MORİS LEVİ İLE SOHBET BİR BAŞKADIR
top of page

MORİS LEVİ İLE SOHBET BİR BAŞKADIR





MORİS LEVİ





Her cuma sabahı sosyal medya ya göz attığım zaman ilk okuduğum yazı, çok uzun yıllardır tanıdığım, zaman zaman cemaat işlerinde beraber çalıştığım, Büyükada aşığı bir dönem komşum Moris Levi imzasını taşıyor. Zamanla tiryakilik yapan bu paylaşımlar için “kitap ne zaman?” sorusunu benim gibi tüm dostlarının sorduğunu da tahmin edebiliyorum.

Moris Levi’nin kitapları ardı ardına çıktı. Eline alan herkes bir çırpıda okuduktan sonra başucu kitabı gibi kullanıyor ve kütüphaneye kaldırmıyor.

Gelin hep beraber Moris Levi’yi yakından tanıyalım.


FERİDE PETİLON


Moris Levi kimdir? Kendi kelimelerin ile kendini tanıtır mısın?

Hem olağan hem de garip bir adam. Babamdan çok şey öğrendim ama bir sözü var ki yaşadığım sürece aklımdan çıkmadı. Bize; "Herkesin yaptığını yapma" derdi. Oysa belki de azınlık psikolojisi yüzünden bizlerde, küçük toplumumuzda herkesin yaptığını izleyip taklit etme içgüdüsü hakimdir. Babamın bu sözü bana küçücük çocukken bile çok cazip gelmişti. Bu yüzden kimine garip gelen keyiflerimi ve tavırlarımı bilemek için hiç uğraşmadım. Böylece yaşamımda kendimi bulabildim. Başkasının garip ve beceriksiz bir taklidi olmaktansa kendim olabildim diyebilirim.

Yoğun ticaret hayatı sırasında yoğun bir cemaat hayatına vakit bulurdun. Yoğun bir cemaat hayatında okumaya ve yazmaya vakit buldun. O halde “vakit yok” cümlesini bizim için tanımlar mısın?

İnsan gerçekten istediği her şey için vakit bulabilir. Bilhassa zihinsel faaliyetler için vakit bulmak çok kolaydır. Sovyetler Birliği yıkıldığı zaman eski bir komünist esefle şunları söylemişti: "Eskiden ne iyi idi, biz çalışır gibi yapıyorduk işyerleri de bize ödeme yapar gibi yapıyorlardı, geçinip gidiyorduk işte." Bugün pek çok işte yaş ilerleyip tecrübe kazanıp biraz da ustalaşınca insan "Ne yapıyor ise yapar gibi görünmeyi biliyor". Ve zihninin içerisinde yazabiliyor, tasarlayabiliyor. Ian Fleming'in James Bond serisinin en iyi kitabının başlığında olduğu gibi "İnsan iki kere yaşar" diyebiliyor. Nasıl ki bazı şeyler vardır, kullanıldıkça tükenmez çoğalırlar. Gülümseme gibi, kahkaha gibi, sevgi gibi, maalesef kaygı gibi; yaşam süresini de çoğaltmak, hobilerinle doldura doldura genişletmek büyütmek olasıdır.


Çok değişik konularda yazılar yazıyorsun. Yeteneğin yanında, yazabilmek için yaptığın için çalışmalardan bahsedebilir misin?

Bu soruya da bir öykü ile yanıt vermeliyim. Hamile bir kadın Rabbi'ye gidip demiş ki; "Doğacak çocuğumun bir bilge olmasını istiyorum. Hangi üniversitede okumalı?" Rabbi gülmüş ve yanıt vermiş "Üç üniversite okunmalı." Kadın şaşkın; "Üç üniversite mi, hangileri onlar?" diye sormuş ve şu yanıtı almış "Büyükbabaları, babası ve annesi yeterince okumuş ve bilgeleşmiş ise çocuğun da bilge olacaktır şüphen olmasın."

Yeteneğim -var ise eğer- buzdağının sadece görünen yüzü. 60 yıl biriktirdim ben. Artık içinde aradığım kitabı bulamadığım bir kütüphanem var. Son 20 yıldır da yılda en az 50 kitabı okudum attım. Oğlum doğduğunda, evde kapalı kaldığımızda notlar almaya ve o yine evlendiğinden sonra biriktirdiklerimi yazıya dökmeye başladım.


Babanın hikayeleri ile büyüdüğünü birçok kere söyledin. Bugünlerde kitap okumayan nesil ile ileride kitap okumayan bir nesil mi yetişecek?

İnsanların entelektüel ihtiyaçları bir şekilde tatmin edilecek tabi. Geçmişe takılıp kalmamak gerek. Babamın evine günde 3 gazete girerdi. Son 10 yıldır pek az kişi ellerine gazete alıyor. Oğlumun evinde televizyon da hiç açılmıyor. Ama kesinlikle bizden daha sonraki kuşak bizlerden çok daha iyi ve sonuç odaklı düşünüyor. Bizim gibi her şeyden kâmil değiller Aslında her konuda yarım bilgiye sahiptik biz. Şimdi ise herkes ilgi alanındaki konuyu çok çok iyi ve ayrıntılı biliyor. İstisnalara bakıp da “böyle değil” dememek gerek. Genelde böyle. Ben asla gelecek için ümitsiz değilim. Geleceğin Victor Hugo'ları 140 harf içerisinde gerekeni yazmayı öğrenecekler. Bir araba tasviri ben de okuyamıyorum artık.


