”Canım cici torunum Perşembe günü yaş günün. Senden uzak olduğumdan, çok müteessirim”
“Gökyüzü gibi şu çocukluk hiç bir yere gitmiyor.” Edip Cansever
Henüz dört yaşındayken bana özel yazılan bir kartpostal elime geçti bu yaz. Brüksel’de yazılmış, Büyükada’ya yollanmış. Büyükbabam, o çok iyi tanıdığım el yazısıyla,
doğum günümde benimle olamayacağı için “müteessir” olduğunu ifade ediyor, Tanrıdan “sağlıklı ve şanslı” olmamı diliyor. Adres kısmında ismim, Büyükada’da o zamanlar oturduğumuz sokağın adı var.
İlk ulaştığında bana anne ve babamın okuduğunu tahmin ettiğim bu kartı, ancak bu yaz elime alma ve okuma şansım oldu. Hem de Büyükada’da, tam elli üç sene sonra, doğum günümden önce...
Şimdiye kadar aldığım en değerli armağan olan bu
kartpostalın varlığından haberim bile yoktu bugüne kadar. Dayım İsrael’de evinde saklamış, eşi geçenlerde beni Büyükada’da ziyarete gelmeden önce evinde bir şey ararken kartpostal gözüne çarpıvermiş. Bana fotoğrafını çekip yollayınca, gelirken getirmesini rica ettim. Daha fazla yıpranmasın diye bir fotoğraf çerçevesine yerleştirip getirdi. Brüksel’den yollanmış kartpostal seneler sonra döndü dolaştı ve bana tekrar ulaştı. Tam zamanında. İlahi zaman dedikleri bu olmalı. Sanırım, artık aramızda olmayan büyükbabam, dayım, annem ve babam elbirliği yaptılar. Güvendiğim ve güvende hissettiğim İsrael’den, doğduktan sonra ilk yaşadığım gönlümde özel yeri olan Büyükada’ya yengem aracılığıyla ulaştırdılar. Büyükbabamla en güzel anılarımın olduğu yerlerdir Büyükada ve İsrael.
Ağustos ayında Büyükada’da ailece kutladığımız doğum günlerim, bana bisiklete binmeyi öğretmesini, Rum arkadaşlarıyla Rumca konuşmasını, “Kadıyoran” yokuşunu el ele tırmanışlarımızı… Lisedeyken İngilizcemi ilerletmemi, çocuklarımı büyütürken sabırlı olmamı öğütlemesini.. İsrael’de anneannem ve onunla Holon’daki evlerinde beraber geçirdiğimiz günleri, uçan “cuk”- İbranice böcek- gördüğüm zaman attığım çığlıklarla şoka uğramasını, Tel Aviv üniversitesine gideceğim ilk gün benim doğru otobüse bindiğimden emin olduktan sonra el sallamasını... İstanbul’a döndükten sonra bizlere İsrael’den hassas kalbiyle yazdığı özenli, duyarlı, sevgi dolu mektupları hiç unutamam ki…
Söz uçar yazı kalır derler ya... İyi ki, düşüncelerini ve duygularını yazarak da ifade etmiş. İyi ki kartpostalımı saklamışlar. Şimdi adada tekrar yerini aldı o değerli yazılanlar. Geçenlerde ilk defa evime gelen bir arkadaşımın dikkatini çekti, onca obje arasından.
Büyükbabamın kartpostalına bugün cevap yazma şansım olsaydı eğer, müteessir olmamasını her doğum günümde hep yanımda olduğunu, onu en çok Büyükada’da, İsrael’de olmak üzere her yerde hatırladığımı, hep yanımda olduğunu ifade ederdim. Varlığından ötürü zaten şanslı olduğumu, zor zamanlarımda, önemli kararlarımda sevgisinden güç ve cesaret aldığımı, konuşmalarımız sırasında onunla keşfettiğim değerler sayesinde yolumu çizdiğimi yazardım.
Çocukluğumuzda bize verilen değer ve sevgi değil midir bizi ayakta tutan, mücadele gücü veren, seneler geçse de iyi hissettiren?
Çocukluk ve sevgi hiçbir yere gitmiyor ki...