Happy Birthday Lenny…
top of page

Happy Birthday Lenny…


“West Side Story” filmi, yaşı benimkine yakın olanlarda bir iz bırakmış mıdır bilemiyorum. Ama 1961 yılında çevrilen, 10 Oscar ödüllü bu filmin bendeki yeri nedense özeldir.

Şöyle ki; o dönemlerde piyasaya çıkan yeni bir film, günümüzde olduğu gibi tüm dünyada aynı tarihte gösterime girmez, Türkiye’ye hep 1-2 yıl sonra gelirdi. Türkiye’de filmin vizyona girmesi heyecan yaratmış, tüm dünyada olduğu gibi film gişe rekorları kırmıştı. Shakespeare’in Romeo ve Juliet’nin modern bir uygulaması olarak tanımlanan West Side Story, konusu, oyuncuları, dansları, müzikleri ile bir yeniliğin, farklı bir enerjinin habercisi gibiydi. Çocukluktan çıkıp gençliğe adım attığım, hafif isyanları oynadığım bir yaşta izlediğim bu filmin o yaş ruh halime pek uyduğunu anımsıyorum.

Görmeyenler veya hatırlamayanlar için mini bir özet geçeyim. Film kısaca, New York'ta yaşayan Porto Rikolu göçmen gençlerin çetesi Köpekbalıkları (The Sharks) ile göçmenlerin varlığından huzursuz olan Amerikalı gençlerin çetesi Jetler'in (The Jets) çatışmalarını anlatır. New York'un arka sokaklarında sürekli olay çıkaran Jetler ve Köpekbalıkları her fırsatta üstünlüklerini birbirlerine kabul ettirmeye çalışmaktadır. Ancak karşı gruplardan Tony ve Maria birbirlerini gördükleri ilk anda âşık olurlar.

Aslında West Side Story filme çekilmesinden önce 1957 yılında Broadway’de müzikal olarak büyük başarı kazanmıştı. Takip eden yıllar boyunca bu müzikal geniş kapsamlı turnelerle dünyanın dört bir köşesinde hayranlarıyla buluşmaya devam etti. Müzikalde ve filmde yer alan; “Maria”, “Tonight”, “Somewhere”, “America” gibi şarkılar, yıllardır tüm nesillerin tanıdığı, hatta ezbere bildiği şarkılar arasında yerini aldı. Aradan 60 yıl geçmesine rağmen… Tabii ki bu muhteşem müziğin yaratıcısı Leonard Bernstein sayesinde…

Leonard Bernstein Amerikalı bir besteci, orkestra şefi, piyanist ve çok başarılı bir öğretmendir. Ukrayna’dan göç eden bir Yahudi ailesinin oğlu olarak Massachusetts’de dünyaya geldi. Baba Samuel Joseph Bernstein, anne Jennie Resnick. Her ne kadar baba Sam oğlunun müzikle ilgilenmesine sıcak bakmadıysa da teyzesinin piyanosunun eve gelmesi ile müzik Leonard’ın hayatının en önemli unsuru olacaktı.

Amerikan tarihinin en yetenekli ve başarılı müzisyenlerinden sayılan Leonard (Lenny) çok uzun yıllar New York Filarmoninin müzik direktörlüğünü yaptı, dünyanın önde gelen orkestralarını yönetti. “Omnibus” ve “Young People’s Concerts” adlı TV programlarında müzikseverlere ilginç showlar sundu. Klasik müziğe olduğu kadar modern müziğe ilgi duyan Bernstein, “Candide” ve “West Side Story” bestelerinde bu iki ayrı türü başarı ile harmanladı.

Leonard Bernstein dolu dolu bir yaşam sürdü. Biyografisi kaleme alınıp yayınlandı. Son zamanlarda Hollywood’da onun yaşamını konu alan “A Star is Born” adlı bir filmin hazırlıklarına başlandı. Sanırım Bradley Cooper, Bernstein rolünü canlandıracak. Anlaşılan ABD bir biyografik filmle yetinmemiş ki, ünlü müzik adamının yaşamını aktaran ikinci bir filmin daha çekimlerine başlandı. “The American” adını taşıyan filmin başrolünde de Jake Gyllenhall’ı göreceğiz.

Filmden başladım, müzikale değindim, ardından Leonard Bernstein’ı anlatmaya geçtim. Niye mi? Çünkü Bernstein’ın 100. doğum günü olan 25 Ağustosu birkaç gün önce geride bıraktık. 2018 yılı süresince başta ABD’de, İngiltere’de ve Avrupa’nın birçok ülkesinde Leonard Bernstein’ın 100. yaşını anmak üzere çok sayıda konserler, sergiler, konferanslar düzenlendi ve düzenlenmeye devam ediyor. Çocukları Jamie, Alex ve Nina’nın girişimi ile “Leonard Bernstein at 100” başlığı altında düzenlenen bu etkinliklerde dünyanın en ünlü müzisyenleri sahne alıyor.

Bu durumda; “Bize de Lenny’yi anmak düşmez mi?” diye düşündüm. Ve siz okurların Leonard Bernstein’ı anmanıza vesile olmaya çalıştım. Leonard Bernstein’ın yaşamı süresince müzik alanında tarih yazdığı gibi, düşmana karşı mücadele vermekte olan İsrail askerlerine Beersheva’nın kumlarında konser vererek askeri alanda da tarih yazdığını biliyor muydunuz? Kısaca anlatayım…

İsrail devletinin kuruluşunun ilanının ardından ordunun bir kısmı Beersheva kentinde konuşlanmıştı. 20 Kasım günü askerler beklemedikleri ziyaretçilerle karşılaştılar. İsrael Filarmoninin 35 müzisyeni, müzikal direktörleri Leonard Bernstein ile birlikte Yerushalayim’den bindikleri otobüsle Beersheva’ya gelmişlerdi. Orada askerlerin moralini yükseltmek için, açık, kumluk arazide konser verildi. Aslında İsrael Filarmoni varlık mücadelesi veren bir halka, silahaltındaki askerlere farklı cephelerde aynı amaçla konserler vermekteydi. Rehovot’ta verilen konserlerden biri uzaktan gelen ağır silah sesleri ile bölününce, Bernstein hiçbir şey olmamış gibi piyanosunun başına dönmüş Adagio’suna devam etmişti.

Bağımsızlık savaşı süresince sık sık bu ülkeye gelen, destek veren, ülkenin klasik müziğinin gelişmesinde katkıda bulunan Bernstein; “Ben geleceğimin İsrael’in geleceği ile yakından ilgili olduğu kanısındayım” diyordu.

Takip eden yıllarda, her yıl İsrael’e gelmeyi sürdürdü. 1967’de Yerushalayim’de Ağlama Duvarını ilk ziyaret eden, duvara dayanıp duasını eden ilk kişilerden biri Lenny oldu. Kentin birleşmesi onuruna 1967’de üç konser yönetti. 1988’de, ölümünden iki yıl önce İsrael Filarmoni, Leonard Bernstein’ı “onursal şef” payesi onurlandırdı.

25 Ağustos Cumartesi günü Leonard Bernstein’ın doğumunun 100. yıldönümüydü. Happy Birthday Lenny… Eserlerinle yaşamaya devam ediyorsun. Teşekkürler…

Not: Yazının arasındaki fotoğraf Leonard Bernstein’ın Beersheva konserinden bir görüntüdür. Yazının sonundaki küçük filmde West Side Story’den “America” şarkısını dinleyebilirsiniz.

Bizi Takip Edin
  • Facebook Basic Square
  • Twitter Basic Square
  • Google+ Basic Square
bottom of page