top of page

Polonyalı Renia Spiegel’i duymuş muydunuz?


Anne Frank Holokost’ta öldürülen bir buçuk milyon çocuktan sadece biriydi. Ama gelin görün ki onu dünyada tanımayan yok. Tabii ki günümüze ulaşan, onlarca lisana tercüme edilen günlüğü sayesinde… Anne Frank adına sergiler açılır, Amsterdam’da müzeye dönüştürülmüş yaşadığı evi her gün onlarca kişi tarafından ziyaret edilir. Daha geçtiğimiz hafta dünya basınında yer alan bir haberle yeniden gündeme geldi Anne Frank. Günlüğünde cinsel içerikli fıkraların yer aldığı iki sayfası ortaya çıkmış. Ama niyetim bu haberden söz etmek değil…

Anne Frank’ı düşündüğümde Holokost’ta yok edilen her bir çocuğun veya genç kızın her birinin, o dönemlerde yaygın olduğu üzere günlük tuttuğunu, aklından ve kalbinden geçenleri sırdaş addettiği günlüğüne yazdığına inanırım. Düşünsenize binlerce, on binlerce, yüzbinlerce günlük, tarihin en karanlık günlerinin küllerine gömülmüş ve yok olmuş günlükler. Yaşasalardı aralarından kaç ünlü yazar çıkacaktı kim bilir?

Geçtiğimiz günlerde takip ettiğim gazetelerin birinde; “The Lost Diary of Poland’s Anne Frank” (Polonyalı Anne Frank’ın kayıp günlüğü) başlığına rastladım. Onlarca yıl süresince pek az kişi Renia Spiegel ve günlüğünün varlığından haberdar oldu. 18 yaşındayken Naziler tarafından öldürülen Renia’nın özel bir yazı üslubu ile kaleme aldığı günlük, ilkin Polonya’da yayınlandı, yayınlanmak üzere İngilizceye tercüme edildi, şimdilerde beyaz perdeye uyarlanıyor. “Bunca yıl sonra mı çıktı bu günlük gün yüzüne?” diye sorduğunuzu duyar gibiyim.

Gerçek şöyle… Renia Spiegel ve ailesi Polonya’nın Romanya sınırında Przemysl adlı bir kentte yaşıyorlardı. Kız kardeşi Ariela ünlü bir çocuk film artisti olup Polonya’nın Shirley Tempel’ı olarak tanınmaktaydı. Renia 1939’da günlük tutmaya başladığında, ilk sayfaya düştüğü; “Yeni bir arkadaş edindim” ifadesi Anne Frank’ın günlüğü ile benzerlik gösterir.

Nazilerin Polonya’yı işgalinden birkaç ay önce Renia, tanınmış bir doktorun oğlu olan Zygmunt Schwarzer’e âşık olur. Renia ile Zygmunt birkaç ay aşklarını yaşarlar. Mayıs 1942’de günlüğüne şöyle yazar Renia: “Kadınların ilkbaharda tehlikeli oldukları doğru mudur? Evet, vahşi dişiler.” Hatta âşık olmasının etkisiyle zaman zaman şehvetli anlatım ve ifadeler yazmaktan da çekinmez. Ne de olsa günlüğü onun sırdaşıdır.

Aynı dönemde endişesini; “Bir pogromdan korkuyoruz, bir yerlere sevk edilmekten korkuyoruz. Ah Tanrım bize yardım et. Bizi koru” ibaresi ile ortaya koyuyor. 15 Temmuzda Naziler kentin 24 bin Yahudi’sini Przemysl’de kurdukları gettoya kapatıyorlar.

“Bu günü hatırla, çünkü bu günü gelecek nesillere anlatacaksın” diye yazıyor gettoya gönderildiğinde. “Bu gün sabah 8’de gettoya sürüldük. Artık burada yaşıyorum. Dünya benden uzak, ben dünyadan uzak…” Bu cümleler Renia’nın hissiyatını, kapana kısılmışlığını dile getirmiyor mu?

Temmuz ayının ikinci yarısında Renia günlüğünde, gettodan Nazi ölüm kampı Belzec’e yapılan Yahudi sevkiyatlarına tanıklık eder. Genç kız kamplara gönderilme korkusu ile gettodan kaçmayı başarır, kentin Aryan bölümüne geçer. Sevgilisi Zygmunt Schwarzer’in ailesi ile birlikte bir evin çatı katında gizlenirler. Ama ne yazık ki birkaç gün geçmeden 30 Temmuzda Schwarzer’in ailesi ile birlikte yakalanır ve Nazilerce kurşuna dizilirler.

“Üç silah sesi! Ve yitirilen üç yaşam… Geçen akşam, saat 10: 30’da… Kader! Hayatta en çok sevdiklerimi benden almaya karar verdi.” Bunlar Zygmunt’un yazdıkları. Bu sözcükleri kendi günlüğüne değil, Renia’nın günlüğünün sarı sayfalarına yazdı.

Daha neler mi yazmış Zygmunt? Son sözler şunlar: “Sürekli silah sesleri duyuyorum. Atışlar, atışlar! Benim sevgili Reniam günlüğünün son bölümü böylece tamamlanmış oluyor.”

Zygmunt savaş döneminde Renia’nın günlüğünü kaybetti. Savaş sonrasında Auschwitz ve Bergen Belsen’den canlı çıkmayı başardı. Heidelberg üniversitesinden mezun olmasının ardından ABD’de çocuk doktoru oldu. 1960’lı yıllarda Przemysl kentinden bir arkadaşı ABD’ye göç ederken günlüğü yanında getirdi. Bu değerli hazineye yeniden kavuşan Zygmunt, günlüğü Renia’nın New York’ta yaşamakta olan annesi Roza Maria Leszcynska’ya teslim etti. Hıristiyan bir ailenin evinde gizlendiği için hayatta kalma şansına sahip olan Renia’nın kız kardeşi Ariana, anne Roza’nın ölümünden sonra günlüğü sahiplendi. Ama uzun yıllar günlüğe elini süremedi, çünkü günlüğü okumak Ariana’ya acı veriyordu.

Ariana 2014’te yönetmen/yapımcı Tomasz Magierski ile tanıştı. Üç gün boyunca okuduğu günlük hakkında Magierski; “Bu anlatılmamış en iyi öykü” yorumunu yaptı. Przemysl’de yaptığı uzun araştırmalar sonrasında günlüğü filme uyarlama çalışmalarına başladı. Aynı zamanda günlüğün İngilizce yayınlanmasını gerçeğe dönüştürdü. Tomasz Magierski ayrıca, günlüğün yetenekli sahibinin anısına, her yıl bir edebiyat yarışması düzenlemeyi hedefleyen “Renia Spiegel Vakfı”nın kurulması için de ön ayak oldu.

Böylece dünya, Polonyalı Anne Frank’ın günlüğünün varlığını öğrenecek. Ve belki de günlük “Polonyalı Renia Spiegel’in Günlüğü” olarak dünyanın en çok okunan kitapları arasında yerini alacak. Renia gettoya kapatıldığında, “Dünya benden uzak, ben dünyadan uzak” diye yazmıştı günlüğüne. Belki de Renia artık uzak kalmayacak, dünyanın merkezinde olacak bundan böyle… Belki de Renia Spiegel’in adı, Anne Frank gibi ölümsüzleşecek…

Bizi Takip Edin
  • Facebook Basic Square
  • Twitter Basic Square
  • Google+ Basic Square
bottom of page