top of page

VİCDAN  EN  İYİ  MAHKEMEDİR


Merhaba sevgili okurlarım. Günler günleri, aylar ayları kovalıyor. Bu arada hayat ellerimizin arasından akıp giderken, bizler farkına bile varmadan, hızla yaş alıp duruyoruz.

Bütün bunların ayırdına bayram sofralarında daha fazla tanık olup, yılların yaşam bandını, geriye doğru sarıp, eski bayram sahnelerine tek tek göz atarak, daha da emin oluyorum.

Çocukluk yıllarımın bayramları, gerçek bayramlardı. Neden böyle söylediğimi soracak olursanız, çünkü bayram dediğin kaygısızlık ve neşedir. Bayram dediğin, yeni kıyafetler, bayram harçlıkları ve hediyelerdir. Bayram dediğin annelerin ve ailedeki yaşlı kadınların veya büyükannelerin hazırladığı sofralar dolusu, leziz yemeklerdir.

O film şeridinin içinde, minik Sarika’yı, dümdüz kumral saçları, iri kara gözleri ve tombul yanakları ile hemen ayrımsayabiliyorum. Etrafında sevgili ablası, tatlı kuzinleri ve tek erkek kuzeni, kardeş yarısı, kızıl saçlı, çilli ve maviş gözlü Aşeriko var. Biz kıkır kıkır, şen şakrak, Aşeriko tek erkek olmanın şımarıklığı ile, kızıl kediler gibi öfkeli mırıltılar içinde…

Pırasa köfteleri, ıspanak sarmaları ve bin bir emekle yaratılan yemekler, şaraplar ve annemin hünerli elleriyle yaptığı baklavalar finalde.

Şimdi yeni bir film şeridi ve başka bir bayram sofrasına konuk oluyoruz; Ablamla benim artık ikişer çocuğumuz var. Sofrada kuzenlerden ziyade yeni dünürler ve torunlar var. Annemin büyük kardeşleri öte aleme göç etmişler. Annem tek başına yine etekleri tutuşmuş vaziyette koşuşuyor. Ama ablam ve ben ona azami yardım ediyoruz. Babam sofranın başında, dünürlerle sohbette… Yüzünde yorgun ama keyifli bir gülümsemeyle torunlarının gülüşüp şakalaşmalarını izliyor.

Yine bir bayram sofrası kurulmuş, artık oldukça olgunuz, anneleri yormamak için artık sofralar bizlerin evinde kuruluyor. Bu sefer ablam kendi evinde, çocukları, damadı ve gelini, torunu ve kendi dünürleri… Mavi gözlü minik torunu halının üstünde dans ediyor.

Ben de kendi evimde, dünürlerim, gelinlerim ve oğullarım. Artık babalarımızı da sonsuzluğa uğurlamışız. O gece bize gelen yaşlı annelerimiz, yılların yorgunu yaşlı çınar ağaçları gibi yaprakları dökülmüş, söze çok az katılarak, ama gülümseyerek yeni doğan ilk torun çocuğunu sevgiyle izliyorlar. Yemekten sonra büyük oğlum piyanoda, eşim gitarda hep birlikte şarkılar söylüyoruz. Yaşlı nineler titrek ama neşeli sesleriyle şarkılara eşlik ediyorlar. Yerde bebek koltuğunda oturan benim minik suratlı, iri kapkara gözlü erkek, bebek torunuma bakıp mutlu oluyorlar. Oğlancık etrafını ilgi ile süzüyor…

Sara fırdöndüler gibi, dili dışarda üç gün yemek pişirdikten sonra, kurulan uzun sofraların ardından, tatlı servisi sırasında, gecenin başarılı finalini izliyor. Bizim hırçın, kızıl, erkek kardeş yarısı, kuzen Aşeriko hala bizimle. Artık yaş kemale ermiş ama evlenmemiş. Her zamanki gibi evlerimizin başköşesinde sevgi ile ağırlanıyor. Gözleri artık sevgi ve keyifle parlıyor.