Aile bağlarının kuvvetli oluşu tüm yazılarına hâkim bir konu. Günümüzde aile ilişkilerini irdelemen mümkün mü?

Bizim kalabalık ve canlı çok renkli bir ailemiz vardı. Bugün benim küçük ailem dünyanın dört bir yanına dağılmış ama yine benim için canlı kalabalık ve rengarenk. Görmesini bakmasını bildiğinizde her insan onlarca öyküdür, ilginç ve eğlencelidir. Maalesef çok diploması, apoletleri ve kabarık bir cüzdanı olan insanların söyleyecek çok şeyleri olduğunu sanmak yanılgısına düşüyoruz. Olabilir tabi, ama çok kez rastladığımız basit insanlar daha çok düşündürür...


Tarih ile çok ilgilisin. Tarih yazmak için olayları sıralamak gerçekliğini araştırmak gibi bir başka zorluk da getirmekte. Tarihi yazıların hakkında söyleyeceklerin nelerdir?

Tarih bir nimet… Ne şanslıyız ki internetin etkin olduğu bir dönemde yaşıyoruz ve yine ne şanslıyım ki onca yeteneksizliğime rağmen İngilizce öğrenmek için çok uğraştım. Anlatmak istediklerime baz olabilecek o kadar tarihi olay ve vaka görüyor buluyorum ki. Yazdığım tarihi olaylar benim oltamın iğnesindeki yem gibi. Onlar okuyucuları eğlendiriyor yazılarımı okunur kılıyor. Beni de düşündürüyorlar.


Felsefe konularında ise birçok filozof ile ilgili yazılar yazdın. Bunca bilgiyi bir araya getirmek için çok emek vermen gerek. Teknoloji çağında halen not defteri mi tutuyorsun yoksa sen de bilgisayar tuşlarına rağbet etmeye başladın mı?

Öyle sorular sordun ki hep kendimi anlatmak zorunda kalıyorum. İnanmayacaksın ama burada da muhasebeciliğimin verdiği formasyonun tesiri var. Her özdeyiş, konu ve felsefi kuram tıpkı bir hesap planındaki hesap gibi muhasebeye benzer bir metotla sınıflanmış durumda. Bir yazı yazacağım zaman bilhassa farklı dönem ve kültürlerdeki ortak noktayı bu şekilde anımsamam kolay oluyor.


Paylaşmak, anlaşılmak hakkında neler düşünüyorsun?

Öyle bir dünyada yaşıyoruz ki kimse bizim ürettiğimizi, işe yaramaz ise ve evrensel değil ise anlamayacak, paylaşmayacak, okumayacak bile. Hep anlatmak istediğim de, bu dünyanın neresinde ve hangi dönemde yaşamış olursa olsun, insan hep aynıdır. Herkesin anlayacağı ve paylaşabileceği şekilde yazmak, düşünmek ve yorumlamak zorundayız. Bazı gereğinden fazla değer verilen kavramlar reçeteler var ki insanlığa çok zaman ve enerji kaybettirdiler, halen de kaybettiriyorlar.


Haydi şimdi kısa kısa – gündüz mü, gece mi?

Yerine göre


Spor giyim mi, klasik giyim mi?

Giyinmek için kafa yormak o kadar bana ters ki. Saygı duyuyorum bunu yapanlara ama ben klasik giyinip de düşünmemeyi tercih ediyorum.


Kitap okumak m,, film seyretmek mi

Artık film seyretmek. Tablo izlemek. Müzik dinlemek. İnternette dolanmak. Ne yazık ki bir süredir uzun metin okuyamıyorum.


Dağ orman mı, deniz dalga mı?

Ne olursa olsun doğa. Ama galiba en çok sevdiğim orman.

Ve geçmişte yaşamak mı, geleceğe ışınlanmak mı

Gençken eski romanları okur, geçmişe hayranlık duyar, geçmişte yaşamak isterdim.

Şimdi bana verilmiş olan zamanın benim için en iyi zaman olduğuna eminim.

Yaşamam için bana verilmiş olan coğrafya da birlikte yaşamam için önüme çıkmış insanlar da benim için en iyileri idi.


Teşekkürler, Moris. Eşin, çocukların ve torunların ile birlikte nice güzel yazılar ve tabii ki kitaplar yazman dileği ile…


Kitaplara ve birçok yerde çıkan röportajlarda rağmen, halâ her cuma “bakalım neler yazmış” diye merak ediyorum…






























Bizi Takip Edin
  • Facebook Basic Square
  • Twitter Basic Square
  • Google+ Basic Square
bottom of page