Stella Namet Abulafya
Bir kitap alırsınız, çocuk gibi sadece sayfalarına bakarak. Az sayfa, kolay okunur olacağını düşünmek isterseniz. Doğrudur ki yanılmazsınız ancak okumadan öte yazar, sizi hayatınızın her anını gözden geçirmeye davet etmişse, işte o noktada kolay okunan ama kendinize ayna olacağınız bir konuyla başbaşa kalırsınız. Sayfalar üzerinde görüp okuduğumuz kelimelerden çok daha derin ve hayatın her anına uyarlanabilir fikir hazineleri gizlidir kitapta. Brezilyalı yazar Paulo Coelho’nun zengin öğretisi, Okçu’nun Yolu işte tam da böyle bir kitap.
Hikayenin kahramanı Tatsuya, ülkesinin efsaneleşmiş okçusu ancak artık kendi halinde bir marangozdur. Bir gün kendisini bu yetenekli ustaya kanıtlamak için köye gelen bir yabancı okçunun, kendisine okçu yolunu öğretmesini ister. Biz de bu gençle birlikte yolun tüm kurallarını keşfe başlarız.
Kitapta bize ok-yay-hedef üçlüsüyle yaşamı adım adım tanıtılıyor aslında. Ve diyebilirim ki ilk bölümden sizleri şaşırtıyor, çünkü konu DOSTlarla başlıyor. Hangi yola çıkarsak çıkalım, aslında öncelik yol arkadaşları bulabilmekte. Bu arkadaşların sizinle aynı yolda yürümesine gerek yok, bambaşka rotalarda olabilirler, hatta mümkünse öyle olmaları idealdir. Önemli olan, gittiğiniz yollardaki zaferleri ve hatalarınızı paylaşabilecek dostlarınız olması, dostlarınızın da sizin gibi kendi yollarını şevkle yürümeleri.
Okçunun yolundaki yay yaşama benziyor. “Ok, bir gün yola çıkacaktır. Hedef uzaktadır. Yay ise daima seninle kalacaktır, ona iyi bakmayı bilmek şarttır.” Yayı ne çok gevşek tutmalı, ne de gereğinden fazla güç uygulamalı. Yalnızca oku hedefe ulaştıracak kadar bir kuvvetle ama ölçülü bir şekilde germeli. Yayı sağlam ellerle, doğallıkla ve sakince tutmalı. Tıpkı yaşam gibi: “Kendine güvenin artacak ve elinin titremesi kesilecek.”
Yay ile hedef arasındaki okun, yaydan çıktığı andan itibaren dönüşü yok, bu sebeple asıl mesele o çıkış anına kadar her şeyi doğru kurgulamaktır. Zihnimizde berrak bir atış tasarlamak, gerekli koşulları sağlamak ve son noktaya geldiğimizde oku bırakmak… Yazar bu bölümde okun çıkış anında bizi durduran tek şeyin, hata yapma korkusu olduğunun altını çiziyor. Bu kısım beni çok etkiledi; çünkü hayatımızda sadece korktuğumuz için yapmaktan çekindiğimiz çok şey olduğunu düşünüyorum. O yüzden eğer yayı tutma şeklimize ve duruşumuza güveniyorsak, oku rahatlıkla atabiliriz. Kısaca yaşamımızdaki duruş, bize okun yolunu gösterecektir, bu noktada korku zihinden gelen bir uyarıdır. Başarı ise kalpten olacaktır.
Yolculuğun sebebi, okun varış noktası olan hedeftir. Uzak gibi gözükse de, seçimdir. Oku ulaştırmak istediğimiz noktadır ve tüm hedeflerimiz kendi sorumluluğumuzdadır. Bazen hedefe ulaşmak için çalışıp didinirken, yolda yaşananların hepsi, bizleri hedefe ulaştırmak için oluşmuş engellerdir. Okçunun öğretisindeki gibi, bazen yüzlerce kez atış yapsak, yola çıksak da doğru atışı yapamayız ya da doğru hedefe varamayız. Her başarısız denemenin farklı bir sebebi olabilir ve her deneme ne kadar iyi ya da hatalı olursa olsun, önemli olan bu noktaya takılıp kalmamak. Asıl mesele hataları fark edip hedefe gidebilecek yeni bir yol keşfetmek, bazen de yeni hedefler bulmaktır. Mesele, uğruna çabalamaya devam edebileceğimiz hedefleri bulmakta…
Doğru atışı gerçekleştirebilmek için gereken duruşu sağlayabilmek, herşeydir. Burada duruş yalnızca fiziksel bir pozisyon değil, aynı zamanda derin düşünce noktasıdır. Usta Tatsuya bu derin düşünce anının en rahat duruş olmayabileceğini söylüyor; ancak doğru atış için gereken odağı yaratan ve tüm lüzumsuz koşullardan uzaklaştığımız bu an, kişinin kendini tanımasından geçiyor. Oku tutmak niyetle temas içinde olmak anlamına geliyor. Önceki bir atıştan yay zarar görmüş mü, fiziki koşullar yapmak üzere olduğumuz atışa uygun mu, gerilen kol yeterince güçlü mü, ok hedefe ulaşabilecek kadar dirayetli mi? Atıştan önce tüm bu soruların cevaplarından emin olmamız gerekiyor derken, ne kadar güzel bir özet yapmış oluyoruz kişinin hayat yolculuğunda. Doğru atışı bulana kadar yılmadan, bıkmadan yapılması gereken şey tekrardır... Bu da, bize hatalarımızı fark ettirebilecek, neleri doğru yaptığımızdan emin olmamızı sağlayabilecek ve başarıya istikrar verebilecek en önemli unsurdur. Usta Tatsuya tekrar için şu harika cümleyi söylüyor: “Hep aynı şeye benzese de daima farklıdır.”
Murat Kalkavan’ın özgün illustrasyonlarıyla zenginleştirilmiş Coelho’nun bu kitabı, bir baş ucu kitabı olsa gerek… Usta Tetsuya’nın da dediği gibi: “Çünkü okçunun yolu bir yaşam öğretisidir.“
Ben bu kitabı ilk okuduğumda, İsrael’e yeni yerleşmiştim. Hedefim bir gün İbranice bir blog yazmaktı. Geçen senelerde hedefime ait duruşumu güçlendirdim, hedefime odaklandım ve en nihayetinde okumu fırlattım. İlk İbranice yazımı aldığım desteklerle tamamladım. Okumak isteyenler için buraya bırakıyorum: https://lihiyotbeivrit.blogspot.com/
“Uğrunda çabalamaya değecek hedefleriniz olsun yaşamda diyen” Coelho’ya kulak verin!
***
● Paolo Cuelho: Okçu’nun Yolu; çev. Emrah Imre; Can Yayınları, 2021; 168 sayfa
***
Bir sonraki yazı: 25 Ocak 2023
Comments