Eski Bir Fotoğraf
top of page

Eski Bir Fotoğraf


“ O gezideki anlar çok değerli ve özel olmalıydı. Yaşanılan duyguların ve anlamlandırmanın sadece fotoğraftaki insanlara ait olduğunun bilincindeydim. Ben yalnızca onları anlamak, hissetmek ve anmak istedim; gezdikleri o yerde, onlar artık yaşamazken…”

Aliya yapmadan bir kaç sene önce, bir İsrail gezimde, kuzenim Rosh Hanikra bölgesine gitmemi önermişti. Aramızdan çoktan ayrılmış olan büyükannemiz ve büyükbabamızın Lübnan asıllı dostları Raşel ile orada çekilmiş bir fotoğrafını da hatırlatmıştı kuzenim.

Rosh Hanikra, kuzeyde Israil- Lübnan sınır kapısının bulunduğu yerdir. Bir an Raşel’i doğup büyüdüğü ve muhtemelen gezmeye bile gidemediği Lübnan’ın sınır kapısında düşündüm. Kim bilir neler hissetmişti? İsrail’de yaşayan aile büyüklerim ve Raşel, fotoğrafın çekildiği gün, o bölgeye sadece manzara görmeye gitmemişlerdi kuşkusuz. Gözümün önüne muhtemelen daha önce görmüş olduğum bir fotoğraf, yüreğime ise hüzün ve özlem karışımı bir duygu geldi.

Bir hafta süren fırtına ve yağmurlardan sonra hava ilk defa o gün çok güzeldi ama ben kumlara uzanmak yerine Rosh Hanikra’ ya gitmeyi seçtim. Neden mi? Tam ifade edebilmenin zor olduğu, sadece hissettiğiniz, yapmanız gerekeni çok iyi bildiğiniz anlar olur ya; sizi yerinizde tutamayan, harekete geçiren, işte o yüzden. Oraya gidersem, orada yaşananları ve hissedilenleri daha iyi anlayabilecektim sanki.

Kalemim, defterim, fotoğraf makinemle kendime eşlik ederek yola çıktım. Tel-Aviv’den kalkan trendeki yolculuğum boyunca, genç bir kızken İsrail’de yaşayan büyükannem ve büyükbabamla geçirdiğim günleri, her gün onların evinden hazırlık sınıfında okuduğum Tel- Aviv üniversitesine gidiş gelişlerimi anımsadım. Bana verdikleri sevgi ve şefkati hissettim. Bize sık sık uğrayan dostları Raşel’in aydınlık yüzü de eşlik etti anılarıma...

Denizin büyüleyen mavisi, tepeden aşağıya bakarken gördüğüm eşsiz manzara ve gezdiğim mağara gerçekten muhteşemdi. Ama gördüğüm hiç bir şey beni o sınır kapısı kadar etkilemedi. O gezideki anlar çok değerli ve özel olmalıydı. Yaşanılan duyguların ve anlamlandırmanın sadece fotoğraftaki insanlara ait olduğunun bilincindeydim. Ben yalnızca onları anlamak, hissetmek ve anmak istedim; gezdikleri o yerde, onlar artık yaşamazken.

Raşel, sanırım Lübnan’dan o yıllarda süregelen savaştan dolayı gitmek zorunda kalmıştır. “Ağaçların kökleri, Yahudilerin bacakları vardır”*, ne de olsa. Bir başka ülkeye isteyerek göç edilse bilse, alışmak kolay değildir. Türkiye’den başka üç ayrı yerde yaşamış biri olarak çok iyi bilirim. Kaç yaşında olursan ol yeni öğrenmeye başlayan çocuk gözleriyle bakarsın etrafındaki sokaklara, binalara, insanlara.

Kimliğini sadece sen bilirsin; hangi aileden geldiğinin, kimin kızı olduğunun yaşadığın yeni memleketteki insanlar için hiç bir anlamı yoktur. Çocukluk, sınıf arkadaşların gibi hazır bulduğun arkadaşlar yoktur artık. Başkalarıyla iletişime geçebilmek için bütün yeteneklerini kullanmaya başlarsın. Kendini anlatmaya çalışırsın, gerçek kendini biraz da olsa anlayabilmişsen tabii. Kendini tanımak bir ömür boyu sürse de, uzaklarda daha iyi anlarsın özünü, sana çocukluğundan beri konulmuş tanımlamalardan uzak kalarak. Zor da olsa göç etmenin en güzel taraflarından biri de kendini daha iyi tanıyabilme imkânı vermesidir. Uzaklarda anlarsın yalnızlığın ne demek olduğunu. O yüzden yeni göç ettiğin memlekette kurduğun arkadaşlıklar çok değerlidir.

Belki de bu yüzden gitmiştim oraya, yurt dışında yaşamayı deneyimlediğimden, orada kurulan dostlukların değerini bildiğimden ve hala da anlamaya çalıştığımdan artısını eksisini göç etmenin. Şimdi geriye baktığımda anlıyorum ki, o gün duyduğum özlem sadece büyükanneme ve büyükbabama değildi, kurduğum özel dostluklaraydı da.

Doğduğu ve büyüdüğü memleket ile göç ettiği memleketi ayıran sınır kapısında olmak Raşel’e neler yaşatmıştı kim bilir… Her şeye rağmen orada dostların sevgisi ve desteği ile olabilmek Tanrının bir armağanıydı bence. Yaşama tutunmamızda bizleri yüreklendiren dostların payı büyüktür hiç kuşkusuz.

Uzaklıklar, yalnızlıklar ve hatta kayıplarım olmasa sevdiklerimin değerini bu kadar iyi bilebilir miydim?

Peki, ama gerçekten ayrı mı kalıyoruz? Zaman ve mekan bizleri ayırabilir mi? Gerçek olan, sonsuz olan ne? Fotoğraftaki o an, duygu ve sevgi değil mi?

Biz sıradan insanlar yaşamlarımızda olan bitenleri her zaman kontrol edemesek de, her şey kalıcı olamasa da, geriye sadece bize ait olan çok özel deneyimler, sevgi dolu anlar ve bazen de eski fotoğraflar kalır.

* Isaac Deutscher’ın - Polonya asıllı, Büyük Britanya’da yaşamış yazar, gazeteci, aktivist- köklerini soranlara cevabıdır.

Bizi Takip Edin
  • Facebook Basic Square
  • Twitter Basic Square
  • Google+ Basic Square
bottom of page