Gökyüzünden gelen Ateş- Eliyahu/Muhraka

Gökyüzünden gelen Ateş- Eliyahu/Muhraka

Tel Aviv’den 75km kuzeye bir Dürz köyü olan Daliyat el-Carmel’ e doğru yola çıktık. Burada tanışacağımız önemli bir kişilik var. Eliyahu/İlyas Peygamber. Hikayesi oldukça etkileyici…

MÖ 9. yüzyıldayız. İsrael kralı Ahab döneminde ülke putperestlikle doluydur. Ülke putperestliklerinin sonucu olarak üç yıldan fazla bir süre yağmursuz kalır. Eliyahu, halkın puta tapınma arayışına isyan eder ve İsrael halkından Tanrı'ya mı, yoksa 450’den fazla tanrısı olan Baal'a mı tapacaklarına karar vermelerini ister. Eliyahu, kimin "gerçek" Tanrı olduğunu belirlemek için Kral’a meydan okur. Bu yazımda sizlere meydan okumanın geçtiği Karmel Dağı'nda bulununa Muhraka'yı anlatacağım.

Eliyahu’nun isteğiyle biri Baal ve diğeri Tanrı için olmak üzere iki sunakta iki kurban kesilir. Her grup kendi Tanrısının kurbanı yakmasını bekler. Kurban hazır olduğunda, Eliyahu dua eder;

“Avraham, İtshak ve Yacov'un Tanrısı olan Rab, bugün senin, İsrael'in tek Tanrısı olduğuna ve benim de senin hizmetkarın olduğum ve tüm bunları emrinize göre yaptığımın bilinmesine izin verin. Cevap ver bana, Tanrım, cevap ver bana, böylece bu insanlar senin Tanrı olduğunu bilsinler ve kalplerini tekrar geri döndürsünler. ”(1 Krallar 18: 36-37).

Baal'ın peygamberleri gelip kurbanlarını yakmayan ateşi boşuna beklerken, Eliyahu’nun Tanrı’ya çağrısı hemen yanıtlanır. Göklerden gelen ateş, kurbanı yakar ve İsraeloğulları mucizeye tanık olur. Eliyahu, Rab Tanrı'dır diyerek Baal'ın peygamberlerini öldürür. Bu olayın ardından kuraklık sona erer ve toprağa yağmur yağar. O yüzden antik çağlardan beri, Karmel Dağı yeşil ormanları ve muhteşem vahşi manzaralarıyla güzelliğin ve ihtişamın sembolü olmuştur.

2

Eliyahu; adı İbranice de "Benim tanrım” anlamına gelen bir peygamberdir. Bu peygamberin adını hepimiz Hıdırellez gününden, Hızır ve İlyas'ın buluşması hikayesinden biliriz. Türk dünyasında da kutlanan bir gelenektir. Bu cesur peygamber tüm ana dinler (Yahudiler, Hıristiyanlar, Müslümanlar ve Dürzi) için önemli bir figürdür. Haliyle okuyacağınız mekan da tüm insanlık için “birleştirici” özellikte bir yer olarak kabul edilmektedir.

Deir al-Muhraka, 17. yüzyılda Avrupa'dan Kutsal Topraklara gelen Karmelit keşiş tarikatına aittir. Karmel Dağı'nın güneydoğu yamacında, İlyas Peygamber’in Karmel Dağı’nda Ba’al’ın peygamberlerine meydan okumasını anmak için 1883’te inşa edilmiş küçük bir Karmelit kilisesidir. Adını 14. yüzyılda, Ramban'ın anonim bir öğrencisi (Haham Moshe Ben Nachman) İsrael’i ziyaret ettiğinde, burayı Peygamber’in sunağı olarak nitelendirip Arapça adı olan Al-Muhraka, "yakmak" anlamına gelen “harak” fiilinden türetmesiyle almıştır.

Katolik Karmelit kilisesi, peygamberin ihtişamlı bir heykelini dikmiş ancak heykel, 1948'de İsrael'in bağımsızlık savaşı sırasında Kaukaji (Arap Kurtuluş Ordusu"nun lideri) askerleri tarafından tahrip edilmiş olsa da günümüzde yeniden yerini aldı. Kapıdan girerken heykel sizi sevgisiyle karşılıyor ve mucizelerin varlığının ispatı için sizleri düşünmeye davet ediyorlar.

