Yalçın Soner tartışmasının analizi
top of page

Yalçın Soner tartışmasının analizi


03/01/2018 tarihinde Yalçın Soner’in Sözcü Gazetesi’nde yayımlanan “Burası vatanın nereye gidiyorsun” başlıklı yazısı ile başlayan ve Aaron Baruch’un bloğunda yer alan, “Soner Yalçın’a cevabımdır” yazısı ile sürdürülen tartışma sosyal medyada bugüne dek -en azından Türkiye Yahudileri arasında- emsali görülmeyen sayıda kişi tarafından izlendi, konuya ilişkin yüzlerce mail ve facebook mesajı gönderildi.

Bu nedenle ve Türk Musevi Toplumu yönetiminin kontrolü dışında, sosyal medyada cereyan eden bu tartışmanın analizinin yapılmasının doğru olacağı görüşündeyim.

Yalçın Soner yazısında ne demektedir? Şöyle bir özetleyelim: Yazının ilk satırlarında Yahudilerin çok acı çektikleri belirtildikten sonra 4.500 vatandaşın son dönemde Türkiye’den gitmesine canının sıkıldığını ifade etmekte ve “Nereye gidiyorsunuz, burası vatanınız” diye seslenmektedir.

Yazının devamında Soner, Prof. Dr. Esra Danacıoğlu’nun “Anadolu Yahudileri” kitabında geliştirdiği son görüşlerinin de etkisinde, Anadolu’nun sadece 500 değil 2.500 yıldır Yahudilere ev sahipliği yaptığının altını çizmektedir ve uzun bir liste halinde Yahudi bireylerin Osmanlı ve Türkiye’ye kimi daha önemli, kimi daha önemsiz katkılarını sıralamaktadır.

Bu yazı Türkiye’de yaşayan Yahudileri oldukça memnun etti. Çünkü Türk Yahudi toplumunun Osmanlı’da ve Türkiye Cumhuriyeti’nde, Varlık Vergisi, Trakya olayları gibi bazı yol kazaları dışında huzurlu bir hayat sürdükleri şeklindeki 500. Yıl Vakfı’nın kurulmasından bu yana T.C. Dışişleri Bakanlığı ile birlikte pazarlanan ortak resmi söyleme de uygundu. Diğer bir anlatımla “sığınma ve ev sahipliği” edebiyatına farklı bir versiyonda da olsa sadık kalınıyordu.

Soner’in cemaatin resmi tarihçisi Naim Güleryüz’ün çalışmalarından ve Şalom arşivlerinden oldukça yararlandığı görülüyor.

Özetle yazı, yaşamlarını Türkiye’de sürdürmeyi düşünen Yahudilerin; “Biz Türk vatandaşıyız, başka Türkiye yok” savunma içgüdüsüne de çok uygundur. Tek olumsuzluk ise bu “kalma, gitme” tartışmalarının ayyuka çıkmasının verdiği rahatsızlık, 4500 rakamı ve “Efendi” kitabının yazarının geçmişte Yahudiliğe olumsuz yaklaşımı.

Aaron Baruch’un bloğunda kaleme aldığı yazısında Soner’e ; “4500 Yahudi vatandaşın Türkiye’den gitmesine canım sıkıldı diyorsun. Nereden çıkarttın bunu? Amma da salladın be kardeşim…” diye seslenerek bu noktada Türkiye’deki dindaşlarını rahatlamaya çalışıyor. Ve son üç yılda topu topu 500 Türk Yahudi’sinin İsrail’e göç ettiğini, bu göçün ekonomik sebeplerden kaynaklandığını, milliyetçi hislerle yapılmadığını açıklıyor.

Oysa Soner üç yıldan söz etmiyor, “son yıllarda” diyor. Son yıllarda, yani son 10-15 yıl içinde, Türkiye’deki Yahudilerin sayısının 20 binlerden -on bin rakamı da telaffuz edilmekle birlikte- 15 binlere düştüğü biliniyor. Demografik nedenler dışında bu azalmanın sadece İsrail’e olan göçten de kaynaklanmadığı, ABD ve AB’ye de hatırı sayılır bir göçün olduğu da malum.

Ne var ki Aaron Baruch’un sayısal açıdan bu önemsizleştirme girişimi Türkiye Yahudileri nezdinde pek tatminkâr olmuyor. Çünkü Baruch, Soner’in “gitme” çağrısına “Niye kalayım?”

sorusu ile yanıt veriyor ve misafirliğin sona ermesi gerektiği, esas vatanın 3 bin yıllık tarihi olan vaat edilmiş topraklar olduğunu ileri sürüyor. Böylece de TC’nin ve Türkiye Yahudi toplumunun resmi söylemini sorguluyor.

Aaron Baruch’a yanıt veren kişilerden Şalom yazarı Dora Niyego’nun durumdan vazife çıkarmaya çalışan; “Türkiye’de artık yaşamayan Türk Yahudilerinin cevap yazmalarını doğru bulmuyorum.(…) Lütfen dışardan bizim işlerimizi halletmeyi bize bırakın” şeklindeki naif serzenişleri ile Türkiye’de yaşamlarını sürdüren Yahudilerin büyük bölümünün de hissiyatına tercüme oluyor. Dora Niyego; “Biz işlerimizi sessizce kendimiz hallederiz” diyerek de “kayadez” politikasının devamını arzular görünüyor.

Sonuç Soner Yalçın herkesin eteğindeki taşları dökmesine vesile oldu.

Bizi Takip Edin
  • Facebook Basic Square
  • Twitter Basic Square
  • Google+ Basic Square
bottom of page