Biliyorum ki İsrail’de yaşayan arkadaşlarımızın şu aralar moralleri biraz düşük Nasıl olmasın ki? İsrail medyası, Covid-19 salgını sebebiyle 18 Eylül Cuma günü başlayacak sokağa çıkma yasağı ilan edildiğini duyurdu. Can sıkıcı olaylar bunlar… Ama kimi zaman sorunların üstesinden gelmek için böyle radikal önlemler almak gerekiyor. Aksi takdirde daha kötü sonuçlar çıkabiliyor ortaya. Bu haftaki yazımda, üzerime, düşen moralleri biraz düzeltmek, o yüzden pandemi sürecinde ülkemizde alınan bazı “tuhaf” önlemlerden söz edeceğim size. Ne işe yaradıkları konusunda elbet vardır bir bildikleri de, bizim aklımız yatmıyor herhalde…
Restoran, otel, kafe vb. tüm yeme-içme ya da eğlence yerlerinde saat 24.00’ten sonra müzik yayınına (canlı müzik, kayıt dinletilmesi vb. her türlü yayın dâhil) hiçbir şartta izin verilmeyecek. Müzik ruhun gıdasıdır, demezler miydi her zaman? Meğer yanlış biliyormuşuz, müziğin ruha iyi geldiği saatler, bir de virüsü tetiklediği saatler varmış. Aman ha siz siz olun, otel, restoran falan bir yana, evinizde tek başınıza olsanız bile, gece saat 24.00’ten sonra Spotify listenizi kapatın. Boş yere risk almanın gereği yok.
Valilik, Corona virüs tedbirleri kapsamında deniz araçlarındaki düğün, nikâh, sünnet düğünü, nişan ile gibi etkinliklere müsaade edilmeyeceğini duyurdu. Demek ki bu virüs sadece solunum yolu ile değil, deniz yolu ile de geçiyormuş. Acaba organizasyonu havuz başına çevirseler durum değişir mi? Ne bileyim, belki tatlı/klorlu su virüsün yayılmasında deniz suyu kadar etkili değildir? İnsanın aklına her türlü şey geliyor.
Koronavirüs tedbirleri kapsamında iş yerleri ve fabrikalar da dâhil olmak üzere kamuya açık her yerde maske takma zorunluluğu getirildi. Maske takmak derken? Bakın, bu konuya açıklık getirmekte fayda var bence. Yani maske çeneye mi takılacak, dirseğe mi yoksa bileğe mi? Burun açıkta kalabilir mi? Bütün yüzü mü kaplaması gerekir? Arabanın dikiz aynasına asılsa “maske takılmış” sayılır mı? Bunlar önemli detaylar atlamamak gerekir.
Şehir içi toplu taşımada ayakta yolcu taşınmasına kesinlikle müsaade edilmeyeceği bildirildi. Raylı sistem araçlarında koltukların tamamı ve ayaktaki yolcu kapasitesinin yüzde 50'si kadar yolcu alınabilecek. Metrobüste ise bu oran 3'te 1 olacak. Aklıma ilkokuldaki kesir problemleri geldi: “Elif'in 18 TL parası var. Parasının 1/3’ünden 1 TL daha fazla parası olsaydı istediği kitabı alacaktı. Kitabın fiyatı kaç TL’dir?” ya da “Bir folklor takımında 18 öğrenci vardır. Öğrencilerin 2/3'i erkek olduğuna göre kaç tane kız öğrenci vardır?” Anlayacağınız metrobüs şoförünün ilkokulda matematiği zayıf gelmişse, o araçta doğru oranı tutturmanın imkânı yok! Vay halimize.
Demem o ki, içinden geçtiğimiz bu zorlu süreçte alınan bazı önemler bize pek de mantıklı gelmiyor olabilir, ancak el mahkûm hepsine uymamız gerekiyor. Biraz daha sabır, çok yakında tünelin ucundaki ışığı göreceğiz, inanıyorum.