top of page

ERMOZA ailesi ile tanışacağız yakında


Bugünkü yazıma bir aktüalite/magazin haberi ile başlamak istiyorum. Haber şu… Sarit Yishai Levi’nin ‘Malkat ha yofi shel Yerushalayim’, Türkçe adıyla ‘Kudüs Güzeli’ romanı, Yes stüdyoları tarafından filme çekiliyor. Hele hele çok ilgi ile izlenen Shtisel dizisindeki rolü ile uluslararası arenada adını duyuran yakışıklı Michael Aloni’nin de bu dizide rol alıyor olması, bu girişimin yerel basında, hatta Türkiye’de de haber olması için yeterli bir sebep oldu.

2013’te yayımlandığı andan itibaren İsrael’in Çok Satanlar listesinde yer alan ‘Malkat ha yofi shel Yerushalayim’ Türkiye, Almanya, İtalya ve Amerika Birleşik Devletleri’nde yayımlanmış, 2015’te ‘Kudüs Güzeli’ adıyla Türkçeye kazandırılmıştı. Ben o zaman okumuş ve çok beğenmiştim… Okuyanlarınız bana hak verecektir. Hatta Sarit Yishai-Levi’nin ‘Malkat ha yofi shel Yerushalayim’ini “Amoz Oz’un ünlü ‘Aşk ve Karanlık’ eserinin Sefarad versiyonu” olarak tanımlayanlar oldu.

‘Kudüs Güzeli’, 20. yüzyılın başlarından (Türklerin, daha sonra da İngiliz Mandası’nın yönetimi ve İsrael Devleti’nin kuruluşundan) 1970’lerin ilk yıllarına kadar olan zaman dilimi içerisinde, Yerushalayim’in birkaç nesli kapsayan hikâyesi…

Hikâyenin odağında Sefarad Ermoza Ailesi yer alıyor. Anlatıcı –‘Şehrin Güzellik Kraliçesi’ namına sahip ailenin en güzel kadını Luna’nın vahşi ve isyankâr kızı- Gabriela… Görünüşte Ermoza Ailesinin üzerinde bir lanet dolaşmaktadır; ailenin erkekleri yaşadıkları çok büyük aşklarından vaz geçip, sevmedikleri kadınlarla evlenmektedirler. Gabriela’nın büyük büyük babası Rafael, gizemli, mavi gözlü Aşkenaz bir kıza âşık olsa da, hiç ilgisini çekmeyen frijid Merkada ile hayatını birleştirir. Rafael’in zeki, yakışıklı oğlu Gabriel ise çirkin, cahil, yetim Rosa ile zorla evlendirilir. Ve nihayet Rosa’nın, Yerushalayim’in bütün genç delikanlılarının ilgi odağı olan kızı Luna evlenmek için David’i seçer. Ancak David’in aklında yalnız, II. Dünya Savaşı’nda İtalya’da tanıştığı biricik aşkı vardır…

Sarit Yishai-Levi kitabında, Yerushalayim’in ve geçen yüzyıla ait tarihinin ilginç olaylarını zengin ve eğlenceli bir dille paylaşırken okuyucuyu keyifli bir yolculuğa çıkarıyor. Bundan beş yıl önce kitabı okumamın ardından, yazarı Sarit Yishai-Levi ile iletişim kurdum, onunla kitabı, içinde büyüdüğü Sefarad ailesi, kadının toplumdaki yeri, geçmişin Yeruşalayim’inde Sefarad/Aşkenaz toplumlarının yapısı gibi konuları konuştuğumuz bir söyleşi yaptım.

Söyleşi, o yıllarda yayın yönetmenliğini yaptığım ŞALOM DERGİ’nin Aralık 2015 tarihli 51. sayısında yayınlandı. Hani yazılarımda deneyimlediklerimi okurlarla paylaştığımı vurguluyorum ya her zaman, bu kez de Sarit Yishai-Levi ile uzun sohbetimizden ufak kesiti sizlerle paylaşayım…

Benim ona sorduğum sorulardan biri şöyleydi… “Kitabınızın ana temalarından biri Sefarad – Aşkenaz kültür çatışması ise, diğeri de o dönemin kadınının gerek aile içerisinde, gerekse ülkenin kuruluş ve gelişme aşamasındaki yeri ve rolü. Bu konudaki fikirlerinizi, şahsi deneyimlerinizi de irdeleyerek paylaşabilir misiniz?”

