
( Yazarın yazısını sesli dinlemek için tıklayınız)
Bir zamanlar, lakabı “İsrael’in Kraliçesi” olan Selanik, şimdiye kadar Diasporada yaşana gelmiş olan en önemli Yahudi şehriydi. 1492 yılında İspanya ve Portekiz’den kovulan Yahudiler, o devirde Osmanlı coğrafyasına ait olan Selanik’e yerleştikten sonra, orada gerçek cennetlerine kavuştuklarını duyumsamışlardı. Bu şehirde gönenç içinde yaşamaya başlayan Sefarad Yahudileri, yüzyıllar boyunca süren gelenek ve göreneklerini burada daha da geliştirmişlerdi.
Buradaki en önemli geleneklerden bir tanesi, sütlü ve mayalı bir ekmek olan “ El Pan De Los Siete Sielos “ adlı, sadece Şavuot bayramında yapılan bir ekmekti.

780 yıldan bu yana, “El Pan De Los Siete Sielos” ekmeği, Şavuot bayramının geleneksel yiyeceklerinin arasında birinci sıradaydı. Selanik Yahudileri bu geleneği 2. Dünya Savaşı başlayana kadar sürdürdükleri halde, Nazilerin Selanik’e girip, Yahudi cemaatinin neredeyse tümünü, ölüm kamplarında yok etmelerinin ardından bu geleneksel Şavuot ekmeği, tarihin tozlu sayfalarında kayboldu. Günümüzde Selanik’te halen yaşayan bir avuç Yahudi, Şavuot’da hala bu ekmeği, bayram akşamı sofralarına koyuyorlar. Böylece geleneği azıcık da olsa devam ettirmek için çabalıyorlar.
Bu ekmeğin tarihçesi neredeyse,8. yüzyılın başlarına dayanıyor. Bu dönem “La Convivencia” veya “Bir Arada Var Olmak” olarak Yahudi tarihinin altın sayfalarını oluşturan dönemin adıdır. Bu dönem Sefarad Yahudilerinin “Altın Çağı” olarak nitelenir. O dönemde Yahudiler, Hıristiyanlar ve Müslümanlar barış içinde ve bir arada yaşamışlardır. Bu üç kültür birbirleriyle etkileşimde bulunmuş, fikir alışverişleri yapmış ve İber Yarımadası’nın kültür ve yenilik merkezi haline gelmesine neden olmuştur.
İşte bu etkileşimlerden bir tanesi, Yahudilerin, Hıristiyan komşularının Paskalya Bayramlarında pişirdikleri “Paskalya Çöreklerine” öykünerek yapmaya başladıkları Şavuot ekmeğidir. Hıristiyanların Paskalya çöreklerinin üzerinde süs olarak kullandıkları dinsel motifler gibi, Yahudiler de bol sütlü, epeyi tatlı ekmeklerini, Tevrat’tan anlatılan hikayelerin motifleriyle süslemişlerdir. O günde yenilmesi gelenek olan sütlü ve peynirli yiyeceklerle donatılmış, Şavuot sofralarını bu ekmeği de katarak zenginleştirmişlerdir.
“Yunan Yahudilerinin Yemek Kitabı”nın yazarı Nicholas Starvoulakis bu ekmeğin tarifini de kitabına dahil etmiştir. Starvoulakis’in kökleri Girit, Türk ve Yahudi bir geçmişe sahip. Kendisi İngiltere’de doğmuş, ABD’de öğrenimini tamamlamış,1968-1972 tarihleri arasında Tel Aviv Üniversitesi “Bizans Sanatı ve Mimarisi” üzerine tekrar öğrenim gördükten sonra, sonunda 1977 yılında Yunanistan’a yerleşmiştir. Şimdi Atina’daki Yahudi Müzesi’nin müdürlüğünü ve Girit’de bulunan “Etz Hayyim” sinagogunun başkanlığını yürütmektedir.
Starvoulakis yemek kitabındaki geleneksel yemek tariflerini Holokost’tan kurtulmayı başaran Selanik’li “Survivor” Yahudilerden derlemiştir. Ayrıca kitabındaki tarifleri illüstrasyonlarla süslemiştir. “El pan De Los Siete Cielos” , Şavuot Bayramının ve Şavuot hikayesinin bir tablosu gibi betimlemiştir. Ekmeğin tam merkezinde, Sina Dağı’nı simgeleyen bir daire şeklinde bir motif vardır. Çünkü Şavuot Günü (7 Sivan) Tanrı Moşe’ye Sina Dağı’nın tepesinde, kutsal 10 Emir tabletlerini vermiş ve Tora’yı Yahudi ulusuna armağan etmiştir. Sina Dağı motifinin üzerinde 7 adet kalınca şerit vardır, bu şeritler dağın üzerindeki bulutları simgeler.” Sefarad Mutfağı” adlı kitabın ön sözünde, Rabi Robert Sternberg; 7 Gökyüzü, “7 Tanrı Katı” hakkında manevi bir açıklama getirmektedir. Rabi’ye göre, 7 Tanrı Katı, bir Yahudi’nin ölümünden sonra, ruhunun 7 adet kutsal evreden geçtikten, sonra cennete ulaşmasını sembolize etmektedir.
