Mürekkebi henüz kurumuş:Bülent Eczacıbaşı’ndan “Aklımızda Bulunsun”
top of page

Mürekkebi henüz kurumuş:Bülent Eczacıbaşı’ndan “Aklımızda Bulunsun”




Robert Schild


 Size bugün mürekkebi henüz yeni kurumuş bir kitaptan söz etmek istiyorum: Cuma sabahı kapı çaldı ve bir DHL kuryesi, İstanbul’dan Bülent Eczacıbaşı’nın daha bu ay piyasaya çıkmış “Aklımızda Bulunsun” başlıklı deneme seçkisini getirdi…


Sevgili Bülent ile Alman Lisesi’nde sınıf arkadaşıydık. Arada bir evde buluşup satranç, Levent’teki ilaç fabrikasının spor salonunda ise masa tenisi oynardık… Liseyi birincilikle bitirip önce London Imperial College’de kimya mühendisliği okudu, ardından da MIT’de aynı konuda master derecesini aldı. 1974 yılında, değerli babası Nejat Bey’in kurmuş olduğu sanayi grubunda çeşitli kademelerde görev almaya başladı ve bugün Eczacıbaşı Holding’in Yönetim Kurulu Başkanı’dır – bunun yanı sıra TÜSİAD ve TESEV gibi önemli kurumların başkanlığını yaptı, bugün ise gene babasının 1973 yılında İstanbul’a armağan ettiği İKSV’nin YK başkanlığını sürdürmektedir.


Bundan dört yıl önce yayımlanan “İşim Gücüm Budur Benim” başlıklı kitabından sonra, okurlarına daha farklı biçimde yönelmek isteyen Eczacıbaşı’nın düşünde yatan, okuyucuyla soru ve yanıtlarla gelişen sohbetlerdi aslında… Bu türe olduğunca yaklaşmak üzere, denemeler yazmaya başladı. Kaleme aldığı metinlerde anımsadıklarını, öğrendiklerini ve düşündüklerini paylaşırken, en başta gençlere yöneliyor. Onlara “birçok şey hakkında bir şeyler bilmek, bir şey hakkında da birçok şey bilmek” gerektiğini iletiyor, öte yandan da çeşitli ortamlarda gençlerle sürdürdüğü nice verimli sohbetler sonucu, “kimin kime mentorluk yaptığını” da sorguluyor!

Azmeden Derviş, Muradına Ermiş başlıklı yazıda, başarıya ulaşma konusunda sadece çalışkanlık ile zekânın yeterli olmadığını, bunun için bir yandan azim, öte yandan tutku gerektiğini okurken, “azmimiz yelkenlerimiz ise, tutkumuz onları dolduran rüzgârdır” benzetmesini görüyoruz. Bu savı kanıtlarcasına, yazının sonunda da Albert Einstein’ın “Özel bir yeteneğim yok – tutkulu derecede meraklıyım…” deyişi yer alıyor.

Bu kitabı okurken, Bülent Eczacıbaşı’nın ne kadar okumuş olduğunu, ne denli geniş bir bilgi dağarına sahip olabildiğini bir kez daha görüyorum. Örneğin İnovasyon Merkezi başlıklı yazısında, XVIII. Yüzyılın başlarında bir süre İstanbul’da yaşamış olan Lady Mary Montagu’nün Londra’daki yakınlarına yazdığı mektuplarda aktardığına göre, çiçek hastalığına yakalanmış kişilerin yaralarından alınan birkaç damla cerahatin sağlam insanların damarlarına aktarılmasıyla, bu hastalık önlenebiliyordu! Bilemiyoruz – o dönemde Osmanlı’da yeni fikirlerin araştırılmasına ve geliştirilmesine olanak veren bir ortam bulunsaydı, çiçek aşısı belki 1750’lerde oradan çıkabilecekti!


Batonu Sallarken Müziği Unutmak başlıklı denemesinde ise, yazarın liderlik hakkındaki şu düşüncelerine tanık oluyoruz: “Lider, eğer amacı hizmet etmekse, insanları ne istediklerini öğrenmek için değil, neye ihtiyaçları olduğunu anlamak için dinler. İnsanların isteklerinin sonu yoktur, her insanın arzuları birbirinden farklıdır. İstekleri öğrenmek için dinleyenler, hizmet etmek isteyen liderler değil, popülist liderlerdir. İnsanlara istediklerini vererek ayakta durmaya çalışırlar. Asıl amaçları, hizmet etmekle yükümlü oldukları insan topluluğunun yararı değil, kendi çıkarlarıdır. Onlar tarihteki büyük liderler listelerinde yer bulamazlar…” Ne kadar doğru bir analiz, değil mi?


Mizah konusunu irdeleyen Biraz Hafiflesek… yazısında da liderlik hakkında şu doğru saptama yer alıyor: “Mizah ciddi bir konu, çünkü mizahın değerini bilen ve mizahı kullanmayı öğrenenler, liderliğin çok etkin bir silahını elde ediyor.” Öte yandan Bülent dostumun “mizah yönlerini iyi bilen Süleyman Demirel ve Erdal İnönü gibi liderlerimizin istisna oluşturduklarını düşünmüyorum…” düşüncesini doğru bulmuyorum – ve sanırım bunu yakın tarihimiz apaçık göstermiştir!

Sevgili Bülent Eczacıbaşı ile lise yıllarından sonra bugüne dek bağımız kopmadı; dün gibi anımsıyorum, 1970’lerde uzun bir süre boyunca mektup aracılığıyla satranç oynardık… Evet, “mektup” dedim – zira o yıllarda teleks, telefaks, dahası internet ne gezer! Bu son saptama, bana kitaptaki şu güzel anekdotu anımsattı:


Bir üniversitede yapılan toplantıda söz alan bir öğrenci, eski ABD Başkanı Ronald Reagan’a şöyle demişti: “Sizin kuşağınız biz gençleri anlayamaz. Sizin zamanınızda televizyon yoktu, bilgisayarlar yoktu, uzaya gidilemiyordu, nükleer enerji yoktu, jet uçakları yoktu…”

Reagan, “Doğru, bunların hiçbiri yoktu,” demişti – “onların hepsini biz icat ettik.”



*****

● Bülent Eczacıbaşı: Aklımızda Bulunsun – İş İnsanları İçin Denemeler”; Yapı Kredi Yayınları, 2022; 262 sayfa


*****

Bir sonraki yazı: 14 Aralık 2022

































Bizi Takip Edin
  • Facebook Basic Square
  • Twitter Basic Square
  • Google+ Basic Square
bottom of page