Barış ve savaş için küçük ülke: Israel
- Ezra BEHAR
- 7 saat önce
- 2 dakikada okunur

Bir ülkenin gerçek gücü nerede ortaya çıkar? Her şey yolundayken mi, yoksa her şey sarsıldığında mı?
Savaşı Sevmeyen Halk
Israel'in güçlü bir ordusu var. Ama dışarıdan bakıldığında pek görülmeyen bir gerçek daha var: Bu ülkenin insanları savaşı sevmez.
Neredeyse her evin bir hikâyesi vardır. Her ailenin askerde bir yakını, bir tanıdığı ya da bir kaybı vardır. Güvenlik bir zorunluluktur ama hiçbir zaman bir gurur meselesi değildir.
Israel'in kurucu liderlerinden biri şöyle demiştir: "Biz barış için çok küçük bir ülkeyiz, ama savaş için fazla küçüğüz."
Bu cümle toplumun ruh halini özetler. Barış burada bir tercih değil, varoluşsal bir ihtiyaçtır.
Değişen Bölge
Son yıllarda Orta Doğu'da yavaş ama anlamlı bir değişim yaşanıyor. Bazı ülkeler artık sürekli çatışmanın kimseye kazandırmadığını, iş birliğinin ise yeni kapılar açtığını görmeye başladı.
Abraham Anlaşmaları bu değişimin somut bir sonucu oldu. Ticaret gelişti, teknoloji ortaklıkları kuruldu, turizm başladı ve özellikle genç kuşaklar savaş dili yerine gelecek konuşmaya yöneldi.
Bu bir mucize değil; uzun yılların yorgunluğu ve daha gerçekçi bir bakış açısının sonucu. Barışın herkes için daha iyi olduğunun fark edilmesi.
İçeride Birlikte Yaşamak
Israel'i sadece dış tehditlerle tanımlamak eksik olur. Ülkenin içindeki günlük hayat, en az dış gelişmeler kadar belirleyicidir.
Israel'de iki milyondan fazla Arap vatandaş yaşıyor. Hastanelerde doktor, üniversitelerde akademisyen, mahkemelerde avukat, belediyelerde memur, şirketlerde mühendis olarak çalışıyorlar.
Kriz anlarında gerginlik artabiliyor, korku ve belirsizlik hissi yükseliyor. Ama çoğu zaman başka bir tablo ortaya çıkıyor: İnsanlar birlikte hayatta kalmayı seçiyor.
Son güvenlik krizlerinde Hayfa'daki hastanelerde Yahudi ve Arap sağlık çalışanları yan yana çalıştı, karma şehirlerde komşular birbirine destek oldu, sivil savunma ekiplerinde farklı kökenlerden gönüllüler birlikte görev aldı, acil durum merkezlerinde herkes kendi dilinde yardım istedi ve anlaşıldı.
Bu süreçler her zaman sorunsuz değil ama işliyor. Bu da dışarıdan görülmeyen, içeride hissedilen gerçek bir güç yaratıyor.
Neden Dağılmıyor?
Israel'in neden sarsılıp da dağılmadığını anlamak için tek bir sebep aramak yeterli değil.
Ortak tehdit algısı var; tehlike herkesin kapısındayken farklılıklar geri planda kalabiliyor. Küçük bir ülkede yan yana yaşamak zorunlu; bu da birbirini tanımayı kaçınılmaz kılıyor. Sağlık sistemi, sivil savunma ve yerel yönetimler kriz anlarında çalışıyor.
Toplumsal hafıza güçlü; bu toplum defalarca sarsıldı ve her seferinde ayağa kalktı. Ve belki de en önemlisi, insanların büyük bir kısmı burada kalmak istiyor. Kalmak ise birlikte yaşamayı öğrenmek anlamına geliyor.
Asıl Güç Nerede Yatar?
Bir ülkenin gücü tanklarında değil, toplumunun dokusunda yatar.
Bu kadar farklı kesimden oluşan bir toplumda anlaşmazlıklar olması normaldir. Asıl önemli olan, bu anlaşmazlıklara rağmen hayatın devam edebilmesidir.
Israel sarsılır çünkü zor bir coğrafyada, karmaşık bir toplum yapısıyla yaşıyor. Ama dağılmaz.
Çünkü insanları birlikte hayatta kalmayı öğrendi, kurumlar çalışıyor ve geleceğe dair umut hâlâ var.
Ve burada yaşayanların çoğu bunu biliyor: Birlikte yaşamak artık bir zorunluluk değil, bilinçli bir seçim. Zor olan seçim.
Ezra BAHAR
IYT dip not :
İfade edilen görüşler İYT web portalının editöryal politikasını yansıtmayabilir.
Yazarların düşünceleri sadece kendilerini bağlar.
Bir önceki yazımı okudunuz mu?




