BU GÜN BENİM DOĞUM GÜNÜM
top of page

BU GÜN BENİM DOĞUM GÜNÜM


Bu gün benim doğum günüm. Tam 63 yaşındayım ve bunca yılın nasıl geçtiğine, ben bile inanamıyorum. Yıllar gerçekten gürül gürül akıyor. Bunun ayırdına ilk defa 40. doğum günümde varmıştım. Oğlum kocaman olmuş, liseyi bitirmiş ve aliyah yapmıştı.40’lı yaşlarım ateşten bir gömlek giyerek, onu göreceğim zamanları iple çekerek, bir hışımla geldi geçti. Oğlum için mutlu ve doygundum ama ayrılık ateşi gönlümü dağlıyordu.

51. yaşımdan birkaç ay önce küçük oğlum da aliyah yapınca, ben ondan sonra bedeni İstanbul’da, ama ruhu İsrael’de olan bir varlığa dönüştüm. Birkaç yıl içinde buna üç tane de toruncuk eklenince, no comment!

62. yaşımda çok şükür parçalar birleşti, yeniden tek olduk. Hatta beş yıldır ayrı kaldığım canım ablacığımla da birleştik. Gerçekten de kaç yaşında olursak olalım, doğum günleri bambaşka bir şey. İnsan o gün çocuklaşıyor. Hele yaşam serüveninizde güzel ve hakiki insanlar biriktirmişseniz, tadına doyum olmuyor. Herkes sevmeyi ve sevilmeyi ister, saygı görmeyi arzular. Bunlar yaşamın olmazsa olmazlarıdır. Ben de o şanslılardanım. Sabah 9’dan beri telefonum susmadı Whatsup’lar fazla mesaiden yorgun düştüler. Ne mutlu bana ne çok sevenim var…

Dün büyük oğlum ve çocuklarıyla” Pre” doğum günü partisi yaptık. Ellerinde pasta ile eve “Mazaltov” diye daldılar. Evimize güneş doğdu. Akşama küçük oğlum ve ailesi ile yemeğe davetliyim Sürekli olarak çok anlamlı mesajlar akıyor. Değişik ifadeler, anılar, iki damla gözyaşı…

Aklıma geçmişten birkaç doğum günü sahnesi geliyor. 20.yaşımı kutluyorum Birkaç aylık nişanlıyım. Sevgilim bana çok değerli bir hediye veriyor. O da çok genç, üniversite 4. sınıf öğrencisi. David’in o gün verdiği hediyeden çok daha değerlisi ise, kendi odasının çalışma masasının üzerindeydi. Ertesi gün Cuma günüydü ve ben onun evine Şabat yemeği için gittiğimde, önce kayınvalidemle hoş beş ettikten sonra, onun odasına girdiğimde masanın üzerindeki süslü paket gözüme çarpmıştı . Üzerindeki kartta “Doğum Günü Ertesi Hediyesi” yazıyordu. Paketi açtım, içinde, Oscar Wilde’ın “Pastoral Senfoni” isimli kitabı ve ilk sayfasında sevgilimin aşk dolu hitabı vardı. Bu armağan ilkinden daha fazla gönül telimi titretmişti. Çünkü bunda, sevgi, şefkat ve dostluk da vardı. Beni ne kadar iyi tanımış olması vardı… Hey gidi yıllar…

30. doğum günüm, akşamüstü saatleri, sofranın merkezinde Divan Pastanesi’nin geleneksel kestaneli doğum günü pastam ve gerçekten 30 adet mum. Çünkü mumlar halen pastanın üzerine sığıyorlar. Annem, babam, ablam, kafa yoldaşım Fügenika ve ben sofradayız, çocuklarım ve yeğenlerim etrafta kaynaşıyorlar. Bağırışlar tavanı deliyor ve ben mumlarımı üflüyorum. Fügen daha 26 yaşında ve soruyor” Sara,30 yaşındayken farklı bir duygu oluyor mu?” Ben içimi çekerek, burnuma rayihalar saçan iki yaşındaki küçük oğluma bakıp “Valla dün de Hay’ın altını temizliyordum, birazdan yine temizleyeceğim, demek ki 30 yaşta yeni bir numara yok” demiştim. Babamın kahkahası hala kulaklarımda çınlıyor.

Doğum günlerimi her yıl aynı kadroyla yıllarca kutladık.48. doğum günümde artık babam yanımızda değildi Onu birkaç ay evvel kaybetmiştim. Artık mecburen büyüme zorunluluğu vardı. Çünkü anne ve babalar gidince, insanın çocukluğu da o gün sona erer. Onu koşulsuz seven ve şımartan kimse kalmamıştır çünkü…58. doğum günümde de, annem de artık babama kavuştuğundan, tek can yoldaşım, eşimle baş başa kalıvermiştik.

52. doğum günümde, eşimden armağan olarak New York seyahati almıştım. MOMA, Metropolitan Müzesi, Broadway müzikalleri, Central Park, Noel ışıltıları ve ve ve… Tabii ki önce bir Liza Minelli konseri ve doğum günümde içimdeki Sarika ortaya çıkıverdi ve ver elini “Mary Poppins Müzikali”. Sonra da kendime hediye alıyorum Disney mağazasından “Cindirella” ve “Pamuk Prenses” bibloları ve bir doğum günü kartı, açınca içinden mis kokulu güller fırlıyor ve Louis Armstrong “What A Wonderful World” şarkısını söylüyor. Daha ne istenir ki bu hayatta?..

54. doğum günümde, İsrael’de ilk torunumuz Guy David doğmuştu. O gece, henüz 11 günlük olan kuzumu kollarıma alıp Hanukiyanın mumlarını yakmıştım. 56. doğum günümde, beş hafta arayla doğan minik kız torunlarımız Maya ve Sary de iki kolumdaydılar. Henüz 2 yaşındaki Guy da bacağımın hemen yanında, mumlarımı öyle üflemiştim. Sonraki yıllar artık aralık ayında hep İsrael’de oluyordum. Nihayet geçtiğimiz yıl, 62. doğum günümden henüz 20 gün önce İsrael’e aliyah yapmıştık. Yılların rüyası gerçeğe dönüşmüştü. Epeyi gecikmiştik ama yine de hamdolsun.

Ve bugün yine 11 Aralık. Uzağımda ve yakınımda olan herkes beni sevgiyle sarıp sarmalıyorlar. Dokunamadıklarım, ruhlarıyla yüreğime dokunuyorlar. Sevgilerini ılgıt ılgıt akıtıyorlar. İyi ki varlar, iyi ki varsınız. İyi ki doğdum değil mi? Geçmişe bakmıyorum artık Geçen geçti, giden gitti.

Dün, dündü, Derken Bu gün bile bitti… Hani demişti ya Mevlana, “Şimdi yeni şeyler Söylemek lazım”, İşte Söylüyorum, Güzel olacak her şey… Biliyorum…

Bizi Takip Edin
  • Facebook Basic Square
  • Twitter Basic Square
  • Google+ Basic Square
bottom of page