Balfour’un Arka Plani: İngilizler Yahudileri Sever mi?
top of page

Balfour’un Arka Plani: İngilizler Yahudileri Sever mi?


Birkaç gün önce Londra´yı ziyaret etmekte olan İstanbullu edebiyatçı bir hanım arkadaşımızla İngilizlerin genellikle Yahudileri sevip sevmediklerini tartışıyorduk. Bizim bildiğimiz Shakespeare’in ‘Venedik Taciri’ oyunundan Dickens’in ‘Oliver Twist’ine kadar Yahudi karakterlerin genelde cimri, para düşkünü ve olumsuzluklar taşıdığıydı.

Nitekim Birleşik Krallık Dışişleri Bakanlığı 90 yıldan bu yana, Kraliyet ailesi dahil, daha yakın zamanlarda İsrail veya Yahudiler için olumlu sözler yerine Arap dünyasını yücelten ve koruyan davranışlarda bulunmuşlardır.

O halde 1917 Balfour mektubunu yalnızca Weizmann’ın kimyasal buluşları veya Amerikan Yahudilerinin İngiliz İmparatorluğuna destek vermeleri gayesiyle açıklayabilir miyiz?

Yazar arkadaşımız bizi aydınlattı. George Eliot’un (erkek adı ile yazan meşhur 19. yy edebiyatçı kadın) 1876’da basılan ‘Daniel Deronda’ kitabına götürdü bizi. Daniel genç ve yakışıklı bir İngiliz asilzadesi olarak yetişir. Üvey babası Sir Hugh Mallinger onun siyasete atılmasını istese de Daniel başka arayışlar içerisindedir. Bir gün Thames nehrine düşen Mirah Lapidoth’u kurtarır. Bu güzel Yahudi kız yoluyla onların dünyasına girer. Ağabeyi Mordecai ile tanışır ve onun misyonu olan Yahudilere ‘Doğu’da yeni bir ülke kurma görevinden etkilenir. Daniel kendisinin Yahudi olmadığını zannettiğinden bu misyonu üstlenmez. Fakat zamanla İtalya’da gerçek annesini bulur ve Yahudi olduğunu öğrenir. Daniel alımlı genç İngiliz sevgilisinden (Gwendolan) vazgeçerek Mirah ile evlenmeye ve Mordecai’ın misyonunu gerçekleştirmeye karar verir.

George Eliot nereden etkilendi? 19. yüzyılın en önemli başbakanlarından Benjamin Disraeli’ye rağmen (Yahudi doğdu fakat Hıristiyan yetişti) İngilizler Yahudilere pek güvenmezler ve sevmezlerdi.

Eliot’un etkisi Protestan kiliselerden ve rahiplerinden kaynaklanmıştır. Yahudilerin Vaad edilmiş Topraklara dönmeleri halinde Tapınak’ın yeniden kurulacağı ve o zaman İsa Mesih’in 2. kez dünyaya döneceğine inanılıyordu. Bu akım muhafazakâr İngilizleri ve özellikle Kuzey Amerika’da Puriten’leri fevkalade sarmıştır.

Lord Balfour’un dışişleri bakanı olduğu dönemde başbakan olan ve siyaseti yönlendiren Lloyd George bir ‘Hebraist’ olarak bilinirdi. Yani Eski Ahit’in yer terimlerini (Jerusalem, Armageddon vb) kendi coğrafyasından bile daha iyi tanıdığı söylenir.

Yahudilere gösterilen bu sevda gerçekten elle tutulur bir sempatiden ziyade, kavram olarak Yahudilerin kendi ülkelerine dönmelerinin Hıristiyan dünyası için elzem olduğu ve ancak ondan sonra tüm Yahudilerin İsa’yı kabul edeceklerine dayanırdı.

1930’larda bu akım giderek tersine döndü ve Filistin’e Yahudi göçünün durdurulmasına kadar devam etti. Foreign Office’ın Arabistleri (Dışişlerinin Arap yanlıları) kontrolü ele aldılar ve Soykırımdan kaçanları Filistin’e sokmadılar.

Her ne kadar Yahudilerin ülkeye katkıları yadsınamazsa da, günümüzde İngilizlerin Yahudileri pek sevdiği söylenemez. Son yapılan bir ankete göre İngilizlerin sadece yüzde17’si İsrail’i ‘olumlu’ buluyor. Her ne kadar Theresa May, daha önceki başbakanlar(Cameron, Blair, Brown) gibi İsrail’in başarılarını ve güvenlik anlayışını takdir ediyor hatta saygı duyuyorsa da, İngiliz halkının çoğunluğu Filistinlilere acıma hisleri göstermeyi tercih ederler.

Kraliyet ailesinin de İsrail yanlısı olmadığını biliyoruz. Kraliçenin Orta Doğu’da 60 yıldır ziyaret etmediği tek ülke: İsrail. Fakat II.Elizabeth’in taç giyme töreninde esas dua ağırlığı Eski Ahit olmuştur. Anglo-Sakson kilisesinin Yeni Ahit’le arası (Katolikliğe karşı olduklarından) pekiyi değildir. Hatta daha ileri gidelim: Kraliyetin erkek çocuklarının moheller tarafından sünnet edildikleri biliniyor.

Bakalım annesinin yapmadığı resmi İsrail ziyaretini Charles kral olduğunda yapacak mı?

Etiketler:

Bizi Takip Edin
  • Facebook Basic Square
  • Twitter Basic Square
  • Google+ Basic Square
bottom of page