Sevgili David
Birlikte aynı gazetede yazmanın ötesinde uzun yıllar candan bir dostluğumuz oldu, aramızdaki önemli yaş farkına rağmen birbirimize çok yakın hissettik.
Bir gün bizim evde; “artık boğuluyorum, yapamıyorum” dedin. Sandım ki hekimlik kariyerine İsrael’de devam edeceksin. Oysa “İsveç” dedin.
“Peki lisan?..” diye sorduğumda, aldığım cevap karşısında tuttuğunu koparan kişiliğine hayranlığım daha da arttı. Türkiye’de yaşadığın son iki yıl içinde özel dersler almış, salt internetten İsveççe yazılar okumuş, yayınları izlemiş, bu lisanda kitap okumuş, edindiğin dostlarınla telefon görüşmeleri yapmış ve İsveç dilinde o ülkede çok zor olan iki aşamalı hekimliğe kabul sınavını başarmıştın. Sanıyorum uzmanlığını da kazandın veya kazanmak üzeresin.
Senin için çok seviniyorum, başarılısın ve çalışma koşullarından oldukça memnunsun. Ancak yine de tweetlerinden, İsveç düzeyinde medeni bir ülkede de yaşasan doktor azlığından, bürokrasiden şikâyet ettiğini görüyorum, galiba hayatın tek düzeyliğinden de… Üstüne üstlük ülkede yükselen güçlü faşist dalga ve aşırı sağ rüzgâr bilmem seni tedirgin ediyor mu?
Bana; “İbranice zor” demiştin. Haklısın geçen gün Prof. Rifka Garti İnzelberg’in “Yom Aliyah” vesilesi ile yaptığı bir konuşmasını izledim. 1982 yılında ülkeye geldiğinde tek kelime bilmeyen bir hekimdi. Doğru dürüst ulpan yapmaya, dil öğrenmeye bile vakit bulmadan stajına başladı. Alef ile beti yan yana koymaktan aciz iken gözlemlediği hastalarla ilgili kısmen İngilizce, kısmen imla hataları ile İbranice sayfalar dolusu formlar doldurmak zorunda kaldı.
Sonrasında üniversitede uzmanlık dalında eğitimini yaparken ders notlarını söylenenleri anında tercüme ederek Türkçe lisanında tuttu. Sinemada alt yazıları okumaya yetişemedi, esprileri anlaması zaman aldı. Kendisine; “tıp öğrencilerine ders vereceksin!” dendiğinde başlangıçta oldukça zorlandı. Ancak kendi ifadesi ile “bir anda geliyor, her şey çözülüyor.”
Bugün Prof. Rifka Garti İnzelberg, neurologie dalında sadece İsrael’de değil, dünyada ileri gelen bilim insanlarından biri sayılmakta…
Demem o ki, İbranice zor bir lisan, ancak eninde sonunda öğreniliyor. Sevgili David sen seçimini yaptın ve tüm kalbim ile sana mutlu bir yaşam diliyorum. Senin gibi iradeli bir insan hiç şüphe yok ki İsveççeyi öğrendiği gibi İbranicenin de üstesinden gelirdi ve dünyanın teknoloji, bilim alanında en üst düzey ülkesinde çok başarılı bir konuma gelebilirdi.
Gökyüzündeki yıldızlar İsveç’in uzun ve karanlık gecelerinde de kendini gösterir ve pırıltısını yayar. Bu mektubu gerçekte senin için değil yeni kuşaklar, geleceğini medeni bir ülkede ve “kendi evinde” kurmayı düşünenler için kaleme aldım…
Sosyal ağlarda rastladığım (*); “İsrael’i dünyanın en olağanüstü ülkesi yapan nedir?” sorusuna yanıt arayan çok sevdiğim anonim bir yazıyı Fransızcadan serbest dilde çevirerek aktarıyorum. Bu satırlar aynı zamanda belki geleceğini herhangi bir batı ülkesinde kurmayı düşünen gençlere yol gösterici olabilir…
Yüz metre kare alan içinde yüz renkte insanla karşılaşıyorsanız, kimi mini, kimi yerlere kadar uzanan etekler giyiyorsa, kiminin saç rengi mavi, kimininki havada uçuşuyor, kimi ise peruk giyiyorsa, kiminin bacakları güneşten yanmış, kimininki siyah veya beyaz ise bilin ki İsrael’desiniz.
Eğer bazı milletvekilleri o ülkenin haritadan silinmesini istiyor ve özgürce sokaklarda geziniyorsa bilin ki o ülke İsrael’dir.
Eğer kısacık bir gezintide, yolda, “miss univers” yarışmasında yer alabilecek 10 hanıma veya “Brad Pitt” adayı olabilecek 10 erkeğe rastlıyorsanız bilin ki İsrael’desiniz.
Eğer 18 yaşında ülkelerini korumak için savaşmaya hazır ancak diğer bir ülkeyi yok etmek için adımını atmayı düşünmeyen çocukları görürseniz Yeruşalayim’den uzakta olmadığınızı anlarsınız.
Yeryüzünün en çok nefret edilen ülkesinde yaşadığınızda milyonlarca kişinin soykırımlara uğradığı, katledildiği Sudan, Ruanda, Rusya veya İran’da yaşadığınızı düşünmeyin, bilin ki İsrael’desiniz.
Dünyada tıp alanında en önde, laboratuvar veya bilim ve teknoloji alanında en ileri on araştırma merkezinin nerede olduğunu biliyorsanız, İsrael’de olduğunuzu biliyorsunuz demektir.
Eğer savaş halinde olan ve halkının yüzde doksanının barıştan yana olduğu topraklarda yaşıyorsanız bu topraklar Eretz İsrael’dir. Ve sağcıların barışa karşı olduklarını savunuyorsanız bu insanlardan hiçbiri ile konuşmadınız demektir.
Eğer bir Yahudi olarak sokakta yürürken olmanız gereken tek yerde olduğunuzu düşünüyorsanız, bilin ki doğru seçimi yaptınız.
Taksi şoförünün Kant hakkında konuştuğunu duyarsanız ve Mozart’ı tanımayan politikacılar ile karşılaşırsanız emin olun ki İsrael’desiniz.
Çocuğuna el kaldıran bir babayı polisin tutukladığını görürseniz kesinlikle İsrael’desiniz.
Ve yaşadığınız ülkeden gurur duyuyorsanız işte benim ülkem budur diyebileceğiniz İsrael’desiniz…
(*); Bu anonim yazıyı İSYASI Yahudileri facebook sitesine koyan Avi Beto’ya teşekkür ederim.