top of page

YAZ MEVSİMİNİ SEVER MİSİNİZ?


Merhaba sevgili okurlarım, sıcaklarla aranız nasıldır? Valla ben kendimi bildim bileli yaz mevsimini hiçbir zaman çok sevemedim. Uzun ve ter kokulu günler bana hiç keyifli gelmez. Ama yaşadığım birkaç yazı bundan ayrı tutmak isterim. Bu yazlar ilkokulu bitirdiğim yıl olan 67 yılı ve sonrasında 68 ve 69 yıllarının yazlarıdır. O seneler ergenliğin başlangıcı, tatlı hayaller ve genç kızlığın ilk heyecanlı yıllarıdır.

67 yazında annemler Caddebostan’da yazlık tutmaya karar verirler. Bunun heyecanı henüz ilkbahar döneminde başlardı. Önce ev tutulur, annem bazı gereklilikler için alışverişlerini tamamlardı. Okul kapanmadan birkaç gün önce, tekrar alışverişe çıkılır plaj kıyafetleri ve yazlık giysiler satın alınırdı. Her yaz başı yeni bir güneş gözlüğü, beyaz bağcıklı renkli keten spor ayakkabılar ve yeni mayolar olmazsa olmazlarımızdı. Çok çalışkan bir öğrenci olduğumdan, o yıllarda artık çalışma hayatına giren güzel ablam, yüksek notlarla dolu karnemi aldığım zaman, bana gözlük ve ayakkabılarımı hediye alır, üstüne de yüklü bir parayı bir zarfa koyar bana sevgiyle verirdi. Benim canım ablacığım, bugün de en yakın can dostumdur.

Yazlığa taşınıp oradaki yatağımda uyuduğum ilk gece beni heyecandan doğru dürüst uyku tutmazdı. O duyguları tarif etmem olanaksız. Sanki önümde çok kalın bir kitap vardı. Kitabın kapağını açacak ve her gün yeni bir sayfasını okuyacaktım. Yazlıktaki ilk hafta halam beni, kendi aile dostlarının kızı ile tanıştırdı. İkimiz yaşıttık. Güzel ve şirindik. O sarışın, ben kumraldım. İlk günden kaynaştık, ayrılmaz ikili olduk. Kısa zamanda arkadaş gruplarına girdik, ortak heyecanlar ve sevinçler yaşadık. Bu yazlar benim, saatlerle sınırlı olsa da ilk özgür ve bireysel yaşayabildiğim zamanlardı. O yılların sevgili arkadaşı Sonya ile hala haberleşir ve çok sevişiriz. Yıllar içinde önce ikişer oğlumuz oldu, şimdilerde ise babaannelik zevkini yaşıyor ve paylaşıyoruz. Hey gidi günler hey!

İsrael’e ömrümde ilk defa 1971 yılında annem ve babamla birlikte gitmiştik. İlk defa yurt dışına çıkıyordum. Uçağa ilk kez binecektim. Heyecandan kabıma sığamıyordum. Uçak inişe geçtiğinde annem sevinçten ağlıyordu. Hem yıllardır görmediği abisine kavuşacak, hem de ilk kez kutsal topraklara ayak basacaktı. Babam sakin bir insandı ve duygularını fazla belli etmezdi ama gözleri parlıyordu.

Dayım çok uzun boylu ve yakışıklıydı, aktör John Wayne’ andırırdı. Annemi kollarına aldığında artık ikisi de kavuşmanın sevinciyle birbirlerinden kopamıyorlardı. Büyük oğlu ile bizi sevgiyle arabalarına bindirip, Hayfa’da bulunan Carmel Dağı’ndaki evlerine götürmüşlerdi. Ev halkı bizi heyecanla bekliyorlardı. Gerçek bir soylu olan dayımın eşi Viki, kuzenimin eşi ve çocukları. Çocuklardan biri kızdı ve 13 yaşındaydı. Ben de 15’tim. Vikita benim İsrael’deki yeni kankam olmuştu. Birlikte her gün saatlerce dışarıda gezer eğlenir, küçük alışverişler yapardık. Evde resim yapar, müzik dinlerdik. İbranice şarkılar söylerdik. Evlerindeki piyanoda saatlerce piyano çalardık. Hatta, Strauss’un, Mavi Tuna Valsini dört el olarak birlikte çalardık ve ev halkına konser verirdik. Dayımla annemin değmeyin keyfine, ikimizi gururla ve el ele dinlerlerdi. Malum birinin torunu, diğerinin ise kızıydık.

