Sahi ben şimdi neredeyim?
top of page

Sahi ben şimdi neredeyim?


Baharın birkaç gününü Hamursuz bayramı dolayısıyla oğlumu ziyaret etmek için gittiğim Londra’da geçirdim. Yıllar önce yaşadığım bir kültürü ve bazı kuralları nasıl da unuttuğumu fark ettim bu kısacık süre içinde… Orada yaşayan bir arkadaşımın arabasına binmek isterken sürücü kapısını açmam gibi, mesela. Yaya geçitlerinin üstüne sağa bakın/sola bakın yazılmış. İyi ki... Oğlum da dikkat etmemi söylüyordu, ama yine de karşıdan karşıya geçerken arabaların geleceği yönü şaşırıyordum… Birleşik Krallık devletlerinden bir tanesi olan İskoçya’da tam yedi sene yaşayan ben değildim sanki…

Dahası, Londra’ya vardığım ilk günlerde ağzımdan İbranice “Şalom”, “Sliha” kelimeleri çıkıyordu. Bunun nedeni oraya çabucak adapte olamadığımdan, son zamanlarda daha çok İbranice konuşmuş olmamdan, ya da, o günlerde havanın sıcak ve güneşli olmasından dolayı kendimi Tel Aviv’deymiş gibi hissettiğimdendi belki de…

İstanbul’da yaşayan bir arkadaşımın Sezen Aksu’nun “memleketime çoktan bahar gelmiştir” sözlerinden oluşan “kutlama” adlı şarkısını yollayarak bana “gelsene artık” mesajı vermesine rağmen, ayrıca İnstagram’da paylaşılan yüzlerce mimoza fotoğraflarına bakıp bakıp iç çekmeme rağmen Türkiye’ye bu bahar gitmedim. Ama gitmiş kadar oldum.

Londra’dayken orada yaşayan Türk arkadaşım beni trenle yaşadığı yer olan kuzey Londra’ya götürdü. Bahar oraya şahane gelmişti. Londra’nın yeşiline, güzelim ağaçlarına bir kez daha hayran kaldım. Arkadaşım bana çeşitli marketleri ve pastaneleri göstermek isteyince, ben yine nerde olduğumu şaşırdım. Çünkü o yerlerde herkes Türkçe konuşuyordu, marketlerde bildiğiniz bütün Türk malı ürünler vardı. Bir pastanede hemen bütün Türk tatlılarını ve börek çeşitlerine rastladık.

Arkadaşımın ısrarıyla ve ayrıca canım çok çektiği için hamursuz bayramını unutup su böreğini afiyetle yedim. Bir marketten eski kaşar ve zeytin aldım oğlum için. Eve dönmek için tekrar tren istasyonuna gittiğimde sokağın ve istasyonunun adının “Turkey Street- Türkiye sokağı”’ olduğunu fark ettim. Kendime İngiltere’de olduğumu hatırlattım.

Eve dönünce oğlumla beraber kaşar peynirini hamursuzun üstünde bir güzel eritip yedikten sonra tekrar Hamursuz Bayramı durumuna girmiş oldum.

Güzel günler çabuk geçer derler ya, öyle de oldu. Çocuklarından uzak yaşayan anneler ayrılık zamanın o duygusunu çok iyi bilirler. Durumu yine kabullenerek, herkesin olduğu yerde iyi olmasını dileyerek valizimi hazırlıyordum. Yine de, gözyaşlarıma engel olmaya çalışarak ağlama kısmını Tel Aviv’de yapmayı istedim. O sırada pencerenin camına yağmur taneleri düşmeye başladı. Günlerdir havada tek bir bulut yoktu hâlbuki o zamana kadar… Beni havaalanına götüren taksi şoförü Türkçe ”abla yolculuk ne tarafa”? diye sorunca, kendime Londra’da olduğumu bir kez daha hatırlattım.

Her zaman sevinçle döndüğüm Tel Aviv’deki Ben Gurion hava limanına, bu sefer haliyle hüzünlü döndüm. Uzun pasaport kontrol kuyruğunda dalgın ama bir İngiliz gibi sakin beklerken, diğer yolcuların sabırsızlandığını hatta bir kadının önüme geçmeye çalıştığını fark ettim. Birden İsrail’de olduğumu hatırladım. Ve ben de bir hışımla onun önüne geçtim. Evimin yolunda giderken radyoda İsrail’in bu seneki Eurovision şarkısı “Home- Ev” çalıyordu...

Ertesi gün meğer yine bayram olduğu için süpermarketlerin iki gün kapalı olacağını öğrendiğimde, artık çok geçti. Buzdolabım bomboştu. Çözüm arama telaşı iyi oldu, yoksa kendime gelmem zaman alacaktı. Alışveriş yapamadığımı bilen akrabalarım bayram yemeğinden sonra kaplara doldurdukları yemekleri vererek beni uğurladılar. Bir gece sonra evine davetli olduğum arkadaşım sorunumu bildiğinden bana kahvaltılıklar verdi. İşte yine İsrail’deyim ve her yerde sevdiklerim olduğu için minnettarım.

Sevdiklerim demişken, bu yazıyı yazdığım sırada, İsrailli şarkıcı Yasmin Levy Edirne Sinagogu’nda konser veriyor. Hem de, şu sırada“ Sevda” şarkısını söylüyor… Ve ben Tel Aviv’de olduğum halde tam da canlı yayında evde olduğum için orada olan arkadaşlarımın heyecanını paylaşarak bu muhteşem konseri izleyebiliyorum.

Nerede olursak olalım, önemli olan nasıl yaşadığımız ve olaylara bakış açımız değil mi? Her şey içimizde yaşanıyor aslında. Son günlerde sık sık tanık olduğum anlamlı tesadüfler bana yine bu mesajları verdi. Farklı ülkeler, değişik kültürlerde yaşasak da ayrı değiliz. Bir kez daha anladım ki, gerçek ve sonsuz olan sadece sevgimiz ve yürek yüreğe sımsıkı bağlı olduğumuz sevdiklerimiz…

Bizi Takip Edin
  • Facebook Basic Square
  • Twitter Basic Square
  • Google+ Basic Square
bottom of page