top of page

Yeni yıla girerken eksiler – ve “merhem” artılar...


Yılın son günlerinde kaleme aldığım 2019’un bu final yazısı, yılın ilk gününde karşınızda... Güzel, düzgün bir “marka”dır “twenty-twenty” ama yılın kendisi de o denli güzel ve düzenli geçecek mi acaba? Önümüzdeki 31 Aralıkta, 2020 yılının sona ermesiyle, 21. Yüzyıl’ın beşte biri tamamlanmış olacak – büyük umutlarla girdiğimiz Üçüncü Binyıl’dan, gözlerimizi açıp kapamadan bir yirmi yılı daha geride bırakarak... Bakınız, o şanlı 2000’de İkiz Kuleler’e daha saldırılmamış, Körfez Savaşı daha olmamış, Suriye’deki iç savaş henüz başlamamıştı. İlk Çağı sonlandıran Kavimler Göçü’nden bu yana göçmen sorunu bu denli büyük boyutlara ulaşmamıştı. Internet daha çocukluk yıllarını yaşıyor, sosyal medya yeni yeni doğmak üzereydi. Bir-iki “kötümser mihrakın” söylemleri dışında “küresel ısınma” sözcükleri pek duyulmuyor, duyulsa da ciddiye alınmıyordu...

...oysa ki, şu fıkra çoktandır anlatılmaya başlanmıştı:

Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’nun Bukovina yöresini seller götürmektedir... Yağmur bir türlü dinmez, sonunda Prut Nehri taşar, evleri su basar. Geduldig ailesi, baba yadigârı iki katlı evlerini peyderpey boşaltır ve yakın bir tepede kurulu komşu köydeki akrabalarının yanına sığınır. Yaşlı dedeleri İtzik ise, Tanrı’nın yağmurları durduracağına inanmakta ve evini terk etmemek için direnmektedir...

Sular yükselmeye başlayınca, yatağı ile yorganını alır ve evin üst katına yerleşir. Orada tüm gün boyunca pencereden göğe bakarak dua eder, ancak yağmur durmaz ve gece boyunca da sürer... Sabah olduğunda, İtzik’in küçük oğlu bir sandal ile eve yaklaşır ve babasını almak için saatler boyunca dil döker, ancak başarılı olamaz... İhtiyarın tek söylediği şudur: “Tanrım beni kurtaracak!”

Yağmur yağmaya devam eder ve bir gün sonra sular evin ikinci katını da basar, İtzik çatıya çıkar. Bu kez büyük oğlu, aynı sandal ile gelir ve babasını zorla bindirmeye kalkışır, o ise bütün kuvvetiyle direnir. “Tanrım, beni yalnız bırakma...” diye yakarırken, eninde sonunda kurtulacağına inanmaktadır...

Sonraki gün yağmurlar daha da şiddetlenir, seller çatıyı örter ve yaşlı adamı alıp götürür.

Cennetin kapısına geldiğinde, İtzik Tanrı’ya seslenir: “Ey, ulu Yaradan! Sana yakarışlarım, sonsuz inancım böyle bir son mu bulacaktı? Yılmadan sabrettim, beni kurtaracağını bekledim, ancak nafile...”

Aldığı yanıt ise apaçıktır: “Bak, sevgili kulum İtzik – sana bir değil, iki elçi gönderdim, kurtulman için!”

Bugün ise, insanoğlunun vurdum duymazlığından kaynaklanarak yerküremizin atmosferi ve dolayısıyla doğal çevresi korkutucu boyutlarda ısınıyor. Şu sıralarda her gün haberlerde dinliyor/okuyoruz: Avustralya ile Latin Amerika’nın bazı bölgelerinde, ancak şu sıralarda yaz mevsiminin yaşandığı güney yarımkürede değil sadece, Türkiye’nin Karadeniz bölgesinde bile yıkıcı orman yangınları yaşanıyor; şimdilik sadece Venedik gibi şehirleri tehdit eden dev boyuttaki seller oluşuyor... Yemen ve Suriye’de iç savaşlar sürüyor, bu ülkelerin yanı sıra Afganistan ve Irak’da bir türlü yılmayan terör hareketlerinden kaçmaya çalışan dev göçmen akımları, Türkiye ve Avrupa’nın sınırlarını zorluyor. Afrika’nın kimi “alışılagelmiş” (?!?) ülkesinin yanında Venezuela’da (lütfen, sadece bir “L” ile!) da açlık tehlikesi gittikçe artıyor; Kuzey Kore (ve yarın belki de Iran) gibi bilinçsiz ülkelerin nükleer silah çekincesi aklı selim insanları korkutuyor vs. vs.

