Şalom gazetesindeki yirmi küsur yıllık yazarlık/editörlük geçmişimden edindiğim alışkanlıkla – okuduğum her yazıda dizgi hatalarını aramak dahil - yazılı basında Yahudilikle ilgili ilginç haberleri kovalamayı halen sürdürüyorum. İnternet öncesi dönemde, böylesi haberlere ulaşmak oldukça güçtü. Her türlü basılı yayını didik didik eder, ilginç haber arardık.
Oysa bugün öyle mi? Ne isterseniz parmağınızın ucunda… O denli çok bilgi ve haber akışı var ki yetişmek mümkün değil. Son günlerin akan haberleri arasında dikkatimi çeken iki kadınla ilgili öğrendiklerimi paylaşmak, cesaretleri, yetenekleri ve liderlik nitelikleriyle göze çarpan, varlıklarını yeni öğrendiğim iki ünlü Yahudi kadını eski alışkanlığımla sizlere de tanıtmak istiyorum.
Sara Funaro adı size bir şey ifade ediyor mu? Sanmıyorum… Oysa Sara haziran ayında Floransa kenti belediye başkanı olarak göreve başladı. Sara, bu tarihi kenti yöneten “ilk kadın ve ilk Yahudi” olma özelliğine sahip. Siyasette ve toplumda önemli roller üstlenmiş bir aileden geliyor.
Toplam nüfusu 350 bini aşan Floransa’da yaklaşık 1.000 Yahudi yaşıyor ve 19. yüzyılın sonlarında inşa edilen büyük bir sinagog bulunuyor. Babası, profesyonel bir mimar olarak, sinagogu korumak amacıyla kurulan Opera del Tempio Ebraico di Firenze'nin başkanıdır. Annesi ise Katolik olup, 1960'larda Floransa belediye başkanlığı yapan daha sonra senatör olan Piero Bargellini'nin kızıdır.
Sara Funaro, Floransa'da doğup büyüdü ve psikoloji okudu. 20 yaşında engelli çocuklarla çalışmaya başladı ve kısa süre sonra bir akıl hastaları bakım evinde eğitmen olarak görev aldı. Brezilya'da engelli çocuklarla çalışırken, babasının dinini benimseyerek Yahudi olmaya karar verdi. O günden beri Sara kentin Yahudi topluluğuyla ilişkisini sürdürüyor, sinagoga düzenli gitmeye devam ediyor.
Sara’yı belediye başkanlığına götüren süreç çok kolay değildi tabii. Antisemitizme karşı sesini her zaman yükseltti, COVİD- 19 salgını sırasında aşı karşıtlarının Holokost dönemi simgesi olan sarı yıldız takmalarına karşı çıktı, 2022’de İsrael’i “apartheid devleti” olarak tanımlayan Floransa belediye meclisi üyelerinin organize ettiği bir etkinliği eleştirdi.
Floransa'da antisemitizm, Avrupa’nın birçok ülkesinde olduğu gibi 7 Ekim Hamas saldırısının ardından arttı. Nisan ayında, bazı Filistin yanlısı kesimler, yerel fahri İsrael konsolosunu istifa etmeye zorladılar ve aynı zamanda belediye başkanlığı için aday olan politikacı Sara Funaro'yu da hedef aldılar. Oysa Sara Yahudiliği ve İsrael’i kariyerinin merkezine koymamış, ailesinin Floransa’daki derin köklerine vurgu yapmıştı. Sosyal medyada “tam anlamıyla Siyonist” ve “İsrael lobicisi” olarak nitelendirilip, ardından ölüm tehditleri alınca Sara’ya polis koruması sağlandı. Yaz başından beri Floransa belediye başkanlığı görevini başarı ile sürdürüyor.