Minik bir girişten girmenize rağmen, manastır sizi bir çok sürprizle karşılayacak, buna hazır olun... Bahçesini gezmeden önce manastırın içine ilerleyin. Binanın varlığının az sonra göreceklerinizin yanında ne kadar minik bir detay olduğunu farkedeceksiniz.

Kilisenin ana salonu oldukça etkileyici. Ben Noel zamanı orada olduğum için şapelin içi bir hayli süslüydü. Tavan, İncil'den ve Yeni Ahit'ten alınmış sahneleri tasvir eden renkli resimlerle dekore edilmiş. Eliyahu’nun kasırga içinden cennete yükselişi, arp üzerinde oynayan Kral Davut, ayrıca kubbenin etrafına Latince yazılmış İncil'den ayetler göreceksiniz. Dualarını yapan insanlar arasından sessizce ayrılıp küçük bir yürüyüş parkuru bulunan huzurlu bahçedeki altara doğru ilerleyin. Sesizce labirentin içinde dolanın ve karşınıza çıkan “SHALOM” yazılı tabelda bir soluklanın…

Günler önce bu topraklarda yaşanan gerginlikleri düşünün. Dinlerin birleştirici unsurlarının politikayla nasıl harab edildiğini, insanını seven ülkenin kendini korumak için yaşadıklarını düşünün. Medyanın taraflı oklarının acılarını doğadaki rüzgarla şifalandırın. Hayatınızda görebileceğiniz en enteresan kaktüslerin varlığına şahit olun. Gölgenin keyfini sürün. Zaman verin, kendinize her birinin muhteşem dokusunu incelemek için… Hiç kokusu olmasada bir bitkinin ne kadar etkileyici olduğuna şahit olun.

Adım adım Meryem Ana’nın altarına doğru yol alın. Altarın ücra noktada konumlandığı yerde sizi bir sürpriz bekliyor olacak. Tüm ihtişamıyla Jezreel Vadisi'nin muhteşem manzarası ayaklarınızın altında size bakmaya doyamayacağınız bir manzara sunuyor. Sanmayın ki surpizler burada son buluyor. Sabırla bahçenin içinde ilerleyin ve çatıya doğru yol alın. Adım adım çıkın merdivenleri ve derin bir nefes alın ki, göreceğiniz manzara karşısında atacağınız çığlık sizi ayakta tutabilsin.

Karmel Dağı'nın en etkileyici manzaralarından birisine bakıyorsunuz. Kuzeyde, göz hizanızda küçücük kalmış Eliyahu heykelini göreceksiniz. Doğuda, Karmel Dağı'nın kayalık arazisi ve Jezreel Vadisi'ni. Öylesine etkileyici bir manzara ki neredeyse 80km ötedeki Hermon Dağı’nı hava durumu el verirse net görebilirsiniz.

Fotograf çekmek için mekanın en orta noktasında çılgınca esen rüzgarın maskemi uçurmasına bile kulak asmadan o anda yüreğimden geçen sözler tam da şöyleydi: Eliyahu gibi dürüst bir kişinin içten duasının ne kadar güçlü ve etkili olduğunu biliyorsam, gökten gelen ateş mucizesi gibi bu dünyaya sadece huzur ve barış diliyorum.

Ardından manastırın bahçesinden çıkınca gezi bu kadar sanabilirsiniz ama yeni bir sürpriz o anda eklenecek gezinize ve manzaralı yol tabelasını takip ederek kendinize uçurumlar, kayalıklar ve manzaralar

hediye edeceksiniz.

Muharaka her gün 9.00 – 16.00 saatleri arası ziyaretçi kabul ediyor ama Korona günlerinde olduğumuz için siz yine de önceden kontrol etmeden yola çıkmayın.

Hazır bu kadar yol yapmışken de Stella Maris Manastırı ve Eliyahu’nun mezarınıda ziyaret etmenizi öneririm.