Sara Zaides: Tevye’s Ottoman Daughter
top of page

Sara Zaides: Tevye’s Ottoman Daughter








Robert Schild



3 Nisan tarihli “Değinmeler” köşemde (https://www.turkisrael.org.il/single-post/bir-israel-konseri-ve-tevye-nin-k%C4%B1z%C4%B1-hakk%C4%B1nda), Amerikalı dostum Sarah Zaides’in hazırlamış olduğu Türkiye ile ilgili doktora tezinin kitaplaştırıldığını belirtmiş, bir sonraki “Kitap Kurdu” yazımda beni de oldukça ilgilendiren bu çalışmayı sizlere tanıtacağımı müjdelemiştim. – İşte bugün sıra bu yazıya geldi…


“Damdaki Kemancı” müzikali ve/veya filmini izlememiş olanlarınız yoktur sanırım… Ölümünden 50 yıl kadar sonra, ünlü yazar Şolem Aleyhem’in romanından uyarlanmış olan bu sahne yapıtının başkişisi Sütçü Tevye’nin altı kızı vardı… Bunların ilki, aynı köyden fakir bir terzi ile evlenir; ikincisi sol görüşlü Yahudi bir öğrenci ile devrimcilere katılır; üçüncüsü bir “goy” ile kaçar, diğer üçü ise anne-babalarıyla Amerika’ya göç etmeye çalışırlar… İşte bunların en az birinin İstanbul’da kalmış olduğunu varsayalım – ve böylece bugün kısaca tanıtacağım kitabın öyküsü başlar!


Sarah Zaides’in Seattle’daki Washington Üniversitesi’nde hazırlamış olduğu doktora tezi, 2022 yılının sonunda Tevye’s Ottoman Daughter: Ashkenazi and Sephardi Jews at the End of Empire adı ile İstanbul’daki Libra Kitap’ta yayımlandı; içindeki aktüel fotoğrafların çoğu da dostumuz Alberto Modiano’nun merceğinden geliyor…


Mecazi anlamda kullanılan “Tevye’nin Osmanlı Kızı” ile kastedilen, daha çok 19. Yüzyılın son yirmi yılıyla 20. Yüzyılın ilk yirmilerini kapsayan dönemde Çarlık Rusyası’ndan İstanbul’a göç etmiş olup, bazılarının orada kalmayı yeğlemiş Rus Yahudilerinin tümüdür. Kitapta bu halk topluluğunun, yerleştikleri kentte yüzyıllardır kök salmış olan Sefarad ve Aşkenazlar ile ilişkileri, yaşam tarzları ve daha sonraki gelişimleri ayrıntılı biçimde inceleniyor. Gelenlerin bazıları “Constantinopolis”e yerleşip çeşitli meslek dallarında (örneğin terzi olarak) çalışmaya başlar, kimileri Batı Anadolu’da kurdukları çiftliklerde ziraat ile uğraşır; bir bölümü, aynı İmparatorluğun sınırları içerisinde bulunan Kutsal Topraklara veya çok uzaklara, ABD, Arjantin ve Brezilya gibi ülkelere devam eder, bir diğer bölümü Rus İhtilali’nden sonra memleketlerine döner – bazıları ise “beyaz kadın ticareti” ile geçinerek, onların aldattığı kimi genç kızlar da hayat kadını olur!