Size tanıtmak istediğim diğer bir girişimci Yahudi kadın Tracy Ann Oberman … Biz tanımıyoruz ama o İngiltere’de oldukça ünlü bir tiyatro oyuncusu ve antisemitizme karşı mücadelede başı çeken kişilerden biri. Bu günlerde Tracy Ann Oberman’ı daha da gündeme taşıyan nedir? diye sorduğunuzu duyar gibiyim. Tracy Ann, William Shakespeare'in "Venedik Taciri"ni, "Venedik Taciri 1936" adlı yeni bir uyarlama ile sahneliyor. Ancak bu uyarlama bir sürprizle geliyor. Oyunu 16. yüzyıldan 1930'ların Londra'sına taşıyan Tracy Ann, o dönemde Oswald Mosley'in faşistlerinin Londra'nın yoğun Yahudi nüfuslu Doğu Bölgesi'ni tehdit ettiği zamanı ele alıyor.
Hamas’ın 7 Ekim’de İsrael’de yaptığı zulmün ardından Birleşik Krallık ve Avrupa’da artan antisemitizm "Venedik Taciri 1936" oyununa ek bir anlam ve derinlik kazandırdı. Oysa özellikle son dönemlerde bu oyunun sahnelenmemesi yönünde çağrılar ve baskılar yapılıyordu.
Tracy Ann Oberman’ın büyükannesi Annie, yeniden tasarlanan “kadın Shylock” karakterinin modelini oluşturdu. Geçen yüzyılın başında, genç kız olan Annie Belarus'taki pogromlardan kaçarak İngiltere'ye sığındı. 1930'ların ortalarına gelindiğinde, Annie, ailesini yalnız başına büyütmeye çalışan ve meydan okumaktan kaçınmayan bir duldu. Oswald Mosley'in faşistleri, Ekim 1936'da Doğu Bölgesi'nden geçmeye karar verdiğinde, o ve çocukları "Cable Street Muharebesi" olarak bilinen olayda ön saflarda yer aldı.
Büyükannesi gibi, Tracy Ann Oberman da mücadeleden kaçan biri değil. Son on yıl boyunca, oyunculuk ve oyun yazarlığını antisemitizmle mücadele eden yüksek profilli bir aktivizmle birleştirdi. Çünkü Hamas’ın 7 Ekim’de yaptığı soykırımı haklı çıkarmaya veya bu canice suçları inkâr etmeye yönelik çabalar var Birleşik Krallık’ta. O yürüyüşlerde açılan pankartlar, posterler, atılan sloganlar, İngiltere Yahudilerine gönderilen tehdit mesajları, İsrael Devleti kurulmadan çok önce de vardı ne yazık ki...
"Başımı kaldırdım çünkü Holokost geçmişinden geliyorum, eğer meydan okunmazsa antisemitizmin nereye gittiğini biliyoruz” diyor Tracy Ann Oberman...
Sahnelendiği her yerde büyük ilgi gören ve biletleri hızla tükenen "Venedik Taciri 1936"dan söz ederken Tracy Ann şöyle diyor: ”Shakespeare'i seviyorsanız, siyaseti seviyorsanız, tarihi seviyorsanız, bu oyun tam size göre. Ama aynı zamanda günümüze çok güçlü bir mesaj veriyor çünkü sadece İsrael ile ilgili değil, saf Yahudi nefretiyle ilgili... Ve birinin diğerine nasıl geçtiğini açıkça görebilirsiniz."
Mücadeleci, başarılı ve cesur Sara Funaro ve Tracy Ann Oberman’ın kariyerlerinde başarılarının devamını umuyor ve hepimize Hanuka Sameah dileklerimi iletiyorum…
Aşağıda paylaştığım iki kısa filmi izlerken Sara ile Tracy Ann’ı daha iyi tanıyabilirsiniz…
Nelly BAROKAS
İYT dip not :
İfade edilen görüşler İYT web portalının editöryal politikasını yansıtmayabilir.
Yazarların düşünceleri sadece kendilerini bağlar.
Comments