Ve bu sene yine bir bayram sofrası; Şimdi İsrael’de yaşıyoruz. Bundan böyle sofranın en büyükleri eşim ve bendenizim. Epeyi yorgunum ama mutluyum. Oğlanlar gelinler olgunluk yaşlarına erişmişler. Torunlarımız büyüdüler, artık okula gidiyorlar. Erkek torunum ince, uzun, dal gibi bir oğlan. 9 yaşında, gözlüklü, bilgisayar hastası… Kızlar,7’şer yaşında iki afet-i devran. Kıyafetler, uzun dalgalanan saçlar, yeni ayakkabılar, parlayan uzun kirpiklerin gölgelediği gözler, kimisi dökülmüş inci dişler, ipek gibi kaygan, gül kokulu tenler. Onlar artık soframızın parıldayan yıldızları.

Eşim beyaz saçları ve başında kipası ile sofranın başında oturuyor. Artık annelerimiz de ebedi uykularına çekilmişler Kardeşlerimizle uzaktan telefonla bayramlaşıp, iyi dileklerde bulunuyoruz. Bedenler ayrı ama gönüllerimiz hep birlikte…

Sara artık yükseklere ulaşan ağacın tepelerine ilerlerken, alttan sağlam, güçlü dallara yapışmış tatlı meyveler ve yeni tomurcuklar pıtrak gibi açılıp, çiçek vermeye başladılar. Sağlam sevgi ve saygı sularıyla beslenen ve kök salan ağaçlarımızın kalın gövdeleri, yükselmeye devam ediyorlar.

Ve gecenin finali: Herkes öpüşerek neşe içinde evlerine gitmek üzere dağılıyor. Gürültü patırtı bitiyor, el ayak çekiliyor. Havada neşeli çığlıklar ve kahkahalar asılı kalıyor. Eşim ve ben yeni bir seneye sağlıkla ve yavrularımızla eriştiğimiz için, yorgun ama mutlu bir şekilde sevgili Tanrı’mıza teşekkür ediyoruz.

İşte hayatın kendisi tam da böyle bir şey… Eğer bunun farkına varıp, aklımızı her şeye takmazsak, bizlere yapılan her yanlış harekete çok fazla üzülüp, kendimizi hırpalamazsak, Tanrı’mızın bizlerden istediği ve beklediği olgun ve bilge davranabilirsek, aslında sadece kendimize zarar vermemiş oluruz. O’nun bize biçtiği ömür parçasını layıkıyla yaşamış oluruz. İyimserliğimizi ve bağışlayıcılığımızı kullanmak zorundayız. Yoksa delinip, kevgire döneriz.

Önümüzdeki günlerde, kefaret günü olan Yom Kipur’u idrak etmek üzereyiz. Aslında VİCDAN EN İYİ MAHKEMEDİR. Bu günlerde kendi içimize dönüp, vicdanımızı enine boyuna sorgulayıp, onun vereceği hükmü tarafsız olarak kabullenmemiz gerekir. Bu yıl neler yaptık? İyi eylemlerimiz ve yanlışlarımız nelerdir? Neleri kötü ve hatalı yaptık? İyi edimlerimiz yeterli miydi? Zararın neresinden dönülse kardır.

Ben de bu satırlarımla, istemeyerek de olsa birilerini kırıp üzdüysem affedilmeyi diliyorum. Aynı şekilde gönlümü ve sırça saraylarımı yıkan herkesi de bağışlıyorum.

Hepimizin Tanrı’nın yaşam kitabına girmesini yürekten diliyorum.

Gmar Hatima Tova :)

Bizi Takip Edin
  • Facebook Basic Square
  • Twitter Basic Square
  • Google+ Basic Square
WhatsApp Image 2020-09-08 at 20.52.59 (1

İLETİŞİM

Adres                              : Mohrey Sigariyot 7 Bat Yam-ISRAEL
Telefon                           :+97236582936
Mail                                :turkisrael@gmail.com

 

KÜNYE

İYT Web Sitesi Künyesi:
Editör                             :Av.Yakup Barokas
Grafik Tasarım              :Şemi Barokas 
                                          Ovi Roditi Gülerşen

© 2018 by Turkisrael.org

bottom of page