Dr. Zaides, bu ilginç çalışmasını dört bölüme ayırmış. “’Los Russos’ in the Jewish Entrepôt” başlıklı ilk bölümde, Konstantinopolis’e 1880’li, 90’lı yıllarda gelmiş, bazıları çok yoksul olan Rus-Yahudi göçmenler hakkında yerel Yahudilerin tutumlarını, keza nasıl karşılandıklarını, özellikle “El Tiempo” gibi kaynaklardan aktarılıyor. – “Ashkenazi Jews, Sephardi Jews and the ‘White Slave Trade’ in Constantinople” başlıklı ikinci bölümde, Çarlık Rusya’dan gelmiş Rozi ve Fremond isimli genç kızların Galata’da geçimlerini fahişe olarak sürdürmelerinin ardından, 1915 yılında Kemeraltı’ndaki Or Hadaş Sinagogu’nu yaşlanmış hayat kadınları için bir yurt konumuna getirdikleri anlatılıyor… Bu öyküden hareketle, o yıllarda aynı semtlerde genellikle Kırım Yarımadası’ndan gelmiş olan göçmenlerin işlettiği genel evlerden ve oralarda çalıştırılan bahtsız kızlardan söz edilirken, bu ‘ticaretin’ önlenmesi için canla başla çalışan cemaat üyeleri, yerel basın ve özellikle B’nei B’rith Locası’nın etkinliklerine yer veriliyor. – “The National Awakening? Askenazi Jews in Constantinople” başlıklı üçüncü bölümde, kentteki (Polonya veya Avusturya-Macaristan İmparatorluğu gibi) değişik kökenli Aşkenaz ahalisinin, kültürel ve örgütsel olarak Sefarad toplumuna rakip olması irdeleniyor… Bu bağlamda, 1900 yılında Almanya’dan ‘ithal edilen’ ve daha sonra Aşkenaz Cemaati’nin “Başhahamı”olacak Dr. Markus’tan söz edilerek, kentte uyanan Siyonizm hakkında geniş bilgiler yer alıyor, ayrıca Rus kökenli olmayan Aşkenazların, kendilerini ‘beyaz kadın ticareti’ olgusundan ayırmak/soyutlamak amacıyla “Alman Yahudisi” tanımını üstlendikleri konu ediliyor. – Dördüncü ve kitabın son bölümü ise “A Nursery Ground for Palestine? ‘Jewish Agriculturaslists’ in the Ottoman Borderland” başlığını taşıyor. Burada kullanılan “Borderlands” (sınır bölgeleri) biraz yanıltıcı olsa gerek, zira sözü edilen, ikisi de Rus kökenli olan Albert Kant ve babasının Bandırma’da kurup işlettikleri Tekfur Çiftliği ile Alfred Goldenberg’in işlettiği İzmir yakınlarındaki Or Yehuda Çiftliği’dir. Her ikisi de Rus Yahudilerinin Kutsal Topraklara duyudukları özlemi (ve de hazırlığı?) simgeliyorsa da, ne Kant ne de Goldenberg aliya yolunu seçmiştir! Sonuçta ilki İstanbul’a yerleşmiş, diğeri ise Alliance okullarının öğretmeni olarak Fas’a göç etmişti…



Sarah Zaides ve Leah Weinstein Yahya (İstanbul, Mayıs 2015)


Albert Kant’ın yanı sıra, örneğin Sarah Zaides’e İstanbul’da tanıştırmış olduğum Leah Weinstein Yahya’nın babası, Kişinev’den Konstantinopolis’e göç etmiş olan Lazar Weinstein da (birkaç yıl beklediği ABD vizesini “yırtarak”!) bu kentte kalmayı yeğlemişti… Odessa’da evlendirdiği iki yetişkin kızını aileleriyle geride bırakarak, 1891 yılında üç oğlu ve on yaşındaki kızıyla aynı kente gelmiş olan terzi Mordahay Goldfeld’in bir oğlu ilerleyen yıllarda Fransa’ya, diğer ikisi ABD’ne göç ederken, ‘kazandibi’ Belina İstanbul’da evlenecek ve neticede bu satırları karalayan torununa kavuşacaktı!


Bu tezi hazırlarken, en başta Israel’deki arşivlerden yararlandığını söyleyen Zaides, İstanbul Aşkenaz Sinagogu’nda da birçok değerli kaynağın bulunduğunu belirtip, bunların çok geçmeden incelenerek dijital ortama kazandırılmasını öneriyor – olası ilgililere buradan anımsatalım!


***


● Sara Zaides: Tevye’s Ottoman Daughter: Ashkenazi and Sephardi Jews at the End of Empire; Libra Yayıncılık, 2022; 200 sayfa

Türkiye dışından edinmek isteyenler için: https://www.amazon.com/dp/6258472451


***

Bir sonraki yazı: 3 Mayıs 2023











Bizi Takip Edin
  • Facebook Basic Square
  • Twitter Basic Square
  • Google+ Basic Square
bottom of page