(Yazarın yazısını sesli dinlemek için tıklayınız)
İkinci kez evlerimize kapanmak zorunda kaldığımız bu günlerde, her ne kadar hayatımızı spor amaçlı yürüyüşler, gazete/kitap okuma, Netflix filmleri ve bolca haber dinlemekle doldurmaya çalışıyorsak da, bu haftaki yazımın teması pandemi olacak. Ama endişe etmeyin sakın, benim pandemi yazım mutlu bir sonla noktalanıyor…
Covid 19’a yakalanan hasta sayısının, suni teneffüse bağlananların ve ne yazık ki ölüm vakalarının her gün rekor sayılara ulaşması üzerine yine 15 günlük sıkı bir eve kapanma dönemine girdi İsrael. Ailemizden, dostlarımızdan ayrı kalan, doğal yaşantımızın özlemini çeken her birimiz korku ve endişe içindeyiz. “Bu gidişle yakalanmayan kalmayacak, ben bu yaşta yakalanırsam hayatta kalır mıyım?” kaygısı kimin aklından geçmiyor ki?
Belli bir yaşın üstünde kişilerin bu hastalığı atlatmasının daha zor olduğu bilinen bir gerçek olsa da bugünlerde 102 yaşında Sultana Şoşana Levi ezberleri bozdu, yakalandığı Corona’yı yendi, tamamen iyileşti ve normal yaşamına döndü.
Corona’nın giderek tırmandığı İsrael’de, “102 yaşındaki bir kadının Corona’dan iyileşmesi” 5781 yılının bu ilk günlerinin en güzel haberi oldu.
Bu tanımı bilmem sizler de duydunuz mu? Güçlükleri yenmiş, badireleri atlatmış dirençli ve sağlıklı kalmayı başarmış yaşlılar için şöyle derlerdi; “Eski topraktır…” Corona’yı yenen Şoşana Levi de gerçekten eski toprakmış. Hem de bizim çok aşinası olduğumuz bir toprak… Neden mi? Çünkü kahramanımız Şoşana Levi doğma, büyüme Türkiyeli… Haziran 1918 - İstanbul doğumlu.Şoşana’nın oğlu Yosi Levi annesini bakın nasıl anlatıyor… “Annem gayet iyi… Doğal olarak yaşından kaynaklanan küçük rahatsızlıkları var. Belleği oldukça yerinde… Yürüyor, hareketli, sohbet ediyor. Bundan bir buçuk ay kadar önce annemin yaşadığı huzurevindeki bakıcılardan biri Corona’ya yakalanınca virüs oradaki birkaç kişiye ve anneme bulaştı.“
Şoşana’nın bu ileri yaşında bu savaşı nasıl kazandığı tabii ki merak konusu… Şoşana ne yer, ne içer, nasıl yaşar da böylesine güçlü olur? Et, tavuk tüketmiyor. Balık, süt ürünleri, meyve ve sebze yiyor. Oğluna göre Şoşana’nın en önemli avantajı aşırı iyimserliğiymiş. Her zaman mutlu, her zaman neşeliymiş. Dudaklarında gülümseme olmadığı görülmezmiş.
İşte Şoşana’nın iyimserliğinin diğer bir örneği… Birkaç gün önce Şoşana düşmüş, yanağında oluşan kesik dikilmiş. Ertesi gün onu ziyarete gelen doktorun “Nasılsın?” sorusuna cevabı, “Çok iyiyim”, “Peki, ağrın, sızın var mı?”, “Yok canım, her şey yolunda…” Hiçbir zaman, hiçbir şeyden şikâyet ettiği vaki değil… Hayatla barışık, her zaman mutlu…
Şoşana güçlü fakat bir o kadar da zarif bir kadın. Bir kadın olarak bakımlı olmayı sürdürüyor, Corona’yı atlatmasından birkaç gün sonra soluğu kuaförde alıyor, saçını kestiriyor, manikür ve pedikürünü yaptırıyor.
Şoşana’nın anne ve babası geçmişte Osmanlı İmparatorluğu sınırları içinde olan Selanik yakınındaki Didimotiko’dan İstanbul’a gelmişler. Şoşana İstanbul’da doğmuş, ilk gençliğini orada yaşamış… Genç kızlığında Taksim’deki Atatürk anıtı önünde çekilmiş fotoğrafları var…
İsrael’de uzun yıllar süren bir çalışma hayatı olmuş Şoşana’nın. Dokuz lisan konuştuğu için Sohnut’ta görev almış. Türkçe, Ladino, Fransızca, İngilizce, İbranice, Yiddiş, Almanca, Rumca, Çekçe… İsrael’e göç ettiğinde Şoşana, havaalanında ve limanda dünyanın her ülkesinden gelen göçmenleri karşılamış, onlarla kendi lisanlarında iletişim kurmuş. Güler yüzüyle karşılamış yeni bir ülkeye ayak basan göçmenleri…
100. doğum gününü kutladığında ailesi, Şoşana Levi’nin uzun yaşamını kayda geçirdikleri bir biyografi hazırlayıp, hediye etmiş. Şimdi, Şoşana’nın, 102 yaşında Corona’ya karşı verdiği savaştan galip çıkmasının ardından, ailenin bu biyografiyi güncellemesi gerekecek değil mi?
Kahramanımız Şoşana’dan öğrenecek çok şey var anlaşılan… İyimserliğini kendimize örnek alsak, onun yaptığı gibi küçük şeylerle mutluluğu yakalamaya çalışsak, yaşadığımız bu sıkıntılı günleri atlatmamıza bir nebze yardımcı olur mu acaba?
Sağlıkla kalın…