İşte Sarit Yishai-Levi’nin yanıtı… “Romandaki Sefarad Gabriel ile Aşkenaz Rohel arasındaki aşkın, 20. yüzyıl başlarında yaşanmış olduğunu göz önünde bulundurmak gerekir. O dönemde Sefaradlar birkaç nesildir Kudüs’te yaşıyordu, çoğunluğu zengin, eğitimli, iş, güç, dükkân sahibi kişilerdi, aralarında avukatlar, öğretmenler, yazarlar, yayıncılar vardı. O yıllarda Kudüs’e gelen Aşkenazların çoğunluğu fakir yeşiva öğrencileri, dindar, cahil ve bir mesleği olmayan kişilerdi. O topraklarda yaşayan Sefaradlardan çok farklıydılar, Sefaradlar Aşkenazların kendilerine uygun olmadığını düşünüyor, onları dışlıyorlardı. Ayrıca Sefaradlar kimliklerini korumak ve çoğalmak adına evlilikleri kendi toplumları içinde yapmaya özen gösteriyor, farklı etnik gruplarla karışmaktan kaçınıyorlardı. Bu durum sadece Aşkenazlar için değil aynı zamanda o dönemde o topraklarda yaşamakta olan Mağrepli, Yemenli Yahudiler için de söz konusuydu. Aşkenazlar ve diğer etnik Yahudi grupları ile evlenme yasağının İkinci Dünya Savaşı’na dek devam ettiğini düşünüyorum. Babamların kuşağında artık karışık evlilikler vardı, benim kuşağımda ise artık böyle bir ayrımcılık söz konusu değil. Ben iki kez evlendim, her iki eşim de Aşkenaz Yahudisiydi.”

Kadınların ülkedeki konumları hakkında da şunları söylemişti Yishai-Levi: “Kadınlar ülke kuruluşunda fiilen rol aldılar, Bağımsızlık Savaşı’nda erkeklerle omuz omuza çarpıştılar. Ülkenin kuruluşundan sonra da kadınların erkekler gibi askerlik görevlerini yerine getirmeleri zorunluluğu kanunla belirlendi. İsrail kadınları her alanda büyük başarılara imza attılar, bir kadın başbakanımız oldu, geçmişte ve günümüzde birçok kadın milletvekili ve bakan siyasi alanda görev yaptı ve yapıyor, bilim kadınlarımız var, hatta aralarından biri birkaç yıl önce Nobel Ödülü’nü kazandı, büyük şirket ve holdingleri, bankaları yöneten kadınlarımız var. Buna rağmen erkeklerin çıkarlarına olan bir ayrımcılık söz konusu, bu ayrımcılık en çok kadın ve erkeklerin maaşlarında belirgin olarak ortaya çıkıyor.”

Romanının beyaz perdeye aktarılacağı müjdesini o söyleşide vermişti Yishai-Levi… “Çekimlerin 2016’da başlaması bekleniyor” demişti. Oldukça gecikmeli de olsa ‘Kudüs Güzeli’nin nihayet ekranlara taşınıyor olması sevindirici… Ermoza Ailesi ile tanışmak için, şimdi bize 2021’in başında ekranlara gelecek ‘Malkat ha yofi shel Yerushalayim’ dizisinin yayınını beklemek kalıyor.

Sevgili okurlar, bu yazım size yeni bir Yahudi yılına, 5781’e gireceğimiz Rosh HaShana bayramı öncesinde ulaşacak. Bu vesile ile önümüzdeki yılın, geride bıraktığımız yıldan daha iyi olması dileklerimle SHANA TOVA U METUKA…

Bizi Takip Edin
  • Facebook Basic Square
  • Twitter Basic Square
  • Google+ Basic Square
bottom of page