Tşuva dönemi ne zaman?
top of page

Tşuva dönemi ne zaman?


5780 yılını başlatmış olduğumuz Pazar günü, İbrani takviminin Elul ayını geride bırakarak Tişri’ye girmiş olduk... Bazı din yorumcularına göre Elul ayı, aynen Şabat’ın öncüsü Cuma günü gibi, Roş-Haşana ve Yom Kipur bayramlarının bir çeşit “ön hazırlık” dönemi özelliğini taşır. Elul ayında Tanrı, insanları daha yakından tanımak için sarayından çıkıp halk arasına karışan bir krala benzetilir. Tişri ayında ise sanki sarayında oturup halkı hakkında karar veren, yargılarda bulunan bir hükümdar gibidir…

İşte bu nedenle dinimizde, 1 Elul’dan başlayıp doruğu 10 Tişri olan Yom Kipur’a değin süren kırk günlük tşuva (תשובה) dönemi boyunca, bu sözcüğün anlamı olan “Tanrıya ve O’nun yoluna dönüş” süresi yaşanıyor. Bildiğim kadarıyla, İsrail kavimlerinin Altın Buzağı günahından sonra, Moşe Rabenu’nun Sina Dağına ikinci çıkışı 1 Elul gününde, ikinci On Emir yazıtlarıyla dönüşü ise 10 Tişri’de olduğu söylenir. İsrail halkı ise bu kırk günü, işlemiş oldukları yüce yanılgının etkisinde, Tanrı’ya yakarış ile geçirirler. Moşe Rabenu’nun dönüşü ile, Tanrı’nın halkın tşuva’sını ödüllendirdiği ve onu bağışladığı simgeleniyor.

Pişman olmak, bağışlanmanın ön koşuludur. Bu bağlamda Tanrı’nın, insanları koşulsuz olarak affedeceği düşünülemez. İşte bu nedenle, bir çeşit “manevi gelişme” olarak da tanımlanan tşuva, kişinin yanılgılarının bilincine varıp bunları kabullenmesini içerir. Ardından gelmesi gereken evreler ise, bu tür “kötü” davranışların durdurulmasıyla mitzva’ larda bulunulmasıdır.

Elul ayı boyunca çalınan şofar ve gün ağırmadan yapılan selihot duaları, 1-10 Tişri arasındaki “Aseret Yemei Tşuva” günleri boyunca ikişer kez okunan “Avinu Malkhenu” duası, yakarışı ve bağışlanma arzusunu dile getiren, halkımızı bugüne dek bir arada tutmuş, güzel simgeler içeren dini uygulamalardır... Bu konulara aslen oldukça uzak olduğumdan, elimdeki kısıtlı bilgilerle olası hatalara (daha fazla?) düşmeden, bu iki bayram arasında, belki de tüm Yom Kipur boyunca daha çok vakti olanlarımıza, düşünmemiz için aşağıdaki soruları ortaya atmak isterim:

Tşuva için, özellikle yukarıda adı geçen kırk gün mü gereklidir? - Tanrı, salt Elul ayında mı bizleri izliyor? - Yılın diğer 325 günü her çeşit eylemde bulunup, kendimize sadece belirli bir dönemde mi “çeki-düzen verelim”? - İnançlarımıza göre, Tanrı’nın bizi “Yaşam Kitabı”na kaydettiği bu son on güne mi bırakalım “mitzva” ektinliklerimizi? - Her birimiz, kendimize irili-ufaklı birer “Altın Buzağı” yaratmıyor muyuz zaman zaman? - Sürekli veya düzenli dini tapınma bir yana, Yahudiliğimizi korumak için neler yapıyoruz? – Dünyanın neresinde olursa olsun, bulunduğumuz ülkelerin birer vatandaşı olarak –kişisel dürtülerimizin yanı sıra– çevremize/doğamıza/insanlığa ne tür katkılarda bulunuyoruz?

Talmud’un Şabat 153a bölümünde, Rav Eliyezer’e “Ölümünüzden bir gün önce tşuva’da bulunun!” sözleri atfedilir… Bunun üzerine bir öğrencisinden gelen “Öleceğimiz günü nereden bilebiliriz ki?” sorusuna verdiği yanıt ise çok anlamlıdır: “İşte bunu bilemeyiz – ve ölüm yarın dahi gelebileceği için, yaşamımız bütün günleri tşuva ile geçmeli…”

*****

17 Eylül tarihli köşemde eleştirdiğim Şalom Gazetesi yazarı, bir okur mektubuyla yanıt verme gereğini duymuş ve araştırmacı/yazar Corry Guttstadt’ın “reklamını üstlenmiş” olduğumu belirtiyor… Doğrudur – resmi tarihe karşın kimi acı gerçekleri ortaya çıkaran, “tarihten yaprakları” sadece sadakaten çevirmeyen herkesin reklamını gönüllü olarak yaparım! Ne var ki bu yazar kardeşim, o gazetesinin Guttstadt’ı yıllar boyunca niye haber dahi yapmadığına değinmiyor, keza aynı ayrıntılı yanıtında Türkiye, Yahudiler ve Holokost başlıklı kitabının Türkçe çevirisinin yayımlandığı 2012 yılında bir dernekte düzenlediğimiz konuşmasına şiddetle karşı çıkmasının nedenlerini de açıklamıyor…

Bizi Takip Edin
  • Facebook Basic Square
  • Twitter Basic Square
  • Google+ Basic Square
bottom of page