Diğer bir olasılık ise ruhun sevinçten 7 kat arşa yükselmesi de olabilir, çünkü Tanrı Şavuot günü Yahudilere Tora’yı vermiştir. Ayrıca Pesah’tan Şavuot’a kadar geçen 7 haftayı da göz ardı etmemek gerekiyor. Bazı Yahudiler ise bu bulutların üzerine el figürü “yad” eklerler ki, bunun anlamı, Tanrı’nın Sina Dağı’nda, kendi eliyle 10 Emir’i kayalara kazmış olmasıdır ve Moşe’ye Tora’yı onunla yüz yüze konuşarak verdiğini anlatmak içindir.
Ekmeğin üzerindeki diğer bir şekil ise “Kuyu” motifidir. Kuyu, 40 yıl süresince Sina Çölü’nde göçer olarak yaşayan İsrailoğullarının, Moşe’nin ablası Miryam yaşadığı sürece sürekli su kaynaklarına sahip oldukları halde, Miryam ölümünden sonra su kaynaklarının tükenmesini sembolize eder. İnsanlar, ancak Miryam’ın ölümünden sonra buldukları su kaynaklarının hep Miryam’ın onuruna Tanrı tarafından verildiğinin ayırdına varırlar. Daha sonra Moşe, yine Tanrı’nın sayesinde onları suya kavuşturur. (Tevrat, Sayılar20:1-2 ve Talmud Taanit 9-A).
Yaakov’un Merdiveni, ekmeği süsleyen diğer önemli motiftir. Tevrat’ın Yaratılış kitabının 28:10-17,bölümünde Yaakov’un Bet-El’e gitmesi anlatılır. Yaakov, bir gece orada açık alanda başını bir taşa koyup uyuya kalır. Rüyasında yeryüzüyle cennet arasında yükselen bir merdiven görür. Rüyasında meleklerin bu merdivenden yukarı ve aşağı doğru inip çıktıklarını görmektedir.
Tanrı Yaakov’a; bu ülkeyi ona vereceğini, ve kendi soylarından gelecek olanların, bütün dünyaya yayılacaklarını söyler. Tanrı ayrıca, Yaakov’a, soylarının gelecekte ve ebediyen kendisi tarafından kutsanacağını ve onları sürekli olarak gözeteceği sözünü verir. Rüyasında gördüğü merdivenin anlamı, yeryüzü ile 7 kat gökyüzünün arasındaki ilişkiyi, yani Yaakov ile Tanrı’nın ilişkisini sembolize etmektedir.
Ekmeğin üzerindeki şekillerin arasında bir de yılan figürü vardır. Sina Çölündeki 40 yıllık yolculuk sırasında, sürekli ekmek yerine “man” (manna) yemekten bıktıkları için söylenip, şikayet ettikleri zaman Tanrı gazaba gelerek, onların üzerine, zehirli yılanları salarak kızgınlığını gösterir. Yılanlar insanlara saldırır ve sokarlar. Moşe, Tanrı’ya halkını bağışlaması için yalvarır ve dua eder. Tanrı, Moşe’ye güvenir. Göklerden aşağıya, bakırdan yapılmış yılan biçiminde bir asa gönderir. Yılan asa kumun üzerine saplanır. Bu asaya bakan bütün yaralılar anında iyileşirler.(Tevrat, Sayılar 21: 5-9).
İspanya’daki ve Portekiz’deki Katolikler, paskalya çöreklerini yanlarına alarak gittikleri kiliselerinde, Paskalyanın ilk gecesi, ayin sırasında kutsarlar. Yahudiler de bundan örnek alarak, 8. yüzyıldan itibaren, orada yaşarlarken Şavuot akşamı “Tikkun Leil Şavuot” için gittikleri sinagoglarda ” El Pan De Los Siete Cielos” ekmeklerini yanlarında götürüp kutsamayı alışkanlık haline getirmişlerdi.
Bu gelenek Selanik Yahudileri tarafından yüzyıllar boyunca tekrarlanmış olup,1940’larda, Naziler Yunanistan’ı işgal edince, her şey gibi bu da sona ermiştir.1943 yılında Naziler 56 bin Selanik Yahudi’sini Auschwitz’e ölüme göndermiş olup, savaşın sonunda bu cemaatten geriye sadece 1.100 kişi hayatta kalabilmiştir.
