Anne Frank’ın Evi
top of page

Anne Frank’ın Evi


Geçen hafta Amsterdam'daydık. İlk defa gideceğim bu şehir için yaptığımız ilk program şüphesiz Anna Frank'ın evi oldu.

Anne Frank 1929 doğumlu Hollandalı Yahudi bir kızdı. Annesi Edith ve babası Otto Frank'ın küçük kızları olan Anne çok iyi eğitilmiş, küçük yaşta olmasına rağmen iki dil daha konuşabilen akıllı bir çocuktu. Evleri Amsterdam'ın göbeğindeydi, savaştan önce çok iyi bir yaşam sürüyorlardı.

Almanlar 1942 de Hollanda'yı işgal ettiklerinde o meşhur kanunlar buraya da gelmişti.

Anne ve ailesinin sinemaya, tiyatroya gitmesi, kaldırımda yürümesi, Hollandalıların okulunda okuması, umumi park ve bahçeleri kullanması, belli saatlerin dışında eve alışveriş yapmaları yasaklanmıştı. Almanların o soğuk ve keskin rüzgarı enselerine vuruyordu artık.

En kötüsü de Amsterdam'ın o amansız kış mevsiminde umumi taşıma araçlarını kullanamamalarıydı ki, Anne en çok ondan şikâyet ediyordu: Soğukta yürümek zorunda kalmaktan.

Çember daralıyordu... İlk saklanma kararını Anne'in ablası Margot'a gelen Naziler için çalışma belgesinden sonra almışlardı.

Saklanacakları yer belliydi: Baba Otto Frank'ın çalıştığı şirketin arka tarafındaki gizli odalarda... Tabii büyük sorunlar vardı: Yiyecek, içecek sağlamak, girişte ve binada kol gezen Nazi canavarlarına hissedilmemek ki bu en kötüsüydü çünkü bina tam Merkezi Nazi binasının birkaç metre ilerisindeydi ve Naziler binanın girişindeki lokantada hergün yemek yiyorlardı.

Yiyecek içecek için çalışma arkadaşları ve komşuları yardım edecekti onlara. Böylece iki yıl sürecek saklanma serüveni Frank ve Van Pells aileleri için başlayacaktı o günlerde. Daha sonra da Anne ile aynı odayı paylaşacak yaşlı bir diş hekimi katılacaktı aralarına…

Saklanmak deyip geçmeyin kelimelere dökmek kolay. O muazzam, görkemli binada, yüksek tavanlı gösterişli odalardan birdenbire klasörlerle dolu bir raflıktan geçilen bir zindanda iki yıl yaşamanın ne denli zor olduğunu hayal bile edemiyorum. Birden dünyam değişti, Anne ve ailesi resmen karanlık, izbe bir yerde, sıkış sıkış nefes alınmayacak kadar dar bir ortamda korkuyla, endişeyle iki yıl geçirmişlerdi.

Anne'a oyalansın diye babasının hediye ettiği günlüğü 'Kitty' öldükten sonra bir dünya fenomeni olmuş ve 70 dile çevrilmişti.

Birgün olunuz düşerse mutlaka gidin görün. Ve Anne'ın defterine bir iki satır da siz yazın.

Sizlere onbeş yaşında hayata veda eden bu küçük kızın bir cümlesiyle veda etmek istiyorum:

“Gün gelecek insanlar bize sadece Yahudi değil 'insan' da diyecekler. İşte o zaman insan gibi yaşayacağız.”

Bugün bizler sadece Yahudi olarak değil, insanca yaşadığımız tek vatanımız İsrael'de senin bayrağını taşımaktan gurur duyuyoruz.Huzur içinde yat..

Bizi Takip Edin
  • Facebook Basic Square
  • Twitter Basic Square
  • Google+ Basic Square
bottom of page