İşte beni hayatımın boyunca yakacak olan ilk aşkımın ateşinin tohumları o yıl yeşermeye başladı. Bu yıldırım çarpması gibi hızlı ve çok etkili oldu. Bu aşkın adı İsrael’di. Artık gelecekle ilgili planlarım vücuda gelmeye başlamıştı. Liseyi bitirince buraya gelecek önce üniversite okuyacak sonra akademik kariyer yapacak, ardından belki de siyasete girecektim. Oradaki iki rol modelim de hazırdı. Biri dayımın Technion Üniversite’sinde öğretim üyesi olan küçük oğlu Prof. Moshe Sasson ve o sene hala çok popüler olan Başbakan Golda Meir...

Bu öyle bir aşktı ki, öyle gelip geçici bir şey değildi.1973 yılında hala aynı kararlılıkta olduğumdan, yine temmuz ayında oraya gittim ve bir buçuk ay boyunca dayımların evinde misafir oldum. Artık tam 1 yıl sonra orada olacaktım.

Evdeki hesaplarım çarşıya uymadı ama aşkım içimde hep aynı ateşiyle yandı ve yaşadı. Ben Sara’cık buraya naçizane 62 yaşımdayken yerleşebildim. Hayallerimi ise oğullarım ve torunlarım hayata geçirecekler. Artık ağacımın kökleri burada yeşeriyor, dallanıp çiçek açıyor. Aşklar zamanla söner yerini sevgiye bırakır. İsrael benim en istikrarlı aşkım oldu. Hala ateşi arşa yükseliyor. Taşını, toprağını, ağacını, çiçeğini bile sevip okşuyorum. Gözlerimle güzelliklerini içip sarhoş oluyorum.

Nereden başlayıp nereye geldik? Hayır, esas konu yerinde… Şimdi diyeceksiniz ki İsrael’de yaz mevsimi çok sıcaktır, nasıl dayanıyorsun. Söyleyeyim, burası yazın bile yaşanası bir yer çünkü evde, okulda, tüm mekanların, araba ve otobüslerin, trenlerin soğutma sistemleri müthiş. Sular musluklardan şakır şakır akıyor. Çiçekler ve ağaçlar sulanma sistemlerinden dolayı şarkı söylüyorlar. Burası akıllı beyinlerin ülkesi… Su hiç kesilmez, elektrikler hiç sönmez, herkes mutlu ve huzurludur. Böyle ilkel şeylerle uğraşmıyorlar. O yüzden yaz mevsiminin sarı, yapışkan sıcaklığı beni hiç etkilemiyor. Yani ben burada dört mevsim şikayet edecek şey bulamıyorum. Aslında nedir biliyor musunuz? Eğer yürekten ve koşulsuz severseniz hiçbir şey sizi yıldıramaz.

Tekrar buluşmak üzere sizleri sevgiyle selamlıyor ve kucaklıyorum.

Bizi Takip Edin
  • Facebook Basic Square
  • Twitter Basic Square
  • Google+ Basic Square
WhatsApp Image 2020-09-08 at 20.52.59 (1

İLETİŞİM

Adres                              : Mohrey Sigariyot 7 Bat Yam-ISRAEL
Telefon                           :+97236582936
Mail                                :turkisrael@gmail.com

 

KÜNYE

İYT Web Sitesi Künyesi:
Editör                             :Av.Yakup Barokas
Grafik Tasarım              :Şemi Barokas 
                                          Ovi Roditi Gülerşen

© 2018 by Turkisrael.org

bottom of page