Tüm bunları gördükten sonra, iki binli yılların ilk yüz yılını “kurtarmak” için en azından neler gerekli, şimdi ona bakalım. Keza,

  • çevre konusunda imzalanmış uluslar arası antlaşmalardan cayıldıkça;

  • popülistlerin seçim alanlarında söylediklerine dikkatle kulak verilmeyerek, akıl almaz vaadlerine kanıldıkça;

  • göçmen sorununu önlemek üzere, Birleş(me?!)miş Milletler kalıcı ön tedbirler almadıkça;

  • herkes dini ibadetini, yaşadığı köyün/kentin kuytu bir sokak köşesinde çekinmeden yapamadıkça – ancak bununla birlikte din olgusu devlet işlerine karıştırıldıkça;

  • çok uluslu holding şirketlerinin daha da tröstleşmesi/kartelleşmesi, “seçilme” kaygısından arındırılmayıp devlet mekanizmaları tarafınca önlenmedikçe;

  • insani yardımlar yarı yollarda kaldıkça,

21. Yüzyıl, iki dünya savaşı ve sayısız yerel çatışmalar yaşamış olan 20. Yüzyıl’dan daha büyük boyuttaki felaketlere sürüklenecektir...

Öte yandan, tüm bu sıraladıklarımıza bir çeşit “rahatlatıcı merhem” sürmeye çalışan New York Times’ın çok okunan, Pulitzer Ödülü sahibi yazarı Nicholas Kristof’un 28 Aralık tarihli köşesinde

Bu yazısında Kristof, 2019’un “Best Year Ever” (“bugüne dek yaşanmış en iyi yıl”) olduğunu savlıyor ve bunu kanıtlamak için Dünya Bankası ve Oxford Üniversitesi gibi saygın kurumların birçok istatistiklerinden oluşmuş grafikler sunuyor. Bunlara göre dünya çapındaki çocuk doğumları, ölümcül salgın hastalıklar, yoksulluk ve açlık 2019 yılında ciddi biçimde azalmış, aynı dönemde de dünya nüfusunun okuma-yazma oranı daha da artmış, enerji, taze su ve internet gibi alt yapı öğeleri dünyanın birçok ülkesinde kayda değer biçimde yaygınlaşmıştır...

Oxford Üniversitesi’nin “Our World in Data” (https://ourworldindata.org/) programının kurucusu/editörü Max Rosen’in “aynı anda geçerli olan” şu üç gerçeği vurguladığını aktarıyor Nicholas Kristof: “The world is much better, the world is awful, the world can be much better.” (“Dünya çok daha iyi durumdadır; dünya korkunç/berbat durumdadır; dünya çok daha iyi durumda olabilir.”)

2020 yılının başında morallerinizi yükseltmek için Kristof’un yazısını okuyun, derim – ancak Rosen’in kotardığı web sayfasındaki bazı gerçekleri de göz ardı etmeyin...

Yeni yılda sevdiklerinizle size sağlık ve barış dolu günler dilerim, değerli okurlar – diğer her şey zaten kendi ellerinizde!

Bizi Takip Edin
  • Facebook Basic Square
  • Twitter Basic Square
  • Google+ Basic Square
WhatsApp Image 2020-09-08 at 20.52.59 (1

İLETİŞİM

Adres                              : Mohrey Sigariyot 7 Bat Yam-ISRAEL
Telefon                           :+97236582936
Mail                                :turkisrael@gmail.com

 

KÜNYE

İYT Web Sitesi Künyesi:
Editör                             :Av.Yakup Barokas
Grafik Tasarım              :Şemi Barokas 
                                          Ovi Roditi Gülerşen

© 2018 by Turkisrael.org

bottom of page