Ne zor şey insanı mutlu etmek… Bütün kış, yağmur çamurla boğuşup, şemsiyemizin altından “Ayyy bıktım bu kıştan, yaz gelsin artık!” diye dua ederken, daha sıcaklar bastırır bastırmaz, “Şimdi küt diye bayılacağım sıcaktan, hiç mi esmez bu hava?” şikâyetlerine geçiveriyoruz.
Yaz insanı, kış insanı diye iki farklı kategori var sanırdım eskiden, hani yazın sıcaktan bunalıp sürekli yelpaze ile gezenler ve kışın kat kat giyindikleri halde parmakları her daim soğuktan mosmor kesilenler. Ben mesela sürekli üşürüm, soğuktan nefret ederim ve her daim de üşümekten şikâyet ederim. Elimde değil! Ama İstanbul yazı gelmeyegörsün, o nemli yapış yapış sıcak gelip de enseme yapışınca bu kez başlarım veryansın edip, klimalı ortam arayışına girmeye.
Nasreddin Hoca, kocakarı soğuklarının başladığı günlerde komşusuyla havadan sudan konuşurken, komşusu: “İnsanoğlu nankör Hocam. Yaz gelince yandım diye, kış gelince dondum diye kıyameti koparıyoruz. Bir türlü mevsimi beğenmiyoruz,” deyince, soğuktan parmak uçları uyuşan Hoca: “Bahara bir kusur bulan var mı?” demiş. Oysa bahar aylarında da polenlerden şikâyet edenlerin sayısı azımsanacak gibi değil.
Zamanla anladım ki insanları mutlu-mutsuz şeklinde kategorize etmek daha doğru. Mutlu insanlar hayatın zaman zaman zor anlarla dolu olabileceğini ve kendilerini bir kurban olarak görmek yerine, karşılaştıkları zorluklarla mücadele ederek bir an önce mutluluğa geri dönmeyi amaçlarlar. Bunu yapmak için de sorumluluk alırlar. Mutlu bir insanın en belirgin özelliği, bir problemle karşılaştığında, sürekli şikâyet etmek yerine problemi çözme anlayışını benimsemesi.
Öte yandan kronik olarak mutsuz olan insanlar bir zorlukla karşılaştıklarında kendilerini kurban olarak görürler ve içinde yaşadıkları evreni, onları mutsuz etmekle suçlarlar. Bu nedenle, sorunlara yapıcı yaklaşamazlar ve sorun giderek büyür. Hepimizin kötü günleri olabilir. Ruh halimiz iniş çıkışlarla dolu, insanız neticede. Öte yandan mutlu bir insanla mutsuz bir insan arasındaki en belirgin fark, ne sıklıkta ve ne kadar süreyle hayatın mutlu tarafında kalabildiğiyle ilgili.
Belki de, hava durumu sadece bahane olabilir. Yani insanlar bir sohbet konusu açmak, ya da genel sıkıntılarını dillendirmek için bu kadar şikâyet ediyor olabilirler sıcaktan ya da soğuktan. Konuşacak konu kalmadığında ya da sohbet bir anda çıkmaza girdiğinde, toparlayıcı bir etkisi olur, “Bugünlerde de havalar ne sıcak,” demenin. Tabiri yerindeyse “havadan sudan” konuşmanın etmenin genel kanunudur bu. Neticede çok az ortak yanımız olan biriyle bile paylaşabildiğimiz yegâne olgu hava.
Demem o ki, bu dünyada yaşayan ve gerçekten de mutlu olmayı başarabilen milyonlarca insan var. Bu da demek oluyor ki, herkesin bir yolunu bulup mutlu olma şansı var. Yıllar önce TV’de hava durumunu sunan yorumcu Hülya Uğur’un klişeleşmiş kapanış sloganında dediği gibi: Havalar nasıl olursa olsun, sizin havanız iyi olsun!