Kitabın yazarı Nicholas Starvoulakis, son iki yıldır, Yunanistanla birlikte diğer ülkelerde yaşayan Sefarad Yahudisi ile konuşup bu geleneği sormuş, onların bu “Şavuot ekmeği” geleneğini sürdürüp, sürdürmediklerini ortaya çıkarmak istemiştir. Birçok kişinin ninelerinden kalan bu ekmeğin tarifini bildiklerini, ama sadece İspanya’da, tek bir ailenin bu geleneği uyguladığını ortaya çıkarmıştır.
Juan Manuel Hernandez’in ailesi, baba tarafından Barselona’nın yerlisidir. Hernandez şöyle anlatıyor:” Benim ailemin geleneğinde, yalnız Şavuot bayramına özel olarak El Pan De Los Siete Sielos” adlı ekmek hala her sene pişirilir. Bu ekmek başka hiçbir vesile için yapılmaz. Bu tatlı ekmek sadece, Tora’nın Tanrı tarafından Yahudilere verilmesi onuruna, Şavuot Bayramında yapılan, bir sevinç ekmeğidir”.
“Yedi kat gökyüzü, dünyanın yaratılışı sırasındaki göksel katmanları simgeler ve yaratılışın yedi gününün sürecini anlatır. Bu ekmek bize Tanrı’nın verdiği Tora’nın, gıda olarak simgesel olarak yenmesidir. Yani ekmek bedenin, Tora Ruhun gıdasıdır. Benim büyükannem Yaakov’un merdivenini yedi basamaklı yapardı. Bir tane altı köşeli yıldız, (Magen David), Moşe’nin asası,10 Emir-Tora Tabletleri, ve diğer sembolleri aynı hamurdan şekiller haline getirip ekmeğin üzerine yapıştırırdı. Sonra ekmeğin yapımı bitince üzerine bal sürerdi. Daha sonra çöldeki “manna” anısına üzerine susam ve şeker serperdi. Bizim ailede, ilk önce Şabat akşamı okunan (Çıkış 16:4) bölümü okunduktan sonra , herkese birer parça dağıtılarak yenir. Ardından “Çıkış:20” bölümündeki 10 Emir okunur ve bütün ekmek tüketilir.”
Nicholas Starvoulakis’in”Cookbook of the Jews of Greece” kitabındaki tarife göre:
PAN DE LOS SIETE CIELOS
Malzemeler:
7-8 su bardağı un
2 su bardağı şeker
50 gr. taze maya
5 yumurta
1/3 su bardağı ılık su
5 çorba kaşığı eritilmiş, tuzsuz tereyağı
1 çorba kaşığı anason ekstresi veya rakı
½ su bardağı süt.
Yapılışı:
Ilık suda yarım çay kaşığı şekeri eritin, mayayı ekleyip,15 dk. dinlenmeye bırakın.
Unu ilave edin ve iyice karıştırın. Kaseyi temiz bir havluyla iyice sarın ve 30 dk. dinlendirip kabarması için bekletin.
Bu arada yumurtaları, şeker ve anason ekstresi veya rakıyla birlikte iyice çırpın .
Dinlenmiş olan hamura ekleyin, erimiş tereyağını ve sütü de ekleyin.
Hamuru iyice yoğurun.
Hamurlu kabı, bir havluyla sarıp, hamur iki katına kadar büyüyene kadar bekleyin.
Hamurdan yapılan şekiller:
Hamuru yuvarlak olarak 3 cm. yükseklikte oklava ile açın. Tam merkeze orta boy bir kaseyle, bir daire yapın. Bu Sina Dağı’dır. Hamurdan 8 tane ince şerit yuvarlayın. Orta dairenin içine 1 cm. arayla yerleştirin. Bunlar dağın üzerindeki bulutlardır.7 adet hamur parçasından kalınca şeritler yapıp yan yana ana yuvarlağa yapıştırın. Bunlar yedi kat gökyüzüdür. Miryam’ın kuyusunu, bardakla kesin ve şekillendirin, üzerine bir hamur bulut yapın. Hamurdan yılan yapın ve 7 gökyüzünün üzerine yapıştırın. Aynı şekilde Yaakov’un merdivenini hamurdan yapıp dıştaki yuvarlak kalın şeritlerin üzerine yapıştırın.
Pişirme:
Fırını, önceden 200 dereceye getirip çalıştırın. Bir çorba kaşığı suya eklenmiş bir yumurta sarısını iyicene çırpıp, fırçayla bütün ekmeğin üzerine sürün.
Ekmeği fırına verip 200 derecede 10 dakika pişirin. Sonra ısıyı 175 dereceye alıp, yaklaşık 20 dakika veya üzeri koyu altın sarısı rengini alana kadar pişirin.
Afiyet olsun.