top of page

Eşcinseller cennetindeyiz…


Sevgili okurlar, bu yazımı okuduktan sonra ya benim endişemi paylaşacak, ya da eleştiri oklarınızı bana yönlendireceksiniz. Gelebilecek eleştirileri göze alarak aklımdaki soru işaretlerini sizlerle paylaşmayı seçiyorum.

TV kanallarının söyleşi programlarında eşcinsellik konusunun ve sorunlarının tartışılmadığı gün yok gibi. Bir örnek vereyim: Bu yıl Eurovision seçmeleri adayları arasında çok yetenekli, kızıl saçlı bir genç var. O genç programa iki babası ile geliyor. Aile ilgi ve merakla karşılanıyor. Hayat arkadaşı iki baba gururla oğullarını ve onu nasıl edindiklerini anlatıyorlar. Bu da yetmiyor, aynı aile bir de hafta sonu programına davet ediliyor.

Ülkenin en ünlü, en yetenekli, en çok sevilen, reklamların aşina yüzü olan erkek sunucusu, bir programın ortasında “kocamı telefondan arayayım” diyebiliyor.

Veya eşcinsel ünlü bir müzisyen, konuk edildiği programda yakışıklı eşi ile birlikte çocuklarının bakımı dâhil evde nasıl bir iş bölümü yaptıklarını anlatıyorlar.

Örnekleri artırmak mümkün… İşçi Partisinin etkin bir üyesi, cinsi tercihini hiç çekinmeden paylaşabiliyor ve bu cesaret örneği çok doğal karşılanıyor.

Ünlü eşcinsellerin “Dolaptan Çıkma” (Cinsi tercihlerini açığa vurmanın ifadesi / Latset Mi Ha Aron) öykülerini duygusal bir anlatım ve gözyaşları içinde aktarmaları, yine TV programlarında sık sık rastladığımız bir durum. Gençlerin cinsi tercihlerini ailelerine, yakın çevrelerine açıklama kararı almaları haliyle travmatik bir gerçek, hem o genç, hem de ailesi için… Bu ağır yükün altından tek başına kalkmak pek kolay değil.

Ama yine dinlediğim programlardan öğreniyorum ki, hem gence, hem de ailelerine destek olmak, yol göstermek, dayanışmak üzere kurulmuş dernekler var. Bu tür derneklerin yöneticileri ailelere güç vermenin ve yüreklendirmenin yöntemlerini anlatıyorlar TV programlarında.

Bazen senaryolu belgesel filmlere dahi rastlıyoruz. Ben tanımıyorum ama ülkenin anlaşılan çok ünlü ve yakışıklı bir iç tasarımcısının, hayatını birleştirdiği erkekle çocuk sahibi olmaya karar vermeleri üzerine başlayan uzun serüven anlatılıyor filmde. Ülke dışında taşıyıcı anne bulmaları… iki erkeğin sık sık taşıyıcı anne ile görüntülü iletişimleri… taşıyıcı annenin her ay karnının gelişimini gösterirken duyulan heyecan… doğumun yaklaşması… doğum için ülke dışına seyahat telaşı… iki erkeğin yeni doğan bebeği şefkatle kucaklamaları… dökülen sevinç gözyaşları… ülkeye dönüş… onları karşılayan büyükannelerin mutluluğu…

Geçenlerde yine eşcinsel bir çift ailesi davetliydi bir aktüalite programına. Üç çocuklu geniş bir aileydi… Hepsi de evlat edinilmiş çocuklar… Çocuklar ev hayatını anlatıyorlar, onlar için her şey doğal, çünkü başka türlüsünü bilmiyorlar…

Torunum sayesinde böyle bir aile ile tanıştım. Torunumu okul arkadaşının evine bıraktım. Akşam gidip aldığımda evde iki genç adam kapıyı açtı. Dönüş yolunda, “arkadaşının annesi yoktu, geç saate kadar mı çalışıyor?” diye sordum. Bizim kız saf saf, “annesi yok ki, iki babası var” dedi. “İyi bir kadına rica etmişler, kadın arkadaşımı dokuz ay karnında büyütmüş, doğunca babalarına vermiş” diye anlattı tam bir doğallık içinde.

Eşcinsel çiftler çocuk sahibi olmayı arzu ediyorlar. Kimi ülke dışından evlat ediniyor, kimi de yabancı bir ülkede taşıyıcı bir anne ile anlaşıyor. Tabii ülkemizde bu çocukların Yahudi olarak kabul görülmelerinde sorunlar yaşanıyor. Durum yaygınlaştıkça din otoriteleri yeni yorumlar yapmak durumunda kalıyorlar. Şöyle ki, taşıyıcı Yahudi anneden doğan bebek Yahudi sayılmayabiliyor…

Eskilerde ne oluyordu? O zamanlarda da aynı oranda vardılar da açığa çıkamadıkları için, çaresizlikle doğdukları cinsin kalıplarına göre mi yaşamak zorunda kalıyorlardı?

Yanlış anlaşılmasın, eşcinsellere karşı olduğum izlenimine kapılmayın sakın. Haddime mi? Hiç kimseyi cinsel tercihi nedeniyle eleştirmem mümkün değil. Anlamadığım, İsrael’de giderek çok doğal bir olgu gibi karşılanması, giderek yaygınlaşması, anlayışın da ötesinde bir pozitivizm ile bu gerçeğe yaklaşılması. Görsel medyada konunun her fırsatta izleyiciye sunulması…

Bu durum ülkenin medeniyet düzeyinin çok ileride olduğunun mu kanıtı? Veya özgürlük ortamının bir dışavurumu mu? Yoksa 21. yüzyılın aile kavramının büyük değişikliklere gebe olduğunun mu göstergesi?

Bu yazıyı okuyanlarınız belki endişemi paylaşacaklar, belki “sana ne?” diyecekler, belki de beni tutuculukla suçlayacaklar. Hani, “üç Yahudi’nin bulunduğu yerde, beş ayrı görüş ortaya çıkar” derler ya… Aynen öyle…

Sevgiyle kalın…

Bizi Takip Edin
  • Facebook Basic Square
  • Twitter Basic Square
  • Google+ Basic Square
WhatsApp Image 2020-09-08 at 20.52.59 (1

İLETİŞİM

Adres                              : Mohrey Sigariyot 7 Bat Yam-ISRAEL
Telefon                           :+97236582936
Mail                                :turkisrael@gmail.com

 

KÜNYE

İYT Web Sitesi Künyesi:
Editör                             :Av.Yakup Barokas
Grafik Tasarım              :Şemi Barokas 
                                          Ovi Roditi Gülerşen

© 2018 by Turkisrael.org

bottom of page