Filozof olmayı reddeden düşünür; Hannah Arendt.
Felsefenin 20. yüzyıldaki en önemli isimlerinden Hannah Arendt, Johanna "Hannah" Cohn Arendt adıyla 14 Ekim 1906 tarihinde o zamanlar bağımsız bir şehir olan Aşağı Saksonya'nın Linden şehrinde (şimdiki Hanover'in bir parçası), seküler bir Yahudi ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi ve Königsberg (hayranı olduğu Immanuel Kant'ın şehri, bugünkü adı ile Kaliningrad, Berlin'de büyüdü.
Rusya kökenli büyük ebeveynleri, Rus Reformist Yahudi toplumuna üyeydiler. Baba tarafından büyükbabası, iş adamı ve Königsberg Yahudi Cemaati’nin liderlerinden biri ve aynı zamanda Yahudi İnancına Mensup Alman Vatandaşlar Merkezi Örgütü’nün üyelerindendi. Bu örgütün diğer üyeleri gibi kendisini Alman gören Hannah’nın büyükbabası, Siyonist faaliyetleri onaylamamıştı.
Ailenin tek çocuğu olan Hannah’nın ailesinin kökenleri, antisemitizmin yükseldiği Litvanya’ya dayanmaktaydı. Büyük ebeynleri Baltık ülkesinden kaçıp mülteci olarak Almanya’ya yerleşmişlerdi.
Hannah’nın iyi eğitimli ebeveynleri Alman Sosyal Demokrat Partisi’nin üyelerindendi. Babasını 7 yaşındayken kaybeden Hannah, çok küçük yaşlardan itibaren evlerine gelen entellektüel sosyal çevreye katılmaya başladı.
Sosyalizmin Almanya’da yükselişe geçmeye başladığı Birinci Dünya Savaşı’nın son yıllarında Hannah’nın annesi sosyal demokratik tartışma grupları organize etmeye ve Rosa Luxembourg’u takip etmeye başladı. Marksist Luxembourg’un ve filozof Immanuel Kant’ın görüşleri Hannah Arendt’in düşüncelerinde oldukça etkili olmuştur.
Çocukluğunda Antik Yunanca öğrenen ve şiir yazmaya başlayan ünlü düşünür, okulunda da felsefe kulübüne katılmıştı.
Hannah’nın Luise-Schule Okulu’ndaki eğitimi, kendisine hakaret eden öğretmenine karşı bir gösteri başlatınca yarım kaldı ve annesi onu Berlin’e sosyal demokrat arkadaşlarının yanına yolladı. Ailesinin sosyal ve finansal desteği ile eğitimini tamamlayan ve Marburg Üniversitesi’ne kabul edildi.
Bu arada 20. yüzyılın diğer tanınmış düşünürleri Danimarkalı Kierkegaard ve Martin Heidegger ile tanıştı. Marburg’da klasik diller, edebiyat, Protestan teolojisi ve felsefe eğitimi aldı.
17 yaşındaki Hannah ile bir ilişkiye giren evli ve iki çocuklu 35 yaşındaki Heidegger özellikle Freiburg Üniversitesi rektörü seçilmesinin ardından Nazi Partisi’ne destek vermeye başladı. Uzun yıllar sır olan ve yıllar sonra biyografisinde açıklanan bu ilişki nedeniyle Hannah Arendt büyük tepki aldı.
Heidegger'den ayrıldığı dönemlerden birinde Heidelberg'e taşındı ve orada varoluşçu felsefeci Karl Jaspers'in danışmanlığında Aziz Augustinus'un düşüncesinde aşk kavramı üstüne bir tez yazmaya başladı.
Arendt'in tez çalışması 1929 yılında yayınlandı ancak 1933 yılında Yahudi olduğu gerekçesi ile gerekli hocalık niteliklerine sahip olmadığı belirtilerek Alman üniversitelerinde ders vermesi engellendi. Bunun üzerine Paris'e kaçan Arendt orada edebi eleştirmen ve Marxist gizemci Walter Benjamin ile tanışıp onunla dost oldu. Fransa'da kaldığı süre boyunca Yahudi göçmenlere yardım ve destek sağlamaya çalıştı.
Ancak Fransa'nın II. Dünya Savaşı sırasında savaş ilan etmesi ve Alman askeri kuvvetlerinin Fransa'nın bazı bölgelerini işgal etmesi sonucunda Yahudilerin toplama kamplarına gönderilmesinden ötürü Fransa'dan da kaçmak zorunda kaldı. 1940 yılında Alman şair ve felsefeci Heinrich Blücher ile evlendi.
1941 yılında kocası ve annesi ile birlikte, ona ve yaklaşık 2500 Yahudi göçmene yasadışı vize veren Amerikalı diplomat Hiram Bingham IV yardımı ile ABD'ye kaçan Arendt New York'taki Alman-Yahudi topluluğun aktif bir üyesi oldu ve haftalık “Aufbau” için yazılar yazdı.
II. Dünya Savaşı bittikten sonra Heidegger ile ilişkisini sürdürdü ve Almanya'nın Nazilerden arındırılması etkinliklerinde onun lehinde tanıklık etti. 1950 yılında Amerika Birleşik Devletleri'nin doğal vatandaşı ve 1959'da da Princeton Üniversitesi'ndeki ilk tam kadrolu kadın profesör oldu.
1975 yılında, 69 yaşında hayata gözlerini yumduğunda Annandale-on-Hudson, New York'ta kocasının uzun süre ders vermiş olduğu Bard Koleji'nin mezarlığına gömüldü.