. Ve Şofar çalıyor. Bu kez benim dudaklarımdan yakarılar akıyor. İlle de oğullarım! Amen.

Ve Aliyah yapmadan önceki son Kipur. Mekan her zamanki yer. Kadıköy Hemdat İsrael Sinagogu. Artık babam yok, annem yok, bütün sevgili büyüklerimiz öte aleme göçmüşler. Oğullarım artık aileleriyle kutsal topraklarda yaşıyor. Yanımda, Marmara Koleji’nden sıra arkadaşım, yeşim gözlü güzel arkadaşım. O benim her seneki Kipur omuzdaşımdır. Şofar çalıyor. Gözyaşlarımız yanaklarımızdan süzülüyor. Bu birlikte buradaki son Kipur’umuz. Ben seneye onun yanında olmayacağım. Aliyah tarihim çok yakın. Şofar çalarken tüm gönlümle farklı bir dilekte bulunuyorum. Kapıda öpüşüyoruz, yeniden buluşmak üzere…

Ve bu yıl burada evimin bitişiğindeki sinagogdayım “ Beth Knesset Qiryat Haleom”. Şofar çalınırken ben arkadaşımı düşünüyorum. Meğerse o da beni düşünüyormuş, dudağında içten bir yakarı ile. Ben Tanrı’ya müteşekkirim, çünkü iki yıl evvel onun için dilediğim şey gerçekleşti. Baruh Ashem.

Evimize döndük. Hazır soframıza oturduk ,sütlü sıcak bir kahve, yanında incecik kesilmiş, yağa banılmış ve hafif tuzlanmış ekmek dilimleri. Kristal bardakta billur gibi soğuk su. Sofranın ardından, köpüklü Türk kahvesi ve şükür…

Tanrı bizleri Şofar nağmeleriyle dolu nice Kipur’lara ulaştırsın. Amen.

Bu arada Hag Sukot Sameah.

Bizi Takip Edin
  • Facebook Basic Square
  • Twitter Basic Square
  • Google+ Basic Square
bottom of page